Klopp 2001-2008 yıllarında çalıştırdığı Mainz’ı, Almanya’nın prestijli takımları arasına soktuktan sonra; 2008-2015 yılları arasında çalıştırdığı Borussia Dortmund’u bir kez daha Almanya ve Avrupa’nın zirvesine taşımayı başarmıştı. Üstelik tüm bunları en cüzi ücretler ve öz kaynak düzeni ile yapabilmişti.
Klopp 8 Ekim 2015’te Liverpool’a imza attığında Anfield’ta neşe ve tebessüm dolu bir gün geride kalıyordu. Ancak 2015-16 sezonunda Liverpool’u düzleğe çıkarmaya Klopp’unda gücü yetmedi. Buna rağmen takım Lig Kupası ve Avrupa Ligi finalindeydi. Klopp’un final kazanamama uğursuzluğu bu iki maçta da kırılamamış ve kulüp sezonu kupasız kapatmıştı.
2016-17 sezonunda Jürgen Klopp önderliğinde yeniden yapılanan Liverpool kadrosuna; Joël Matip, Loris Karius, Sadio Mané, Ragnar Klavan ve Wijnaldum eklendi. Kolo Touré, Martin Škrtel, Joe Allen, Christian Benteke ve Mario Balotelli ile de yollar ayrıldı. Liverpool, Klopp yönetiminde lige güzel bir başlangıç yaptı ve ilk 11 haftayı 26 puanla zirvede tamamladı. Yeni yıl itibariyle, yoğun maç programının da etkisiyle Liverpool düşüşe geçti. 2 Ocak – 4 Şubat aralığındaki 5 maçlık süreçte galibiyet dahi alamadılar. Sonraki lig fikstüründe yalnızca 2 mağlubiyet ve 3 beraberlik almalarına rağmen, ligi ancak 4. bitirebildiler. Bu süreçte, Philippe Coutinho ve Sadio Mané’nin mükemmel performanslarına James Milner ve Roberto Firmino’nun da destek vermesi ile Liverpool herkese göze hoş gelen bir futbol seyrettirdi. Klopp’un gegenpress sistemi Liverpool’a da yavaş yavaş sirayet etmişti. Artık yeni başlangıçların tam zamanıydı.
Liverpool, şimdilerde takımın iskeletini oluşturan Mohamed Salah, Andrew Robertson ve Alex Oxlade-Chamberlain’i takıma takviye ederek 2017-18 sezonuna başladı. Üstelik rezerv takımdan Trent Alexander-Arnold da takım kadrosuna dahil edildi. Kış transfer döneminde de 85 milyon Euro gibi rekor bir bedel ödenerek, Virgil van Dijk transfer edildi. Böylelikle kadronun en önemli eksik parçasını da tamamlamış oldular.
Liverpool, o sezon tüm kulvarda 56 karşılaşmaya çıktı. 31 galibiyet, 16 beraberlik ve 9 mağlubiyet aldılar. 135 gol atıp, 63 gol yediler. Klopp’un takımı tüm sezon %55.36’lık galibiyet yüzdesiyle oynamayı başardı.
Liverpool, Premier League’de ilk yarıda istikrarlı sonuçlar alma konusunda her ne kadar zorlansa da 19 haftada yalnızca 2 mağlubiyet almıştı. Ancak bu iki yenilgi de birbirinden ağır mağlubiyetlerdi. Manchester City’ye 5-0 ve Tottenham Hotspur’a 4-1’lik deplasman mağlubiyetleri savunmadaki sorunlara dikkat çekiyordu. Böylece kış transfer döneminin ilk günü Southampton’dan Virgil van Dijk kadroya dahil edildi. Ancak buna rağmen hücum hattının önemli isimlerinden Philippe Coutinho, kadrodan ayrılarak Barcelona’nın yolunu tutuyordu. Bu süreçte Liverpool, Lig Kupası’nda Leicester City’ye ve FA Cup’ta da West Bromwich Albion’a kaybederek ulusal kupalardan elenmişti. Buna rağmen takım Şampiyonlar liginde yoluna doludizgin devam ediyordu. Sevilla, Spartak Moskova ve Maribor’un olduğu gruptan nağmalup lider olarak çıkmayı başarmışlardı. Liverpool, Premier League’in ikinci yarısında 20 ve 34. haftalar arasında yalnızca 11 puan kaybetti. Bu sırada Şampiyonlar Ligi’nde de önce Porto’yu ardından da City’yi eleyerek yarı finalde AS Roma’nın rakibi oldular. Nisan ayının sonlarına gelinmiş ve sezonun kapanmasına 1 aydan kısa bir zaman kalmıştı. Livepool ise Manchester City’nin Premier League’deki durdurulamaz ilerleyişi sonucunda şampiyonluğu kaybetmiş ancak Şampiyonlar Ligi’ni kazanma ümidi hala mevcuttu. Anfield’ta oynanan Roma maçında alınan 5-2’lik galibiyete rağmen Liverpool, rövanş maçında İtalyan başkentinde ecel terleri döktü. Roma, maçın ikinci yarısında Liverpool kalesini ablukaya aldı. Maçın son dakikalarında gelen Roma golleri maçı uzatmalara götürebilirdi ama süre yeterli olmadı ve finale çıkan taraf Liverpool oldu. Liverpool, ‘’Avrupa’nın En Büyüğü’’ ünvanını Kiev’de Real Madrid’ten alabilirdi. Roma mağlubiyetinden sonra Chelsea’ye de boyun eğen Liverpool, Brighton galibiyeti ile 75 puan ile 4. olarak ligi tamamladı.
