Kadınlar için uygun değil! sen ne anlarsın futboldan? baban hangi takımı tutarsa onu tut! evlenince ne yapacaksın? ve belki de en klasiği “kadınlara ofsaytı anlatmak atomu parçalamaktan daha zor!”. Az önce okuduğunuz cümleler, hayatlarının belli bölümlerinde kadın futbolcuların veya herhangi bir kadının muhakkak işittikleri söylemler. İster bunun sebebini Victoria döneminden kalan ve fosilleşmiş, “kadınlara uygun spor çeşitleri” düşüncesine bağlayın, ister erkeklerin dünyanın en popüler spor alanı olan futbolu kadınlarla paylaşmaktan ve kadınların onlardan daha iyi olabilmelerinden korkmalarına bağlayın. Kendinize başka sebepler de üretebilirsiniz ancak hepsinin varacağı tek nokta var. Bu sebeplerin hepsi futbol sahasını eşitlikten çok uzak bir sahaya çeviriyor. Ancak her ne kadar erkekler, medya, devletler ve bazen de kadınlar kendi cinsleri için bu sahayı eşitsiz bir hale dönüştürerek, kadınları bu sahadan itmeye çalışıyor olsa da tabi ki kadınlar mücadelelerinden vazgeçmiyor ve bugün o sahanın tam ortasında başarılı şekilde mücadele ediyorlar.
Santra Vuruşu
Bu mücadelenin başlangıcına dönmek istersek, kadınların futbol ile tanışmaları 19. yy. ikinci yarısında başladı. Futbol kültürünün dünyada yaygınlaşması ve sistemli bir şekilde oynanması özel futbol okulları ile başlarken 19. yy. başlarında bu futbol okulları sadece erkeklere eğitim veriyordu. 19. yy. ikinci yarısı ile kadınların futbola ilgi duymaya başlaması ile durum değişti. Bu değişimle beraber kadınların futbol sahasına tam anlamıyla girişleri 1. Dünya Savaşı ile oldu. Erkeklerin savaşa gitmesi ile özellikle İngiltere’de bir anda kalıplaşmış roller değişti. Kadınlar, boş kalan futbol sahalarına ayaklarını bastı. Hem bir boş zaman aktivitesi olarak hem de iyi bir fiziksel aktivite olarak futbol kadınlar için o dönem oldukça özgür bir alan haline geldi. Kadınlar o dönem sadece futbol sahalarına girmekle kalmadılar, boş kalan fabrikalara da adımlarını attılar. Kadınların o dönem değişen sosyal statüleri onları hem futbola adapte etmiş hem de bir istihdam kolu açmış oldu. Ancak savaştan sonra durum ne yazık ki hızlıca eskiye döndü. 1921 yılında FA (İngiltere Futbol Federasyonu), kadınların kısa pantolonlarla insanların önünde koşarak, topa vurmalarını ve böyle bir fiziksel aktivite yapmalarını “ahlak” kurallarına uygun bulmamış ve kadınları futbol sahalarında ki yerlerini kısıtlanmıştır. Tüm bu kısıtlamalara rağmen kadınların futbol da ilerlemeleri devam etmiştir. Bu ilerlemedi ki en büyük pay sahiplerinden biri de 1. Dünya savaşı sırasında kurulan ve bir fabrika takımı olan Dick and Kerr Ladies futbol takımıdır. Dick and Kerr Ladies, Kanada, Fransa ve Amerika’yı ziyaret ederek maçlar yapmıştır. Bu maçlar oldukça fazla seyirci çekmiş ve herkes Dick and Kerr Ladies’i büyük bir coşku ile karşılamıştır. Amerika’da o dönemde kadınların oynadığı bir futbol takımı bulunmadığı için ve Dick and Kerr Ladies takımı, erkek futbol takımlarını kendileri ile oynamaları için ikna eder. Bu turne sırasında Amerika’da ki erkek takımları ile ve daha sonra İskoçya’daki erkek takımları ile yaptıkları 9 maçta 3 galibiyet, 3 beraberlik ve 3 mağlubiyet almıştır. İngiltere’nin dışına baktığımız zaman diğer ülkelerde kadınların futbolla tanışmalarının biraz daha geç olduğunu söyleyebiliriz. Kadınlar Fransa’da 1902 Avusturya’da 1923 İsveç’te 1918 ve Almanya’da 1930 yıllarında futbol ile tanışmıştır. Rotamızı biraz Avrupa dışına çıkardığımız zaman karşımıza çıkan ilk ülke ise Çin olmaktadır. Çinli kadınlar 1920’lerde futbol ile tanışmıştır. FA resmi olarak kadınlar futbolunu tanıması için ise yılları biraz daha ileri almamız gerekiyor. 