Formula 1’de bulunduğu süre içerisinde tek bir podyum dahi alamayan bir pilota neden “hız makinesi” lakabını taktığımı haliyle sorgulayanlar olacaktır. Ama biliyoruz ki tek bir nitelik, başarı merdivenlerinin zirvesine çıkmak için her zaman yeterli olmuyor.
Nicolas Hülkenberg, namıdiğer “Hulk”, 19 Ağustos 1987’de Doğu Almanya’da dünyaya geldi. Yarış otomobillerine tutkusu her Formula 1 pilotu gibi küçük yaşta başladı. Bu doğrultuda kendisine hedefler koyan Hülkenberg, gerekli tecrübeyi kazandıktan sonra 17 yaşının sonlarında ilk ciddi turnuvası olan Formula BMW ADAC’a katıldı ve burada şampiyon oldu. Yine aynı dönem Formula BMW World Final yarışında 3. oldu ve kariyerine harika bir başlangıç yaptı. Bu harika başlangıç gözlerin genç pilota çevrilmesine sebep oldu. Başarılarına 2006/2007 A1 Grand Prix şampiyonluğu, 2007 Formula 3 Euro series üçüncülüğü gibi muazzam sonuçlar da ekleyen Hülkenberg, 21 yaşında Formula 3 Euro series derecesini geliştirdi ve şampiyon oldu.
İşler genç Nico için güzel gidiyordu. 2009‘a geldiğimizde Gp2’de yarışan Alman pilot, 100 puan ile şampiyonluğa ulaştı ve Williams’ın patronu Frank Williams’ın dikkatini çekti. O sene Williams’a katıldı ve takımda herkes onun ileride gerçek bir şampiyon olacağını düşünüyordu. Williams’a ilk geldiğinde o sezon yarışacak aracın yapımında çalıştı. Bunun kendisi için harika bir deneyim olduğunu her fırsatta dile getiren Hülkenberg, Formula 1 izleyicilerini daha şimdiden heyecanlandırmaya başlamıştı.
2009-2010 sezonunda test pilotu olarak görev almış, 2010-2011 sezonu itibarıyla Williams koltuğuna oturmayı başarmıştı. Özellikle unutulmaz bir performans ile Brezilya Gp’de elde etmiş olduğu pole pozisyonu, herkesi şaşkına çevirmişti. Yarışı sekizinci bitirse de Williams aracı göz önüne alındığında muhteşem bir performans ortaya koymuştu. Nasıl bir “hız makinesi” olabileceğini herkese ispatlamak istiyordu. İlk sezonunda tecrübeli takım arkadaşı Rubens Barrichello’nun arkasında kalsa da çaylak bir pilot olarak gösterdiği performansla Hülkenberg, takdir toplamaya devam ediyordu. Fakat Williams beklenmedik bir karar ile Hülkenberg ile yolları ayırma kararı aldı. Bu, Formula 1 hayranlarını gerçekten şaşkına çevirmişti. Özellikle yerine Pastor Maldonado gibi sıradan bir pilotun getirilmesi kafalardaki soru işaretlerini arttırmıştı. Hülkenberg daha kariyerinin ilk yılında büyük bir kırılma yaşamış oldu. Bu, onun için tüm kariyerini etkileyecek bir şoktu.
Bir çıkış yolu arayan Nico, Force India takımının yolunu tuttu. Fakat burada da ikinci şoku koltuğa kendisinin yerine Paul di Resta’nın oturmasıyla yaşadı. Hülkenberg, bu iki darbeyi genç yaşına rağmen fena idare etmedi. Moralini mümkün olduğunca yüksek tutarak yoluna devam etti. Bu zamanlardan süregelen başka bir konu da, Nico’nun koltuk bulmasındaki sıkıntının asıl nedeninin performansından öte sağlam sponsorlara sahip olamamasıydı. Formula 1’de yetenek ve sabır ne kadar önemli olsa da, iyi bir sponsor hepsinin önünde geliyordu. Hülkenberg de bundan nasibini alanlar arasındaydı. Almanların bu alanda Michael Schumacher ve Sebastian Vettel gibi şampiyon pilotlara sahip olması ve Hülkenberg’in Doğu Almanya’nın yaklaşık 30 bin nüfuslu küçük bir yerinde dünyaya gelmesi sponsorlara ulaşmasını güçleştiriyordu. Kaderine mecburen razı olan Nico, sıranın kendisine gelmesi için Force India’da bir yıl test pilotu olarak bekledi.
