Önsöz: Spor artık o kadar evrenseldir ki yeryüzündeki en uzak yaşam alanlarında yaşayan bir çocuk ile yaşlı bir nine aynı anda gözyaşlarına boğulabilir. Futbol, dünyamızın en özel oyunlarından biridir ve bu oyunu oynayan sanatçılardan bazıları yaptıkları sanatla yaşamları değiştirebilir. Yazımızın ana konusu olan Messi ise sahaya çıktığı bir gün Da Vinci ertesi gün Michelangelo olabiliyordu. Onu farklı kılan ise sahadan ayrılırken imzasını ayakları ile atmasıydı.
Giriş:
Dünyanın en güçlü takımları yıllardır kozlarını pek çok arenada paylaşıyor ve en iyi takım olmak için mücadele ediyorlar. Bu arenalardan en büyüğü ise Avrupa’nın en önemli sahnesi olan Şampiyonlar Ligi’dir. Futbolun zirvesine ulaşmak isteyen her futbolcunun çimlerine bastığı, ülkelerinden gelen en iyi takımlarının doksan dakikanın sonuna kadar mücadele ettiği büyük turnuva! Bu heyecan verici sahnede sahaya çıkan yüzlerce futbolcu, onlarca yıldız olmuştur. Her neslin televizyonları, farklı farklı hikayeleri izleyenlere aktarmış ve maçları stadyumda izleyen her taraftar takımlarının tarihi anlarına şahitlik etmiştir. Yıllar boyunca çimlerin üstünde sanatını sergileyen isimler elbette güzel anılarla hatırlanır ama öyle bir isim var ki futbol tarihine damga vurup milyonların önünde kırdığı rekorlarla hafızalara kazındı.
Genç Lionel:
1987 yılının haziran ayında Arjantin’in Rosario kentinde doğan Lionel Messi, küçük yaşlarından beri ailenin en hareketli ve zeki üyelerinden biriydi. Annesi küçük Lionel’in canının sıkılmaması için kardeşlerinden bir yol bulmalarını istedi ve abilerinin onu futbol oynamaya götürmesiyle yepyeni bir çağa giriş yapıldı. İçindeki enerjiyi dışa vurmak için bir gün ayağına aldığı futbol topu ile önündeki otuz yıllık sürece nasıl damga vuracağını elbette çevresindeki kimse bilemezdi ama o hiperaktif çocuk, gelecekte doğacak yüzlerce çocuk için umut ışığı olacaktı. Topun oğlunun ayağına ne kadar yakıştığını ve onun futbol konusunda ne kadar yetenekli olduğunu gören babası, oğlunun hayalleri için elinden geleni yaparak genç Lionel’i Newell’s Old Boys’un altyapısına yazdırdı. Birkaç denemeden sonra antrenörler tarafından hayranlık duyulan Messi, profesyonellik merdivenlerini adım adım ilerlemeye başlamıştı. Bir buçuk sene sonra fiziksel olarak yeterli erişkinliğe ulaşamayan ve kalp ile ilgili problemler yaşadığı bilinen Lionel için işler kötüye gitmeye başlamışken kaderin parmakları tekrardan onun için buluştu ve Barcelona gözlemcileri onu İspanya’ya götürmek istediklerini ailesine iletti. Bu teklife cevap vermek zor olsa da imzalar atıldı ve Messi o gün Barcelona’nın futbolcusu oldu. Altyapıda doğru eğitmenlerle birlikte kendini geliştiren Messi bu sürecin sonunda A takımına yükselerek taraftarların önünde ve diğer yıldızların yanında ilk maçına çıktı.
Sahadaki Yıldız:
Konu Messi olunca onu izleyen herkes ayaklarındaki sihri görüyor ve izledikçe ona hayran kalıyordu. Katalanlar onu o kadar kısa sürede benimsedi ki Messi de bu takıma kendini her zaman borçlu hissetti. Barcelona forması altında belki de tarihin gördüğü en iyi “wonderkid” performanslarından birini göstererek kadroda yer aldığı ilk üç senede Ballon d’Or sahnesinde yerini aldı.
