NBA’de yeni sezonun başlamasına çok az bir süre kaldı, oluşan yeni kadroların bazılarını da preseason maçlarında görme fırsatımız oldu. Tabi ki preseason maçları bizim için çok iyi bir belirleyici olmuyor ama en azından bu yapıların neler yapabileceği hakkında birkaç fikrimiz var. Gelin bu oluşan yeni yapılardan nasıl beklentilerimiz var bir bakalım.
Boston Celtics sahip olduğu iki genç süper star adayı Jaylen Brown ve Jayson Tatum ile oldukça iyi ilerliyordu, yanlarında Gordon Hayward gibi bir top yönlendirici olması da Tatum ve Brown ikilisinin işini oldukça kolaylaştırıyordu. Geçtiğimiz sezon Hayward’ın Hornets ile anlaşmasından sonra Celtics’de top bütün maç sadece Tatum ve Brown elinde kaldı ve zaman zaman da Smart bu görevi üstlenmeye çalıştı ama zaman zaman, ki zaman zaman olması Boston için daha iyi bir durum oluyor. Bu sezon kadrolarına kattıkları Dennis Schröder onlar için oldukça önemli bir ekleme oldu, çünkü Celtics’in temel sorunu olan topla oynayabilecek ve ihtiyaç duydukları delici oyuncu profiline birebir uyan bir oyuncu. Başka bir ekleme olarak Al Horford, Celtics’e geri döndü ne kadar yaşı ilerlemiş olsa da savunma bilgisi, şut atabilme özelliği ve tepeden oyun oynatabilme özelliği ile kısıtlı sürelerde oldukça iyi katkı verecektir diye düşünüyorum. Boston bu iki hamle ile hem daha iyi bir takım gibi gözüküyor, hem de Brown ve Tatum’ın üzerinde ki yükü biraz daha azaltmış gibi. Marcus Smart’ı da kadroda tutabilmeleri pastanın üzerindeki krema oldu. Boston en azından şu anda, doğuda ki 3. Koltuk için Sixers ve Heat ile beraber en önemli aday gibi duruyor.
Brooklyn Nets, NBA’de ve medyada birçok kişi için en büyük şampiyonluk adayı. Tabi bu sağlıklı bir Nets için geçerli, ki geçen sezon sakatlıklarla boğuşmalarına rağmen neredeyse Bucks’ı eleyeceklerdi, Harden ve İrving’den yoksun bir takımken bile ne kadar ileriye gidebildiklerini gördük, birde sağlıklı kalırlarsa en büyük favori olarak onları görmek zaten yanlış olmaz. Geçen sezonki kadrolarından Spencer Dinwiddie’ı kaybeden Nets, ki geçen sezon zaten sakatlığından ötürü hiç oynayamamıştı, ekleme olarak Paul Milsap ve geçen sezon kendi bünyelerinde olup sağlık sorunları nedeniyle basketbolu bırakan Lamarcus Aldridge, kadrolarına kattı. Ayaklarında adeta çimento olan ve savunmada hiç hareket edemeyen Aldridge ne kadar katkı verir bilinmez ama Paul Millsap savuma bilgisi ile birkaç şey katacaktır orası kesin. Ancak uzun rotasyonu bu kadar kalabalıklaşan Nets de Nicolas Claxton’ın süreleri bence önemli olacak. Geçen sezonun sonlarında oldukça iyi bir çıkış yakalamıştı umarım bu kalabalıklaşma onun sürelerini kısıtlamaz. Guard rotasyonunda Dinwiddie’den açılan boşluğu Patty Mills ile tamamladılar ki bu çok başarılı bir hamleydi. Mills, bu takıma oldukça iyi bir bench katkısı verecektir, en azından olurda olur Harden, İrving ve Durant’ın kenarda olabileceği senaryolarda sahada bir top yönlendirici oyuncunun kalması çok önemli.
