Okullarda Çocuklara Uygulanması Gereken Yetenek Testleri
Spor; kişinin fiziksel, zihinsel ve psikolojik olarak gelişimini sağlayan, belirli kurallara uyularak yapılan, temelinde eğlenmek ve yarışmak olan bir faaliyettir. Bu tanımda dikkat etmemiz gereken 3 husus vardır:
-Kurallar dahilinde yapılması,
-Eğlenme ya da yarışma amacı gütmesi,
-Fiziksel, zihinsel ve psikolojik gelişime katkısı.
Sporu spor yapan, bu 3 temel yapı taşıdır. Bu yapı taşlarını bir arada kullanmayı başaran ülkelerden “sporda gelişmiş ülke” veya “spor ülkesi” şeklinde bahsedilmektedir. Bu ülkelerin spor yapılarını, spor politikalarını ve sporcu yetiştirme yöntemlerini incelediğimizde ise sporcu yetiştirmede ve altyapı faaliyetlerinde öne çıkan ülkeler oldukları göze çarpmaktadır. Sporcu yetiştirmenin sporcu devşirmekten çok daha önem arz ettiğini düşünecek olursak, asıl incelenmesi gereken; dünyadaki sporcu yetiştirme ekolleridir.
Dünyada var olan sporcu yetiştirme ekollerini incelediğimizde karşımıza iki büyük ülke çıkmaktadır. Bunlardan biri kolej basketboluyla, okullarındaki çok büyük spor salonlarıyla, birçok farklı spor branşını hemen her okulunda uygulatabilmesiyle bilinen ABD; diğeri ise 80 milyon nüfusunun 24 milyonu, yani halkının neredeyse üçte biri kulüp lisanslı olan Almanya’dır.
Bu ülkeleri biraz daha incelemek gerekirse:
ABD, kolej sporlarıyla ayrı bir ekol olarak karşımıza çıkmaktadır. Eğitim sisteminin içerisinde sporun önemi oldukça yüksektir. Öğrenciler okullarda aldıkları beden eğitimi dersleri sonucunda ilgi duydukları ve becerilerini sergileyebilecekleri spor branşlarına yönlendirilmektedir. Okullardaki öğretmenlerin çoğu yalnızca 1-2 alanda değil; çok daha fazla branşta eğitim almış ve uzmanlaşmış kişilerdir. Bu ülkenin spor politikası da Olimpiyatlar’da en fazla madalyayı almak olduğuna göre; sporun eğitimle bağdaştırıldığı bir ekole şaşırmamak gerekir. ABD’nin bu ekolü, dünyada çok sayıda ülkede rağbet görmese de Finlandiya, Japonya, İngiltere ve nispeten Fransa’da da okullarda verilen eğitimlerle birçok sporcunun yetişmesine olanak sağlanmıştır.
Gelelim diğer ekol Almanya’ya. Almanya, bünyesinde barındırdığı çok sayıda spor kulübüyle yediden yetmişe herkesin lisans alabildiği bir sportif yapıdadır. 80 milyonluk ülkede 24 milyona yakın lisanslı sporcunun bulunması da, bizlere bu yapıyı en net haliyle göstermektedir. Özellikle sporcu ‘yetiştirme’ ve toplumdaki her bireyin sporu bir yaşam biçimi haline getirmesi üzerine kurulu politikası ile Almanya; yaşlı kesime de genelde trekking, yürüyüş ve bisiklet branşlarında lisans vermektedir. Ayrıca ülkenin eğitim sisteminin öğrencileri ‘yarış atı’ olmaya zorlamaması ve öğrencileri sürekli sınav kaygısı ve stresi ile boğuşturacak bir yapıda olmaması; gençlerin boş zamanlarını spor kulüplerinde spor eğitimi alarak geçirebilmesine olanak sağlamaktadır. Öğrenciler, hafta sonları arkadaşlarından daha iyi sınav notu alma kaygısı ile dershaneye gitmeyi değil; arkadaşlarıyla keyifli vakit geçirebilecekleri ve eğitim alabilecekleri spor kulüplerinde spor yapmayı tercih etmektedirler. Almanya’nın ekolü, dünyanın gelişmiş ve gelişmekte olan birçok ülkesinde kabul görmüş ve eğitim sistemi ile entegreli bir sporcu yetiştirme metodunun oluşmasına önayak olmuştur.
Peki bunların dışında başka ekoller de yok mu? Koca dünyada yalnızca iki ekol olacak değil ya; tabii ki var. Türk işi sporcu yetiştirme ekolü. Biraz ABD, biraz Almanya ile o meşhur “little little into the middle” esprisi geliyor hemen akıllara; çünkü gerçek de bu espriden pek farklı değil.