Messi için Şampiyonlar Ligi her zaman farklı bir yerde olmuştur. Barcelona’nın, uluslararası başarı konusunda Real Madrid’in gerisinde kalması Messi için büyük bir motivasyon olmuş ve kulübe bir Şampiyonlar Ligi kupası sözü vermişti. İlk Şampiyonlar Ligi maçına 7 Aralık 2004 tarihinde Rijkaard’ın Shaktar Donetsk karşısında kullandığı rotasyon kadroda yer bularak çıkan Messi, Barcelona ile çıktığı ilk resmi maçtan iki ay sonra Avrupa futbolunun zirve organizasyonunda forma giymiş oldu. Her maç daha da üstüne koyarak ilerleyen Lionel Messi, sonraki sezonunda Barcelona ile kupayı kaldırma başarısını göstermiş olsa da o zamanlar takımdaki yeri sonradan olacağı kadar ciddi değildi.
Tarihi Gün:
Tarihler 7 Mart 2012’yi gösterirken Barcelona taraftarları Camp Nou’ya takımlarının Şampiyonlar Ligi’nde çeyrek finale yükselişini izlemeye gidiyorlardı. O sezon Barcelona sonunda lokomotif gibi işleyen olağan dışı bir takım olmuştu. Genç Pep’in parlayış dönemi olarak adlandırabileceğimiz bu zamanlarda Barcelona öyle bir takım olmuştu ki atanından tutanına tek bir uzuv gibi işliyordu sahadaki on bir oyuncu. La Masia’nın güneşi sahada parlarken bu sezon Messi için de geçmiş ve gelecek tüm sezonlardan farklıydı. Futbol tarihinde bir takvim yılı içerisinde en çok gol atan oyuncu olacağı bu sezonda skor bulma anlamında hiç görülmediği kadar verimli ve istekli bir profil çizen Arjantinli yıldız, bu güzel akşamda da Şampiyonlar Ligi tarihinde bir rekora imza atmak için taraftarlarının önüne çıktı.
İlk maçı deplasmanda 3-1 kazanan Katalanlar bu maçı formasyon maçı olarak görüp rotasyona gidebilir ya da risk almadan rahat bir skora oynayabilirlerdi ama Pep için her maç başka bir sınavdı ve bu maçta da yazılacak bir tarih vardı.
Sahadaki baklava dizilişinin ilerisinde, Pedro’nun arkasında sahaya çıkan Messi maçın başlarında arkaya sarkarak karşı karşıya kaldığı pozisyonlardan birini yirmi beşinci dakikada şık bir aşırtma vuruşu ile gole çevirirken gecenin perdesini açıyordu. Sahadaki Barcelona dominasyonunun da etkisiyle daha rahat pozisyon bulan Messi kırk ikinci dakikada İniesta’nın taşıdığı topu, sol ayağına aldıktan sonra iki kişiyi geçip kalecinin sağından filelere yuvarlayarak Alman ekibin hayallerini tamamen yıkıp ilk yarıyı kapatmıştı. Leverkusen’in tur hayalleri suya düşerken aslında Messi daha yeni başlıyordu. İkinci yarıya hızlı bir giriş yaparak bu sefer de sağ ayağıyla aşırttığı şutla kırk dokuzda hat-tricki tamamlayan süperstar, Alman kaleci Bernd Leno’ya kâbus yaşatıyordu. Elli sekizinci dakikada kaleciden seken topu boş kaleye göndererek rekoru egale etmişti. İniesta yerine oyuna giren Tello’nun elli beş ve altmış ikide attığı gollerle farkı beşe çıkaran ev sahibi maçın geri kalanını daha sakin ve kontrollü oynuyordu. Barcelona için tur gelmiş ve evlerinde ezici bir galibiyeti garantilemiş olsalar da Messi’nin yapacak son bir işi kalmıştı. Şampiyonlar Ligi tarihinde bir maçta atılan en fazla gol rekorunu kırmak için seksen ikinci dakikada sahneye çıkan efsanevi oyuncu, kaleyi tam karşıdan görür durumda buluştuğu topu gol atmak için özel olarak tasarlanmış sol ayağının içiyle çok şık bir şekilde ağlara yollayarak kırdığı rekora belki de maçı Türk futbol severlere anlatan Emre Tilev’den bile daha az sevinmişti. Messi, o gece dünyanın en büyük futbol organizasyonunda bir maçta en çok gol atan isim olurken maçı izleyenler ve anlatanlar içinse unutulmayacak bir gecenin kahramanı olmuştu.