1969 yılında FA’ya bağlı Kadınlar Futbol Federasyonu kuruldu ve bununla beraber 1970 yılında ilk resmi kadınlar futbol turnuvası düzenlendi. Bu yılların devamında, 1982 yılında Kadınlar Futbol Avrupa Şampiyonası fikri ortaya atılır ve ilk Avrupa Şampiyonası 1984 yılında oynanır. Çeşitli ülkelerin ev sahipliğini yaptığı bu ilk Avrupa Şampiyonası kazananı penaltılarda İngiltere’yi mağlup eden İsveç olur. Dünya kupası için ise biraz daha beklenmesi gerekir ve takvimler 1991 yılını gösterdiğinde ilk Dünya Kupası organizasyonu gerçekleşir. Çin’de düzenlenen bu ilk şampiyonayı finalde Norveç’i yenen ABD kazanmıştır. ABD bu ilk dünya şampiyonluğu ile sayısız genç kadına futbol için ilham olacak başarılı yılların ilk tohumlarını atmış olur. 2019 yılında düzenlenen son Dünya Şampiyonasını kazanan ABD, şu an 4 Dünya Şampiyonluğu ile en çok şampiyon olan ülke konumundadır.
Türkiye’de Kadın Futbolu
Dünya’nın kısa bir özetini yaptığımıza göre şimdi sıra ülkemiz Türkiye’yi incelemeye geldi. Takvimler 4 temmuz 1954’ü gösterdiğinde ülkemizde ilk defa tamamı kadınlardan oluşan iki futbol takımı karşı karşıya geldi. Mithatpaşa stadında oynanan bu mücadele, İzmir Kadınlar Futbol Takımı ile İstanbul Kadınlar Futbol Takımı arasında gerçekleşmişti. Bu ilk kıvılcımın ardından ülkemizde kadınlar için futbolun gelişimi oldukça yavaş ilerlemiştir ve ne yazık ki 1969 yılına kadar herhangi bir aktif faaliyette bulunulmamıştır. Ancak 1969 yılında “İtalya Kız Takımı” ve “Avrupa Karması Kız takımı” arasında oynanan müsabakanın ülkemizde gerçekleşmesinin de etkisiyle, Kınalıada Spor Kulübü bünyesinde bir kadın futbol takımı kurmaya karar vermiştir. Kınalıda Kadınlar Futbol takımı, 1972 yılında “Dostluk Spor Kız Futbol Takımı” adını almıştır. Ardından 1 yıl sonra “Dostluk Spor Kız Futbol Takımı Derneği” altında resmiyete kavuşarak Türkiye’nin ilk kadın futbol kulübü derneği olmuştur. Dostluk Spor Kadınlar Futbol Takımının Türkiye’ye kattığı en önemli şeylerin başında ülkede futbolun kadınlar tarafından da çok rahat oynayabileceği ve erkeklerin oynadıklarından hiçbir farkı olmadığını göstermesi oldu. Ülkenin birçok yerinde maç yaparak futbolu kadınlar için yaygınlaştırarak Türkiye’deki kadınlar için futbol konusunda öncü ve destekleyici olmayı başardılar. Dostluk Sporun ardından ikinci kadın futbol takımı 1978 yılında Ege’nin incisi İzmir’de kurulan Filizspor olmuştur. Filizspor’un ardından bu sefer Ankara’dan iki takım daha kurulur. Bunlar, İncirlispor Kız Futbol Takımı ve Nazendespor Kız Futbol kulübüdür. 1978 yılında ki bu gelişimleri, 1 yıl sonra Dostlukspor’un, İstanbul İnönü Stadyumu’nda, Almanya 1. Lig şampiyonu Bad Neuenahr ile yaptığı müsabaka izlemiştir. Bu müsabaka kulüpler düzeyinde oynadığımız ilk müsabaka olma özelliğini de taşıyarak önemli bir adım özelliği taşımaktadır. Yıllar ilerledikçe gelişimlerin ve girişimlerin sayısı artmıştır. 