Chicago Bulls, bana göre en mantıklı kararlardan birini vererek NBA’de ki en kötü durum olan orta sıralarda, playoff resminin sonlarında gezinen takım olma fikrinden vazgeçti. Ya kısalalım ya uzayalım dediler ve geçen sezonun ortasında umutlarını kestikleri Wendell Carter Jr. Lauri Markkanen gibi oyunculardan vazgeçtiler. Geçen sezonun ortasında Wendell Carter Jr. takasından takıma kattıkları Nicola Vucevic, yanına Lonzo Ball ve Demar Derozan’ı kattılar. Bir anlamda kısa vadede iddialı bir takım olmak istiyoruz mesajını verdiler. Bulls, Ben Simmons ile ilişkisi oldukça kötüye giden Sixers’ı düşündüğümüz zaman ve doğunun tepesinde iddialı olarak kalan iki takım, Nets ve Bucks’ı dışarıda bıraktığımızda Sixers, Celtics ve Heat arasına girebilecek ve sorun çıkarabilecek bir takım durumuna geldi. Ellerinde zaten kaybedecek bir şey yokken hiçbir yere gitmeyeceğimize bir zar atalım gidebileceğimiz yere kadar gidelim dediler. En azından şehrin sahip olduğu basketbol kültürüne daha fazla zarar vermemek adına yaptıkları hamleler gayet iyi duruyor.
Cleveland Cavaliers, ufak bir Ricky Rubio eklentisi yaptı, draftan da Evan Mobley gibi modern uzun olma potansiyeline sahip yetenekli bir oyuncuyu takıma kattılar. Aslında şu an Cavs için konuşulacak çok bir şey yok onların hala zamanı var. Onlar için önemli olan gençlerini geliştirmek ve bir takım düzeni oturtmak. Ricky bu gençlere en azından biraz savunma disiplini ve çaba katkısı sağlayabilir. Özellikle Cavs’ın en çok beklentisi olan Garland ve Sexton’ın Ruby’dan kazanabileceği birkaç şey olduğu kesin.
Los Angeles şehrinin iki takımı da hem kendilerine bir şeyler kattılar hem de bir şeylerden vazgeçtiler. Clippers tarafından başlamak gerekirse, onlar Justin Winslow’u takıma eklemeyi başardılar. Bu eklenti onlara, sağlıklı olarak oynadığı son dönemde oldukça iyi bir top yönlendiriciye evrilmeye başladığının sinyallerini veren bir oyuncu kazandırmış oldu. Sağlık bir Winslow, Clippers’ın oyununun iki yönüne de iyi katkılar verecektir. Ama sağlıklı bir Winslow. Kaybettiklerine bakarsak da ikinci bir Eric Bledsoe dönemine geçtiler ve bunun yanında Patrick Beverley Minnesota’ya kaptırdılar. Eric Bledsoe ve Beverley’ın vereceği şeyler hemen hemen birbirine yakın, farkları biri savunma yönüne daha fazla katkı yaparken öbürü biraz daha fazla hücum yönüne katkı yapabiliyor. Ancak Bledsoe özellikle top elinde olduğu zaman çok çabuk su kaynatıp saçmalamaya başlıyor orası ayrı bir nokta.
