Avrupa basketbolunun yetiştirdiği en önemli koçlardan biri olan Źeljko Obradović, 9 Mart 1960 tarihinde Cacak’ta doğdu. Basketbola olan tutkusu daha çocukluk yıllarında başlayan Obradović, henüz 12 yaşındayken altyapıda basketbol oynamaya başladı. Bu tutkusunu profesyonel anlamda sürdürmek istediği için Borac Cacak takımında forma giymeye başladı. Yaklaşık 6 sene bu formayı terlettikten sonra, Obradović için siyah-beyaz bir aşk hikayesi başlıyordu ve 1984 senesinde Partizan’a transfer oluyordu. Başarılar elde etmeye daha oyuncuyken başlayan Obradović, hem Partizan hem de Yugoslavya Milli Takımı ile kupalar kazanmaya başlıyordu. 1989 senesinde aldığı 2 senelik hapis cezası yüzünden bir süre basketbola ara vermek isteyen Źeljko, 1991 yılında basketbola geri dönüyordu.
Basketbolun kaderinin değiştiği an: Oyuncu Obra’dan Koç Obra’ya
Sezon sona erdiğinde Partizan koçuyla yollar ayrılmıştı ve yeni sezon için takıma bir koç gerekliydi. Dönemin sportif direktörü Dragan Kicanovic ve takım kaptanı Zeljko Obradovic bu konu hakkında fikir alışverişinde bulunurken Obradović, bir anda basketbolu bırakıp koç olmak istediğini söylemişti. Basketbol koçluğu için 31 yaş henüz erken olsa da Zeljko kendisinden emindi ve nihayetinde 1991 senesinde Partizan’ın başına geçerek yeni başlayan bir hikayenin ilk adımını atmıştı. Koç olarak görev yaptığı ilk sezon olan 1991-92’de, Yugoslav Ligi, Yugoslav Kupası ve Euroleague Kupası’nı almayı başarıyordu. Efsanevi Źeljko Obradović, ne denli büyük bir koç olacağının sinyallerini henüz o günlerden tüm basketbol severlere veriyordu.
1993 senesinde ise Partizan’dan ayrılmış, İspanyol ekibi Joventut Badalona’nın başına geçmişti. Orada da geçen bir sezonun ardından yine Euroleague’i kazanma başarısı elde eden Sırp başantrenör, daha 35’ini doldurmadan 2 Euroleague Kupası almayı başarmıştı. Adından her fırsatta söz ettirdiği için ona talip olan kulüpler bir bir artıyordu ve sıradaki talihli Avrupa basketbolunun ekollerinden biri olan, bir başka İspanyol takımı Real Madrid’di. 1994 senesinde bu dev kulübün başına geçen Obradović orda da geçirdiği ilk sezonunda Euroleague zaferine ulaşmıştı ve bu başarı ile yılın koçu unvanına layık görülmüştü. Daha koçluk kariyerinin başında olmasına rağmen 3 farklı takımda aldığı 3 Euroleague şampiyonluğuyla tüm gözler onun üzerindeydi. Kulüp takımlarını çalıştırmaya devam ederken bir başka teklif de Yugoslavya Milli Takımı’ndan gelmişti.1995’te düzenlenen EuroBasket organizasyonunda bir başka Sırp efsane Dusan Ivkovic’in yardımcılığını yapmıştı; orada elde ettiği tecrübe sayesinde 1996 Atlanta Olimpiyatları’na Yugoslavya Milli Takımı Başantrenörü sıfatıyla giden Obradović, takımıyla gümüş madalyaya uzanmıştı.
Aynı anda hem kulüp takımı hem de milli takım çalıştıran başarılı koç için kupalar kazanmak bir alışkanlık haline gelmişti. Olimpiyat dönüşü Real Madrid’i çalıştırmaya devam ederken önce Madrid ile Saporta Kupası’nı kazanıyor, ardından yine aynı sezonda Yugoslavya Milli Takımı ile EuroBasket turnuvasında altın madalyanın sahibi oluyordu. Ancak EuroBasket dönüşünde Real Madrid’den ayrılan Obradović için sıradaki durak, İtalya’nın Benetton Treviso takımıydı. Toplamda iki sene başantrenörlüğünü yaptığı bu takımla İtalya Süper Kupası ve Saporta Kupası şampiyonlukları elde eden Sırp efsane, gittiği her takımla kupa kazanma geleneğini de sürdürüyordu. Obradović’in bir yerlerde başarı kazanma alışkanlığı çalıştırdığı milli takımla da devam ediyordu. 1998 Dünya Basketbol Şampiyonası’nı 2. sırada tamamlayarak gümüş madalya ve 1999 EuroBasket organizasyonunu 3. sırada bitirerek bronz madalya kazandı. Bu turnuva Obradović’in kariyerinin dönüm noktalarından biri oldu.
