“Yok artık” dedikten sonra içimizden Lebron James geliyorsa, gelen sesin sahibi de Murat Murathanoğluysa aynı dönem çocuklarıyız demektir. Bir jenerasyonun diline oturmuş bir söylem bu; NBA ile ilgili olmayanların bile…
Henüz lise takımında oynarken bile maçları canlı yayınlanan LeBron James’in evlerimizi bu şekilde ziyaret etmesi de 20’li yaşlarının ilk yılına denk geliyordu. Ülkemizde enerji içeceği reklamıyla müsabakalar dışında da evlerimizi ziyaret ederken, globalde rekor sponsorluk sözleşmelerine imza atıyordu.
LeBron “yok artık” James, Cleveland formasıyla daha genç yaşında büyük potansiyeliyle basketbol sahnesine giriş yaptı ve 20 yıldır türlü saha içi saha dışı kişiliğiyle hakkında konuşturmaya devam ediyor.
“Lebron Kasırgası”
Milliyet Gazetesi 15 Ocak 2003’te bu başlığı attığı zaman LeBron henüz drafta bile girmemişti. Slam Dergisi yazarı Ryan Jones’tan en iyi lise oyuncusu övgüsü aldığı zaman henüz 15 yaşındaydı. Ama zaten önceki sene lise ikide gösterdiği performansıyla Ohio Mr. Basketball ve USA Today All-USA First Team’a seçildi. Tabii olarak NBA’den de gözlemcileri peşine takmayı başarmıştı. Sports Illustrated’ın bir sayısının kapağında yer bularak alt sınıflarda okuyan ilk liseli basketbol oyuncusu olmayı başardı. 2002 yılında NBA draftlarına girmek istedi, ancak liseyi henüz bitirmediği gerekçesiyle talebi reddedildi. Pes etti mi? Etmedi elbette… Son sınıfta maçları ESPN’den yayınlanmaya başladı ki bu ona maçları televizyondan yayınlanan ilk oyuncu olma özelliğini kazandırdı.
25 Haziran 2003 tarihinde dilekleri gerçekleşiyor ve NBA draftında büyük bir şansla büyüdüğü şehrin takımı, Cavalliers tarafından seçiliyordu. İlk maçına 29 Ekim’de Sacramento karşısında çıkıyor ve 25/9/6’lık istatistikle ilk maçında en çok sayı atan çaylak oyuncu ünvanını da elde etti. 27 Mart’ta oynanan Nets maçında 41 sayı atarak bir maçta 40 sayı üstüne çıkan en genç oyuncu ünvanını elde etti. Bireysel olarak muhteşem başlangıç takıma yansımadı. Çaylak olarak ilk sezonunu 20.9 sayı ortalamasıyla tamamlarken Yılın Çaylağı seçildi. Bunu başaran ilk Cavalliers oyuncusu oldu. Çaylak sezonunu da Michael Jordan ve Oscar Robertson’dan sonra bu istatistikleri elde eden üçüncü oyuncu oldu.
Ertesi sene Portland maçında kariyerinin ilk tripple-double’ını yaparak NBA tarihinin en genç tripple-double yapan oyuncusu ünvanını kazandı. 20 Mart tarihinde Raptors’a attığı 56 sayıyla birlikte kariyer rekorunu kırdı. Bu, Cavalliers için de ayrı bir rekordu. Ohiolu çocuk, eyaletinin takımına şan katmaya devam ediyordu. Sezon Cavalliers için güzel başlasa da son dönemeçte kaybedilen maçlar nedeniyle Play-off dışında kaldı.
2006 All-Star maçında 29 sayı ve 6 ribaund ile oynadı ve MVP seçildi. 21 yaş ve 51 gün ile bunu başaran en genç oyuncu oldu. İstatistiklerini bu sezon daha da arttırarak 31,4 sayı ortalamasını yakaladı. Ek olarak 7 ribaunt ve 6,6 asist ortalamasını yakaladı. Bu sezon tamamında sahaya ilk 5’te çıktığı 79 maçta ortalama 42,5 dakika sahada kalarak bu alanda kişisel istatistiğinin zirvesini kurdu. İstatistikleriyle takımını 8 sene sonra ilk kez play-offlara taşıdı. İlk turda Cavalliers-Wizards serisinin üçüncü maçında kariyerinin ilk maç kazandıran sayısını atarak takımını yarı finallere taşıdı. Yarı finalde ise geçen senenin son konferans şampiyonu Pistons’a 4-3 kaybederek elendiler.