1985 yılında Türkiye Futbol Federasyonu ülkemizde kadınlar liginin kurulması için ilk adımı atmıştır. Ancak yeterli takım sayısı olmadığı için bu girişim bir süre askıya alınmak zorunda kalmıştır. Uzun çalışmalar ve uğraşların sonunda en nihayetinde 1994 senesinde ülkemizde ilk lig kurulmuştur. Bununla beraber önemli bir mihenk taşı da 1 sene sonra Türkiye milli kadın futbol takımının kurulması olmuştur. Bu iki adım artık Türkiye’de kadınlar için futbolu tamamen resmiyete dökmeyi başarmıştır. Ligin ilk şampiyonu da Dinarsu Futbol Kulübü olmuştur. Ne yazık ki bu güzel gidişat çok uzun süremedi ve 2000 senesinde bu taze lig çalkalanmaya başladı. 3 sene sonra lig ertelendi ve Türkiye milli kadın futbol takımının faaliyetlerine ara verildi. Bu kapanmada takımların sponsor ve destek bulamamasından ötürü iflas ederek ligden çekilmek zorunda kalmasının da çok büyük etkisi bulunmaktaydı. 2007 sezonuna gelene kadar en üst düzey lig aktif olmasa bile bu süreç arasında özellikle U17 ve U19 yaş kategorilerinde ligler devam etti ve burada ki genç futbolcular gelişimlerini sürdürdü. Belki de bu futbolcuların gelişimi ve istekleri sayesinde 2007 sezonunda lig tekrardan aktif hale geldi ve günümüzde de başarılı bir şekilde devam etmektedir. Günümüzde, Turkcell Kadın Futbol Ligi, 2. Lig ve 3. Lig olmak üzere 3 lige sahibimiz, bu 3 lig içerisinde toplam 40 takım bulunmakta. En çok şampiyonluk yaşayan takımımızda İzmir temsilcisi Konak Belediyespor. En üst kategoride toplamda 5 şampiyonlukları bulunuyor.
Son Durum
Tarih konuştuğumuza göre gelin şimdi azıcık da gözümüze çarpan sorunlardan konuşalım. Sanırım bu konuya başlamak için en uygun nokta kadın futbol liginin ve kadın futbolcularının statüleri olacaktır. Sizden Türkiye Futbol Federasyonunun internet sitesinden Kadınlar futbol ligi bölümüne girmenizi ve herhangi bir takımı seçip oyuncu kadrosuna bakmanızı istiyorum. Kaç tane profesyonel statüde oyuncu bulunacağınızı ben size söyleyebilirim, sıfır. Ne yazık ki ülkemizdeki futbolcu kadınlarımız profesyonel statüde sayılmıyor. Bu durum sadece bize özel bir konu değil birçok ülkenin birinci lig takımları olmasa bile ikinci lig takımlarında oynayan kadın futbolcular profesyonel olarak sayılmıyor. Bu durum sporcuların, futbolu birincil meslekleri olarak seçememelerine ve başka işlerde de çalışmaları gerekmesi ile sonuçlanıyor. FİFA’nın raporuna göre, Arjantin profesyonel kadınlar futbol ligindeki oyuncuların, sadece %33’ü için futbol birincil geçim kaynağı durumunda. Bunun yanı sıra oyuncuların sadece %45’i aylık maaş alıyor ve sadece % 42’si yazılı bir kontrata sahip. Durumun daha iyi olduğu ve daha kötü olduğu ülkelerde mevcut tabiki. Kadınlar için futbolun beşiği olan Amerika’da futbolcuların %99’u için futbol birincil geçim kaynağı olurken aynı zamanda 1. Ligdeki oyuncuların tamamı aylık maaş alıyor ve hepsinin yazılı bir kontratı bulunmakta. Ancak dediğimiz gibi bizim ülkemizde ki sporcular gibi daha kötü durumda olanlarda var. Bunlardan bazıları da Güney Afrika’da ki sporcular. Futbol, ligdeki sporcuların sadece %9’u için gerçek bir geçim kaynağı ve maalesef sadece %9’u aylık maaş kazanırken, %26’sınında yazılı bir kontratı bulunuyor. Bu kadar sözün ve rakımın üstüne size Türkiye Erkekler 3.ligindeki bir futbolcunun profesyonel statüde olduğunu söylemem zaten durumu tamamen açıklığa kavuşturacaktır ki zaten ligin isminde erkekler sıfatı da yok, nedense bu tür bir sıfatlamayı sadece kadınlar için kullanıyoruz. Tabi ki olumsuzluklar statü ile