Kupalarla Dolu Atina Yolculuğu: Zeljko Obradović Panathinaikos’ta
Takvimler 1999 yılının yaz aylarını gösterdiğinde Obradović için yeni bir macera başlamak üzereydi. Bu sefer adres Yunanistan’ın köklü takımlarından Panathinaikos’tu. Daha önce çalıştırdığı tüm takımların ilk sezonlarında kupa alma geleneğini burada da devam ettiren Zeljko Obradović, buradaki ilk sezonu olan 1999-2000 sezonunda da Yunan Ligi Şampiyonluğu ile Euroleague Kupası zaferi elde ediyordu. Ancak Yunanistan Kupası finalinde AEK’ye kaybederek kariyerinin ilk final mağlubiyetini yaşıyordu. Aynı sezonun devamında milli takım ile 2000 Sydney Olimpiyatları’na katıldı ancak turnuva sonucunda 7. olması sebebiyle Yugoslavya Milli Takımı’ndaki görevini bıraktı. Artık onun için tek odak nokta Panathinaikos’tu. Euroleague finaline çıkmayı alışkanlık haline getiren Obradović, 2000-2001 sezonunda da Final Four’da Efes Pilsen’i eleyerek finale yükselmişti. Finalde Panathinaikos’un rakibi tıpkı bir önceki sezon gibi İsrail’in Maccabi takımıydı. Ancak önceki sezonun aksine bu kez rövanşı kazanmayı başaran Maccabi, Obradović’e ilk Euroleague final mağlubiyetini tattırıyordu. 2001-2002 sezonunda Euroleague formatında bazı köklü değişiklikler olacaktı ve Top 16 turunda mücadele eden dört grubu lider bitiren ekipler Final Four’a yükselme başarısı elde etmişti. O sezonun son dört takımı arasında Panathinaikos, Maccabi, Bologna ve Benetton Treviso ekipleri yer alıyordu. Peş peşe üçüncü kez Panathinaikos ile Maccabi Final Four’da eşleşmişti ve bu kez gülen Obradović’in Panathinaikos’u olmuştu. Finalde kendilerini bekleyen takım Bologna idi. O sezon Bologna takımını bir başka efsane koç Ettore Messina çalıştırıyordu ve bu eşleşme Messina-Obradović rekabetini başlatan ilk karşılaşmaydı. Bu karşılaşmayı yıldız Türk basketbolcu İbrahim Kutluay’ın ve bir diğer süper yıldız Dejan Bodiroga’nın etkili performanslarıyla 89-83 kazanmayı başaran Panathinaikos, bir kez daha Euroleague Kupası’nın sahibi oluyordu. Bu, Obradović’in kazandığı 5. Euroleague şampiyonluğuydu. Ardından gelen iki sezonda Avrupa’da işler, Obradović ve Panathinaikos için yolunda gitmemişti. Ancak 2002-2003 sezonuyla birlikte toplamda 11 kez üst üste kazanacağı Yunanistan Basketbol Ligi şampiyonluklarının başlangıcı yapılıyordu. 2004 senesinde yine ülkesinin Milli Takımı olan Sırbistan-Karadağ’ın başına geçen Sırp efsane, katıldığı olimpiyatlar ve EuroBasket turnuvasında elde edilen başarısızlık sebebiyle bu görevi 2005 yılında bırakıyordu. 2006-2007 ve 2008-2009 sezonlarında katıldığı tüm kupaları kazanarak üçlemeler yapan Zeljko, kariyerinin adeta en parlak yıllarını geçiriyordu. Devamında gelen iki sezonda yine öncekine benzer bir durum oluşmuş ve Panathinaikos yerel ligde ve kupada başarılı olmasına rağmen Avrupa’da istediğini elde edememişti. Ancak 2010-11 sezonu yine bir Euroleague Kupası zaferi senesiydi ve Obradović önderliğinde Panathinaikos bir kez daha bu kupayı müzesine götürüyordu. Böylelikle Obradović, 8. Euroleague Kupası’nı da PAO’da kazanıyordu.
Yunan temsilcisinde geçirdiği 13 yıla toplamda 5 Euroleague, 11 Yunanistan Ligi ve 7 Yunanistan Kupası başarısı sığdıran Obradović, Bodiroga, Diamantidis, Jasikevicius gibi yıldızların gelişimlerinde de büyük rol oynamıştı. Yunanistan Kupası zaferiyle Panathinaikos’a veda eden Obradović’in sıradaki durağı herkes tarafından merak edilmeye başlamıştı. Spekülasyonlar sürerken Obradović ani bir kararla ara vereceğini açıkladı ve 2012-2013 sezonunu dinlenerek geçirdi. Ancak içinde var olan basketbol tutkusu hiç azalmamıştı ve dinlendiği sezondan sonra, 2013 yazında yeni takımı belli olmuştu. Bu sefer adres, Ege Denizi’nin karşı kıyısıydı.