Ülkemizde yaşayan hemen her bireyin gelecek kaygısı taşıması ve bu bireylerin mevcutta ve ileride çalışılacak iyi bir iş bulma stresi ile yaşıyor olması onları spora, sanata, bilime yönlendirmek yerine; test çözmeye, dershaneye gitmeye, beden eğitimi derslerinde dahi diğer derslerin sınavlarına hazırlanmaya sevk etmektedir. Hafta içi sabah/öğleden sonra okula giden çocuklar akşam da verilen tonla ödevi yapmakla görevlendirilmektedir. Bu öğrenciler hafta sonu ise sanki hafta içi alınan bir dünya ders yetmezmiş gibi bir de dershaneye gitmektedir. Okullarımızda uygulanan beden eğitimi derslerinin sayısı her geçen yıl daha da düşürülmekte ve aldıkları beden eğitimi dersinin kalitesi de gittikçe azalmaktadır. Hal böyle olunca, öğrenciler eğitim almak için gittikleri okullarda yeteri kadar “spor eğitimi” alamamaktadırlar. Bunların dışında; hafta sonu takviye dersleri ile sınav notlarını yükseltmek isteyen öğrenciler dershanelerden geriye zaman kalmaması nedeniyle spor kulüplerinde de spor eğitimi alamamaktadırlar. 2016 yılındaki verileri incelediğimizde Almanya’da her 3 kişiden 1’inde lisans varken; Türkiye’de bu oran 114’te 1 olarak tespit edilmiştir. Bu istatistik bile başlı başına Türkiye’nin bambaşka bir ekol olduğunun göstergesidir.
Peki biz bu ülkenin sporcu yetiştirmesi için neler yapabiliriz?
Ülkemizin eğitim sistemini veya spor politikasını bir anda değiştirmek, yani sihirli bir değnek kullanmak ne yazık ki mümkün değil. İlk yapmamız gereken; ülkemizdeki beden eğitimi derslerinin kalitesini arttırmak olmalıdır. 2020 Tokyo Olimpiyat Oyunları’nda derece alan birçok sporcumuzun röportajını dinlediğimizde ortak söylemin “Beni beden eğitimi öğretmenim keşfetti” olduğunu duyduk. O halde biz beden eğitimi öğretmenlerine; derece alacak, bizleri gururlandıracak ve “Beni beden eğitimi öğretmenim keşfetti” dedirtecek sporcular yetiştirmek için çok iş düşmekte.
En temel işlerden bir diğeri, sporcuların çeşitli spor branşlarına yönelik teknik becerilerini ölçebileceğimiz birtakım testler ve taramalar yapmaktır. Sporcuların becerilerini ölçerken dikkat etmemiz gereken hususlar şunlar olmalıdır:
-Testin sadece tekniğe dayalı olmaması,
-Test süresinin yaşa uygun olması,
-Testin yapıldığı yerlerin sporcu sağlığına uygun olması,
-Testlerin hız, sürat, çeviklik, koordinasyon, kondisyon vb. birçok parametreye göre yapılması,
-Testlerin bilimsel bir temele dayanıyor olması ve örneğinin literatürde bulunması,
-Testler uygulanırken dış şartların değerlendirilmeye alınması (hava şartları, ses, gürültü vb.),
-Test sonuçlarının uygun yaş kategorilerine göre değerlendirilmesi.
Millî Eğitim Bakanlığının sporcu karnesi örnekleri incelendiğinde, bu karnelerin iki farklı kategoride yapılan ölçümlerle oluşturulduğu görülmektedir.
1) Antropometrik Ölçümler:
-Boy
-Kilo
-Vücut kitle indeksi
-Kulaç uzunlukları
-Oturma yüksekliği
2) Biyomotor Testler:
-Kuvvet: Şınav, mekik, durarak atlama
-Dayanıklılık: Cooper koşu testi, 20 m. mekik koşusu
-Esneklik: sağ ve sol kol esnekliği
-Sürat koşuları: 20 m. – 60 m. – 100 m. testleri
Bu testlere ek olarak eldeki imkân ve teçhizata göre birçok test yapılabilmektedir. Denge testleri ile Olimpiyatlar’da yarışan, bizleri gururlandıran sporcuları keşfettiğimiz düşünülecek olursa; biz beden eğitimi öğretmenlerine çok iş düştüğünü tekrar hatırlatmakta fayda var.
Yazan: Serkan Özdemir
Editöryal: Nergiz Bulut & Yavuz Akyol