Şehrin büyük kardeşine baktığımız zaman Lakers, sezon başının en büyük haberlerine imza attı diyebiliriz. Takıma Russell Westbrook’u katarak yeni bir büyük üçlü kurmak için, Kyle Kuzma, Montrezl Harrell ve Kentavious Caldwell-Pope Wizards’a yolladılar. Kyle Kuzma’dan artık herhangi bir beklentileri olmadığı için bence bu takasta kaybettikleri bir şey yok. Ancak Russell Westbrook bir yıldız olsa da bu takıma ne kadar uyum sağlayacak bu soru işareti. Westbrook son birkaç yılda ki en verimli dönemini belki de Houston tamamen onun için hamleler yaparak, onun alanını açtığında geçerdi. Kısıtlı sürelerde olsa, Anthony Davis beş numara oynamayı sevmediği için sahaya iki uzunla çıkan Lakers’da, Westbrook nasıl alan bulacak bu çok önemli. Lakers’ın guard rotasyonuna baktığımız zaman tamamı şut atmakta oldukça sorun yaşayan oyuncular, içlerinde skor üretmeye yönelik bir oyun sergileyen tek isimde Westbrook. Westbrook sahadayken, Lakers’ın Davis’i tek uzun olarak oynaması şart gibi gözüküyor. Bu hamle ile beraber geçen sezonun Play-offların da sıkça gördüğümüz, oyunu artık daha fazla dışarıdan oynayan Lebron’u görmemizde daha muhtemel duruyor. Lakers takıma sadece Westbrook’u katmadı, oldukça fazla hamle yaptı diyebiliriz. Dwight Howard tekrar bir Laker olarak Los Angelesta ki üçüncü dönemine başlıyor ve Carmelo Anthony’de sonunda mor ve sarı renklere kavuştu. Bu nokta da Howard’ın Melo’dan daha fazla katkı vereceğini düşünmemiz yanlış olmaz. Özellikle savunmada çabadan daha fazla bir şey veremeyen Carmelo’nun ki bu çaba da yarım bir çaba, sahada çok fazla kalması biraz zor gibi gözüküyor. Bunların yanı sıra, belki de işlerine en çok yarayacak iki oyuncu olan Wayne Ellington ve Malik Monk’u kadrolarına kattılar, ki bu iki oyuncu da çok fazla rol almayacak olsalar bile Lakers’ın en büyük problemi olan Spacing problemine doğrudan çözüm oluyorlar. En iyi çözüm mü? Büyük ihtimal hayır, ama akmasa da damlıyor.
Geldik belki de bu dönemin beni en heyecanlandıran takımı Miami Heat’e. Evet, Kyle Lowry’ın yaşı ilerlemiş olabilir ama bu Kyle Lowry, disiplinli, çabalı, mücadeleci ve asla pes etmeyen Kyle Lowry. Zaten bu özellikleri sayınca Heat’e ne kadar uyan bir oyuncu olduğu direk belli oluyor. Miami belki de Spurs ile beraber NBA’de ki en karakterli 2 takımından biri. Her sene belli bir planları, belli bir fikirleri olur, ne yapmak istedikleri bellidir ve bunları takım kültürü ile birleştirerek her zaman ortaya bir şeyler koyarlar. Bu senede zaten iki sene önce final oynamış bu takımın içerisine Kyle Lowry gibi oldukça önemli bir parça ve geçen sene şampiyonluk kazanmış bir takımın önemli katkı veren oyuncusu P.J Tucker’ı eklediler. Lowry, Herro, Butler, Tucker ve Adebayo beşi oldukça göz korkutucu bir savuma takımı. Bu beşli de yumuşak karın olarak bir tek Herro gözümüze çarpıyor, ki bu da elde ki diğer oyuncuların savunma kalitesi ile rahatça absorbe edilebilir. Hücuma baktığımız zaman ise yine kaliteli bir kadro yapısı karşımıza çıkıyor Lowry ile takıma bir top yönlendirici daha kazandırdılar. Lowry, Butler ve Adebayo üçlüsü oldukça rahat bir şekilde akışkan bir hücum yaratabilir, buna ek olarak Eric Spolstra’nın Tyler Herro’yu topla oynayabilen ve topu yönlendirebilen bir oyuncu yapma planı da olumlu yanıtlar verirse tadından yenmeyen bir Heat karşımıza çıkar. Tabi ki doğu favorisi değiller ama doğuda ki 3. Koltuk için oldukça büyük bir adaylar.
Heyecanla beklediğimiz Nba sezonuna artık sayılı günler kaldı, takımların ilk sahaya çıkışlarından, final serisinin son maçına kadar sürecek bu serüven bakalım bu sene bize nasıl unutulmaz hatıralar bırakacak.
Yazan: Yiğit KIRCA
Editöryal Düzenleme: Yavuz AKYOL