bitmiyor. Almanya, İngiltere, ABD, Japonya gibi büyük ligleri dışarıda bıraktığımız zaman sponsor bulma imkanlarının da oldukça düşük olduğunu görüyoruz. Ne yazıkki özellikle ülkemizde herhangi bir erkek ligi takımının sponsorluğu söz konusu olduğu zaman kıyasıya kapışan firmalar bu durum kadın futbol takımları için olduğu zaman ortada yoklar ki zaten bu durumda doğrudan kadın futbolcuların statülerini etkileyen bir sorun olarak karşımıza çıkıyor. Dünya’nın geri kalanında bu durum biraz daha iyi, özellikle Japonya, Norveç, Almanya, ABD ve Danimarka liglerindeki takımlar için. Bu ülkelerde takım başına düşen reklam anlaşması sayısı, Japonya 59 ABD 27 Danimarka 27 Norveç 29 ve Almanya 23. Bu ülkelerin dışındaki liglerin takımlarında ise takım başına düşen reklam anlaşması 11. Takımların dışında bir de liglerin isim hakları için sponsorluklar var tabiki. Yine FİFA’nın raporuna göre kadın futbol liglerinin üçte ikisi isim sponsorluklarına sahip ve bu yaklaşık 4.2 milyon dolarlık bir gelir artışı sağlıyor. Ülkemizde sponsor eksikliğinin en çok hissedilmesinin belki de en önemli sebebi Türk futbolunun bayrak taşıyıcıları dediğimiz Galatasaray, Beşiktaş ve Fenerbahçe’nin kadın futbolu için yatırımlarına geç başlaması diyebiliriz. Galatasaray kadın futbol takımının açılışını daha bu yıl yaparken, Beşiktaş, Galatasaray’a göre nispeten daha erken bir zamanda atılım göstererek 2014 yılında kadın futbol takımını açtı, Fenerbahçe’nin ise hala bir girişimi bulunmamaktadır. Türk futbolunun bu 3 büyük devinin lige katılım göstermesi büyük sponsorları lige çekmek de oldukça etkili olabilir ve bu sporcuların gelir durumlarına kesinlikle katkı sağlayacaktır. Liverpool, Chelsea, Manchester United, Manchester City, Milan, Barcelona, Real Madrid gibi birçok futbol kulübü erkek takımlarının yanı sıra kadın futbol takımlarına da sahiptirler. Değinilmesi gereken başka bir konu ise antrenman imkanları. Ülkemizde ki tesislerin yeterliliği zaten sorgulanabilir durumdayken bir de buna antrenman tesislerinin öncelikli olarak erkeklere tahsis edilmesi eklenince, kadınlar için yeterli antrenman saati ve imkanı ayarlanması oldukça zorlaşıyor. Bunlar sorunların sadece birkaçı bu liste hem bizim için hem dünyadaki diğer ülkeler için uzayıp gider, peki bu sorunların çözümü için neler yapmalıyız. Her şeyden önce saygı duymalıyız, futbolun veya herhangi bir sporun, mesleğin, görevin bir cinsiyete ait olmadığını anlamalı bunu kabul ve takdir etmeliyiz. Erkeklerin de kadınların da futbol oynadığını ikisinin aynı oyunu oynadığı konusunda hemfikir olmalı, hem erkekleri hem kadınları takdir etmeliyiz. Cinsiyetçi dil kullanımından(gol kralı, teknik adam, spor adamı, adam adama oynamak) uzak durmalı ve dilimizin ne kadar güçlü olduğunu fark etmeliyiz. Eğer bu konuyu incelemek isterseniz Kasfad’ın (Kadınlar İçin Spor ve Fiziksel Aktivite Derneği) 2015 yılında sunduğu Spor Alanında Toplumsal Cinsiyete Duyarlı Dil Rehberini incelemenizi öneririm.
Bu yazımızda sporcularımızın eşitlikten uzak bir sahada ki tarihlerine, var olma çabalarına, ve karşılaştıkları zorluklara ufak ufak değinmeye çalıştık. Bize düşen görev bu sahayı eşit bir sahaya çevirmek için onlara yardım etmektir, futbolu ve hayatı eşit koşullarda yaşamayı öğrenmek ve öğretmektir.
Yazan: Yiğit Halil KIRCA
Editöryal Düzenleme: Serkan ÖZDEMİR & Yavuz AKYOL