Türk Basketbolunun Yeniden Doğuşu: Sırp Efsane Fenerbahçe’nin Başında
Böylesi büyük bir ismin Fenerbahçe’ye gelmesi elbette geniş yankı bulmuştu ve beklentiler çok yüksekti. Nitekim imza töreninde de Obradović gelme sebebini şu sözüyle net şekilde belli ediyordu: “Fenerbahçe’ye hiçbir yarışta ikinci olmak için gelmedim.”
Obradović çalıştırdığı takımlardan Benetton hariç hepsini ilk sezonlarında Euroleague şampiyonu yapmıştı ancak Fenerbahçe’de durum öyle olmadı. Obradović burada yavaş yavaş kendi sistemini oturtmaya çalışıyor ve kendi istekleri doğrultusunda kadroya şekil veriyordu. Her ne kadar ilk sezonunda Avrupa’da zafer gelmese de kazanılan Cumhurbaşkanlığı Kupası ve Türkiye Ligi şampiyonluklarıyla kupa kazanma geleneğini burada da sürdürmeye başlamıştı. 2014-15 sezonundan itibaren ise Fenerbahçe takımı Avrupa’da zirveye oynamaya başlamış ve tarihlerinde ilk kez Euroleague’de Final Four’a yükselmişti. Her ne kadar ilk Final Four’unu 4. olarak tamamlasa da takım her sene üzerine koymaya devam ediyordu. Nihayetinde istenilen final 2015-16 sezonunda gelmişti ve Obradović, çalıştırdığı üçüncü sezonda Fenerbahçe’yi Euroleague finaline taşımayı başarmıştı. Finaldeki rakip CSKA Moskova’ydı ve iş hiç de kolay değildi. Maç beklenildiği gibi başladı ve Rus temsilcisi farkı bir ara 20 sayıya kadar çıkardı, ancak Fenerbahçe’nin pes etmeye hiç niyeti yoktu ve maçın sonlarına doğru öne geçmeyi başarmıştı. Ancak Sloven hakem Damir Javor önderliğinde başlatılan hatalar zinciri sebebiyle Fenerbahçe yine kupaya uzanamamıştı. Hatta hakemler hakkında konuşmayı hiç sevmeyen Obradović bile bu hakemin şampiyonluklarını çaldığını vurgulamıştı. Ertesi sezon Fenerbahçe’nin kupayı kazanmasına engel bir şey kalmamıştı. Takımın tamamı korunmuş, herkes bir önceki sezon çalınan şampiyonluk nedeniyle son derece motive olmuştu. Üstelik Final Four İstanbul’da düzenlenecekti ve Fenerbahçe kesinlikle bunun bir parçası olmalıydı. Beklenildiği gibi oldu ve Fenerbahçe son dört takım arasına ismini yazdırmayı başardı. Final Four’da da sırasıyla Real Madrid ve Olympiacos’u deviren Obra ve Fenerbahçe, Avrupa’nın en iyisi olmuştu. Bu kupayla birlikte Zeljko Obradović, çalıştırdığı 5 farklı takımla elde ettiği 9 Euroleague şampiyonluğuyla ulaşılması güç bir rekora imza atmıştı. Ardından gelen iki sezonda da Final Four’da mücadele eden Fenerbahçe birinde finalde kaybetmiş bir diğerinde de normal sezonda kırdığı rekorlara rağmen sakatlıkların da etkisiyle dördüncü olabilmişti.
2020 senesinde pandemi başlayana kadar kaldığı Fenerbahçe’ye birçok kupa kazandıran bu basketbol dehasının en önemli zaferi, 2016-2017 sezonundaki Euroleague şampiyonluğuydu, çünkü bu kupa Türk basketbolunda o zamana kadar alınmış en büyük kupaydı. Fenerbahçe’den ayrıldıktan sonra yaklaşık 1 sezon kadar takım çalıştırmayan Obradović bu yaz başında bir takımla anlaşmıştı. Bu takım, hikayesinin başladığı; basketbol koçluğu aşkını alevlendiren ve ülkesinin ekol takımlarından biri olan Partizan’dan başkası değildi. Yaklaşık 30 sene sonra yeniden bir araya gelen Partizan-Zeljko Obradović birlikteliğinde, bakalım biz basketbolseverleri nasıl bir macera bekliyor…
Yazan: A. Deniz Harmankaya
Editöryal: Nergiz Bulut & Yavuz Akyol