Liverpool’un elinde tek bir kupa kalmıştı ve rakip ise daha önceki 2 yıl üst üste bu kupayı kazanan Real Madrid’ti. Liverpool ve Klopp’un işi son derece zordu. Üstelik Klopp, daha önce 2013’deki Final’de Bayern Münih’e kaybetmişti.
Kiev’deki final akşamı, Dua Lipa’nın harika sahne performansı ile başladı. Hakem Milorad Mazic başlama vuruşunu çaldığı ilk andan itibaren yeşil sahada kıyasıya bir mücadele başladı. Karşılıklı ataklar yaşanırken pozisyonlar sonuçsuz kalıyordu. Maçın 30. dakikasında ise Liverpool’un yıldızı Mohamed Salah, Real Madrid’in kaptanı Sergio Ramos’un müdahalesi sonucunda sakatlanarak maça devam edemedi. O dakikadan sonra Liverpool, maç boyunca daha nadir olarak Madrid kalesine gidebildi. İlk yarı tamamlandığında skor tabelası değişmemişti. İkinci yarı hızlı ve tempolu başladı. Isco ile gole yaklaşan Real Madrid oldu ama bu pozisyon da sonuçsuz kaldı. Ama Madrid’in yardımına Liverpool’un kalecisi Loris Karius yetişti. Yaptığı spektaküler hatadan yararlanan Benzama, Eflatun Beyazlıları öne geçirdi. Liverpool tam anlamıyla şoka uğramış olsa da çabuk ayağa kalkmayı başardı. Sadio Mané’nin dokunuşu skoru eşitledi. Real Madrid teknik drektörü Zinédine Zidane, pek çok pozisyondan yararlanamayan Isco’yu oyundan alarak Gareth Bale’ı sahaya sürdü. Bale ise kısa süre içerisinde belki de tüm zamanların en güzel golünü atarak tüm dengeleri bozdu ve Madrid’i bir kez daha öne geçirdi. Bu müthiş gol Real Madrid’in kupanın bir kulbundan tutmasını sağlıyordu. Maçın sonu yaklaştıkça Liverpool atağa çıkıyor ama geride de eksik yakalanıyordu. Maç, yüksek bir tempoya ve bol pozisyonlara sahne oluyordu. Bu sırada Bale’ın uzaktan şutunda Karius bir hata daha yapınca Madrid adına fark ikiye çıktı ve Liverpool’un tüm ümitleri o an son buldu. Maç sonu kupa seremonisinde Real Madrid üst üste 3. kez Şampiyonlar Ligi Kupası’nı kaldırırken; Liverpool ise bir başka sezonu daha kupasız kapatıyordu.
Maç sonrasında Zinédine Zidane, Real Madrid teknik direktörlüğünden ayrılıyor; Salah’ın ise Dünya Kupası’nı kaçırma ihtimali konuşuluyordu. Salah’ın o sakatlığı, Dünya Kupası’ndaki Uruguay maçını kaçırmasına neden oluyordu. Ancak Salah sonraki 2 maçta oynamayı başardı ve Mısır adına 2 gol attı. Ancak ülkesinin turnuvayı puansız kapatmaması adına daha fazlasını veremedi.