Emre Tilev:
Aradan on yıl geçtikten sonra bu unutulmaz maçı bizlere anlatan sevgili Emre Tilev ile bu maç ve Messi hakkında ufak bir söyleşi gerçekleştirdik. Kendisinin Messi hakkındaki görüşleri sadece mikrofon başındayken değil, Emre Tilev olduğu her an hayranlık derecesinin de üstünde olabiliyor. O günü bizlere şöyle anlattı sevgili Tilev: “O dönemde yayıncı kanalda maçları kimin anlatacağını sayın İlker Yasin belirler ve bizlere bildirirdi. Ben de ne zaman Barcelona maçları bana verilse elbette heyecanlanıyordum. Tabi söz konusu Messi olunca bütün spikerler ona hangi methiyeyi dizsem diye çalışırdık. Ben ona uzaylı dedim, Ertem (Şener) ise ona neyin nesi dedi. O gün için aldığım notlara baktığımda o maç tabi böyle bir rekorun olacağını beklemezdik, Messi çok büyük bir futbolcu olduğunu o gün de herkese gösterdi.” Emre Tilev’in bu sözleri bile aslında ne kadar büyük bir Messi hayranı olduğunu bizlere gösterirken kendisi özel olarak ekledi: “Messi gibi bir futbolcuyu tamamen tanımlamak çok zordur. Ronaldo inanılmaz çalışkan bir futbolcu, İniesta çok teknik ve zekiydi, Zlatan her zaman sahada hırsı temsil eder ve Buffon bu yaşına rağmen azmini hala koruyor. Messi ise öyle bir futbolcu ki bu sıfatların hiçbiri tek başına onu anlatmaya yetmezdi. Yaradan, Messi’yi dünyaya futbol oynasın diye yollamış. Doktor Messi belki çok iyi bir sağlıkçı olurdu, öğretmen Messi çok iyi bir öğretmen olabilirdi, avukat Messi davalar kazanabilirdi ama hiçbiri yeşil sahadaki Messi kadar tat vermezdi. Bu yüzden Messi’yi anlatmak benim için her zaman çok büyük bir heyecan ve zevk olmuştur.”
Sonsöz:
Usta spikerin de dediği gibi Messi’yi birkaç kelime ile tanımlamak insanoğlu için çok zordur. Messi öyle bir oyuncudur ki topu ayağına aldığı an milyonlar nefesini tutarken o topun ayaktan çıkışı yine o milyonların birbirine sımsıkı sarılmasını sağlar. Bu yazıda Messi serimizin ilk içeriğini sizlere hazırlarken yüzlerce farklı planlama aklımdan geçti, nereden nasıl gitsem diye düşündüm ve Messi’nin doksan bir gol attığı sezonun derlemesini açtım. Messi o kadar üst seviyede oynuyordu ki o videoda kafamdaki bütün düzeni silip Messi attıkça yazmaya başladım. Futbol benliğe işleyen bir dikiş makinesi gibidir ve Messi de makinenin başındaki emektar terzidir.
Yazan: Umut Can ACAR
Editöryal Düzenleme: Medine CANARSLAN & Yavuz AKYOL