2011-2012 sezonu başlarken takımın birinci pilotu Sutil’in bir kavga sonucu takımdan ayrılması ile Nico Formula 1’de tekrar koltuk buldu. Fırsatı iyi değerlendirerek üç defa podyumun kıyısından döndüğü sezonda 63 puan toplayarak 11. oldu. Takım arkadaşı Paul di Resta’nın bir sıra önünde sezonu bitirdi ve ona koltuk vermeyen Williams’ı biraz olsun pişman etti; ilk yılında kendisini test pilotluğuna layık gören takımına da gerekli mesajı verdi.
Sonraki sezon takımdan ayrılarak yetiştiği marka olan BMW’nin ortak olduğu Sauber’e geçti. Sezonu 10. sırada tamamladı. Ona bir şans daha veren Force India’ya geri döndü ve iki sezon daha burada yarıştı. Bu sezonların ilkini takım arkadaşı Sebastian Perez’in önünde 9. sırada tamamladı. Sürekli podyuma yaklaşan performansları ile de büyük dikkat çekti. Force İndia gibi orta karar bir aracı tabiri caizse uçuran Nico, rakamlardan bağımsız göz dolduruyordu. İkinci sezonda Sebastian Perez’in bir sıra arkasında kaldı. Özellikle sezonun ilk yarısında başarısız sonuçlar aldı. Bunları aracın motorundaki değişikliklere bağlıyordu ve hoşuna gitmeyen durumları dile getiriyordu.
Sponsor sorununu kariyeri boyunca çözemeyen, iyi performanslarına rağmen bir podyum göremeyen talihsiz hız makinesi, 2016 sezonuna geçmeden önce bir kez katıldığı 24 saat Le Mans yarışını kazanarak, hayranlarını mest ediyordu. İş böyle olunca, herkes nasıl olur da Nico Formula 1’de bir podyum bile göremez diye düşünüyordu. Kvyat, Magnussen, Petrov gibi isimlerin bile podyum yaptığı yerde Hülkenberg, bunu neden başaramıyordu? Sebebini herhalde hiç öğrenemeyeceğiz.
2016’da bir sezon daha Force India ile yola devam diyen Nico, yeni motordan daha da şikayetçi oluyordu ve performansı da kötüye gidiyordu. Daha fazla tahammül edemedi, sezonu 9. bitirmesine rağmen takımdan ayrıldı. 2017’de bir fabrika takımı olan Renault’a geçen Nico’dan daha iddialı bir otomobille daha iyi sonuçlar bekleniyordu. Fakat 2019 sonuna kadar üç sezon yarıştığı Renault’ta iyi yarışlar çıkarmasına rağmen sezon genelinde istediği sonuçları elde edemeyip orta sıralarda kalıyordu. Özellikle 2019’da kendi ülkesi Almanya’da koşulan yarışta lider olarak ilerlerken ıslak zeminde kayarak yarış dışı kalan Nico için tehlike çanları çalmaya başlamıştı. Takımlar, onun gibi hızlı ve hırslı bir pilottan verim alamıyordu; kariyeri düşüşteydi. Nihayetinde Renault onu takımdan gönderdi. Takımsız kalan Nico, bir süre teklif alamadı. 2020 yılında Racing Point’in test pilotluğuna getirildi. Artık 33 yaşına gelmişti ve bir koltuk bulması zor görünüyordu. Test pilotluğuna razı olmuştu. Covid-19 nedeniyle Lance Stroll’ün yarışamaması üzerine memleketi Almanya’da Racing Point aracıyla tekrar pistlere döndü. Kendisini sevenler için ufak bir heyecan yaratan Nico, son sırada başladığı yarışı 7. bitirdi ve hala potansiyeli olduğunu herkese ispatladı. Stroll dönene kadar iki yarışa daha çıktı ve sezonu test pilotu olarak noktaladı. Bu sezon ise Aston Martin’in test pilotluğuna geldi ve kariyerini burada sürdürüyor.
Nico Hülkenberg, Formula 1’in hırçın ve hızlı çocuğu. Muhtemelen yakın zamanda Formula 1 kariyerini akıllarda kalan şu soruyla birlikte sonlandıracak: Hülkenberg, iyi bir araç ile üst sıralarda yarışsaydı neler olurdu? Muhtemelen çok daha iyi işler yapardı, belki de şampiyon olurdu ancak artık böyle bir şansı olmayacak. Yine de Hülkenberg, Formula 1 fanlarının en sevdiği pilotlar arasında ve ismi unutulmayacak.
Bizlere yaşattığı tüm heyecanlar için Nico’ya hepimizin bir teşekkür borcu olduğunu düşünüyorum.
Teşekkürler Hulk, teşekkürler Nico, teşekkürler talihsiz hız makinesi…
Yazan: Buğrahan Doğangil
Editöryal: Nergiz Bulut & Yavuz Akyol