2018-19 sezonuna Naby Keïta, Fabinho, Xherdan Shaqiri ve Alisson Becker transferleri ile başlayan Liverpool tüm eksik parçalarını tamamlamış gibi görünüyordu. Transfer dönemindeki bu başarıları, tüm sezon genelinde paralellik gösterdi. Liverpool, Premier League’deki ilk 6 haftada; tüm maçlarını kazandı. Sezon boyunca aldıkları tek mağlubiyet ise yeni yılın ilk maçında Manchester City’ye karşı aldıkları 2-1’lik sonuçtu. Bu sonuca rağmen 28. haftaya kadar liderliklerini sürdürmeyi başardılar. 29. haftada Goodison Park’ta ezeli rakibi Everton’a konuk olan Liverpool, sahadan 0-0 berabere ayrılınca kaybettiği 2 puanla birlikte Lig tablosunda City’nin 1 puan gerisine düştü. Liverpool, ligde geri kalan tüm maçlarını kazanmasına rağmen City’nin de maç kaybetmemesi ile 97 puan gibi rekor bir puan ile Premier League’i 2. tamamladılar.
Liverpool, o sezon bir kez daha Lig Kupası ve FA Cup’tan erken turlarda elenmişti. Şampiyonlar Ligi’nde ise PSG, Napoli ve Kızılyıldız gibi rakiplerin olduğu zor bir gruba düşmüştü. Liverpool, bu takımların tamamına karşı aldığı 1’er galibiyet ve 1’er mağlubiyetle 9 puan ile gruptan zor da olsa çıkmayı başardı. Liverpool ile Napoli puan, genel averaj, ikili averaj konularında eşitti. Ancak Liverpool 3, Napoli ise 2 galibiyet almıştı ve bu da Liverpool’u üst tura taşıyordu. Liverpool’u üst tura taşıyan maç ise 6. haftada oynanan Napoli maçıydı. 1-0 sonuçlanan maçın golünü Mohammed Salah atarken ileride kupayı kazanacak Liverpool’un küllerinden yeniden doğuşunu sağlıyordu. Sonraki turlarda önce Bayern Münih’i ardından da Porto’yu eleyen Liverpool’un Yarı Final’deki rakibi Barcelona’ydı. Nou Camp’taki ilk maçta Jürgen Klopp’un takımı çok büyük bir hüsrana uğradı. 90 dakika sonunda skorboardta 3-0’lık Barcelona üstünlüğü vardı. Bu skora rağmen Klopp’un hala öğrencilerine söyleyeceği bir çift sözü vardı. ‘’Yapmamız gereken şey imkansız. Herkes bunun farkında. Ancak size tek bir şey söyleyeceğim. Dünya üzerinde bunu mümkün kılacak tek bir takım varsa eğer; o takım da sizsiniz.’’ Bu konuşma sonrasında rövanş maçı için Anfield’ın çimlerine çıkan Liverpool, sahayı Barcelona’ya dar etti ve 4-0’lık sonuçla adını finale yazdırdı. Final’in diğer tarafında ise bir diğer muazzam geri dönüşü gerçekleştiren Tottenham vardı. Tottenham yarı final ilk maçında evinde Hollanda temsilcisi Ajax’a 1-0 mağlup olmuştu. Spurs, Amsterdam’daki ikinci karşılaşmada ise ilk 35 dakikada kalesinde 2 gol görmüştü. İkinci yarıda Lucas Moura’nın harika performansı ve 90+6’daki 3. golü ile Tottenham deplasman golü averajı ile son saniyede final biletini cebine koymayı başarabilmişti.
Akıllardan asla silinmeyecek bir Şampiyonlar Ligi sezonu geride kalırken iki İngiliz takımı Liverpool ve Tottenham kozlarını Madrid’teki Wanda Metropolitano’da paylaşıyordu. Maçın henüz başında Sadio Mané’nin ortasına Moussa Sissoko’nun elle müdahale etmesi sonucunda kazanılan penaltıyı Salah gole çevirdi. İlk yarı boyunca üstün olan taraf Liverpool’du. Ancak Tottenham’ın kontrollü oyunu onları uzaktan şutlar ve duran toplar ile tehlike yaratmaya zorluyordu. İkinci yarıda Tottenham hücum adamları üstünlük kurmaya çalışsalar da pek başarılı olamadılar. 87. dakikada kazanılan köşe vuruşunu uzaklaştıran ve öne çıkan Tottenham savunmasını hazırlıksız yakalayan Belçikalı Divock Origi skoru 2-0’a getiren golü atarken; Liverpool’u 6. kez Avrupa’nın en büyüğü yapan kupanın sahibini de belirliyordu. Liverpool ve Jürgen Klopp uzunca bir aradan sonra makus kaderlerini bu kupa sayesinde kırıyorlardı.
Ve sırada işte o an. 30 senedir beklenen an ve o sezon. 2019-20 sezonu; tek kelimeyle tadı damakta kalan ve hasretin son bulduğu o sezon.
Sezon başı transfer döneminde takımı koruyan ve yalnızca rezerv takıma takviye yapmakla yetinen Liverpool, Premier League’de eşine az rastlanır bir performans sergiledi. 8’de 8 galibiyet ile sezonu açan Klopp’un takımı 9. haftada aldıkları United bereberliği ardından tüm karşılaşmalarını kazandılar. Taki 28. haftadaki Watford mağlubiyetine kadar. Daha henüz ligin ilk yarısında, rakipleriyle arasındaki puan farkının açılması; Liverpool’un nağmağlup bir şampiyonluk kazanıp kazanamayacağı tartışılan tek şey haline gelmişti. 29 Şubat Cumartesi 3-0’lık Watford mağlubiyetiyle bu konuda yanıt bulmuş oldu. Bu sonuç ile Klopp ve Liverpool’lu oyuncular biraz olsun rahatamış olsa gerek. “Bir yerde maç kaybedecektik ve beklenmedik olacaktı. Bu mağlubiyete olumlu açıdan bakıyorum. Şimdi rekor kırma zorunluluğu olmadan, özgürce oyunumuzu oynayabiliriz. Sadece maçlarımızı kazanmaya odaklanacağız.’’ Klopp’un bu sözleri Liverpool’un kalan maçlarına nasıl daha rahat odaklanacağının bir kanıtıydı. Bu sözler aynı zamanda akıllara Klopp’un şu sözlerini de getirmişti: “Bence futbolun %98’i başarısızlıkla baş etme ve bir sonraki maçta yeniden gülümseyebilmek için pek çok farklı sebep üretebilmektir.” Futbolun bir sonuç değil de bir tutku oyunu olduğunu savunan bir adamdan da bu beklenirdi zaten.
Watford yenilgisi ardından FA Cup 5. tur maçında da Chelsea’ye yenilip elenen Liverpool, şampiyonluk kutlamalarını zorunlu olarak ertelemek durumunda kaldı. Şampiyonluğun kazanılmasına 2 maç uzaklıktayken, Çin’in Vuhan şehrinden tüm Dünya’ya yayılan COVID19 virüsünün de etkisiyle tüm sportif faaliyetler durduruldu. 11 Mart’ta Anfield’ta uzatmalara giden ve Şampiyonlar Ligi’nde Atlético Madrid’e elenilen maç sonrası, Liverpool’un sahalara geri dönüşü 21 Haziran’ı buldu. Everton beraberliği ile lige geri dönen Liverpool, evinde Crystal Palace’ı 4-0 yendikten sonra beklemeye geçti. Bu maçtan bir gün sonra Chelsea ve Manchester City Londra’da karşı karşıya geldi. Christian Pulisic ve Willian’ın golleri ile Manchester City’i 2-1 yenen Chelsea, Liverpool’un 30 yıl ardından kazandığı şampiyonluğa ufakta olsa bir katkıda bulunmuş oluyordu.
Premier League tarihinin en erken kazanılmış şampiyonluğunu 31. haftada elde eden Liverpool, pandemi sürecininde etkisiyle her ne kadar taraftarları ile birlikte bu şampiyonluğu kutlayamasada takım olarak doyasıya bir eğlencenin de parçası olmaktan geri kalmadı.
Jurgen Klopp, Liverpool’un 30 yıllık bu özlemi süresince kulübe önemli hizmetler veren kişileri de es geçmeyerek şampiyonluğu onlara armağan etti. “Gerçekten tamamen kendimi kaybetmiş durumdayım. Kenny Dalglish’in bizi nasıl desteklediğini biliyorum, bu şampiyonluk onun için. 30 yıl bekledi, ayrıca Gerrard için, o da çok bekledi.”
Liverpoollular çok bekledi, çok kötü, çok acı günler geçirdiler ama en sonunda büyük özlem, büyük zorluklar içerisinde son buldu. Her koşulda her zorlukta her seferinde bir kez daha ayağı kalkıp mücadele etme inancı veren bir takımı onlar. Çünkü onlar Liver Bird’ün takımı. Biz bu satırları yazıp, sizler bu görüntüleri izlerken; Liverpool’un küllerinden yeniden doğan Anka Kuşu, göklerde dolaşıp tüm Dünya’ya ilham vermeye devam edecek.