2006 yazında 3 yıllık yeni sözleşmeye imza atıyor ve evinin takımında kariyerine devam ediyordu. Bu sözleşme James’e olumlu yansımadı, zira ilk kritiklerini almaya başlamıştı. Üzerindeki konsantrasyon kaybı, kredibilitesini etkilemeye başlamıştı. Yine de 27,3 sayı, 6,7 ribaund ve 6 asist ortalamalarıyla takımının kazandığı 50 galibiyete yardımcı oluyor; Cavalliers bu kez ikinci sırada yer alarak play-off’lara katılma başarısı gösteriyordu. Konferans finalleri beşinci maçında Detroit’e yaptığı şeyler ise çıldırtan bir performanstı. Bu maçta attığı 48 sayı, başlı başına bir olayken normal süresi 91-91 bitecek olan maçı uzatmalara götürmek için gösterdiği muazzam efor hala hatıralardadır. 109-107 Cavalliers’in üstünlüğüyle biten maçta takımının son 25 sayısı tek elden çıkmıştır; “Yok artık LeBron James”
Play-off tarihinin gelmiş geçmiş en büyük performanslarından birini sergileyen LeBron’a övgüler bitmiyor, NBA efsanesi Steve Kerr performansını NBA kahramanı dönemdaşı Michael Jordan’a benzetiyordu. Bu performansı daha sonra ESPN tarafından modern tarihin en iyi 4. bireysel performansı olarak değerlendiriliyordu. Konferans finalinde Detroit’i eledikten sonra finallerde Spurs’e 4-0’lık skorla kaybettiler.
Ertesi sene oynanan 2008 NBA All-Star maçının bir kez daha MVP’si seçilen LeBron, sezon içerisinde Cavalliers adına tüm zamanların skor liderliğine yükselmeyi başardı. Üstelik bir önceki rekorun sahibi Brad Daughtery’den oynadığı 100 maç eksikle. Sezon sonuna dek yaptığı 7 triple-double hem kişisel hem de takım rekorunu kırmasını sağladı. Yetmedi, sene içerisinde 30 sayı barajını geçerek hem kariyerinde ilk kez sayı kralı oldu hem de takımının bu daldaki rekorunu sahiplendi. Bu sezon, sezon sonunda şampiyon olacak Celtics’e konferans yarı sezonunda elenerek tamamlandı. Son ana kadar heyecanı diri kalan bu seri, son maçında LeBron’un 45 Paul Pierce’in 41 sayısıyla zirve noktasını gördü.
2008 yılında gerçekten de bomba gibi bir Cavalliers bekliyordu bizleri. 61-21’lik istatistikle normal sezonu tamamlarken Cavalliers, LeBron da sayı, ribaund, asist, top çalma ve blok istatistiklerinde lider olarak bu alanda tarihteki 4. oyuncu oldu. Kariyerinin ilk MVP’si olarak takımı için de bir başka ilke imza attı. 2009 Play-off çeyrek ve yarı finallerinde sırasıyla Detroit ve Atlanta’yı maç vermeden eleyerek finale geldi. Bünyesindeki Hidayet’ten dolayı daha fazla hatırlayacağımız konferans final serisinde Orlando’ya 4-2 kaybeden Cavalliers bir kez daha finalden uzağa düşerken, 90-103 kaybedilen maç sonunda LeBron’un rakip takımı tebrik etmemesi eleştirilere neden oldu. 38,5 sayı, 8.3 ribaunt ve 8 asistle baş döndürücü bir istatistik yakaladığı seride, yaptığı bu davranış sevenleri ve sevmeyenleri arasında da keskin uçurumlara neden oldu. 2 gün sonra yaptığı açıklamada kaybettikten sonra kazananı tebrik etmemenin insani yönüne vurgu yapmıştı.
2009-10 Sezonu kırılma sezonuydu. 1 yıllık opsiyonlu kontratı işlemeye başlamıştı ve sezon sonu konusunda bariz bir belirsizlik vardı. Sezon içerisinde takımdaki sakatlıklar nedeniyle oynamaya alışık olduğu bölgelerden farklı bir göreve, oyun kurucu pozisyonuna geçmesi de karakterini bir nebze değiştirdi. Yine de işler normal sezonda yolunda görünüyordu. 61-21’lik istatistik sezonu lider tamamlamalarını sağladı. Konferans çeyrek finalinde Bulls’u 4-1’lik skorla geçen Cavaliers, yarı finalde Celtics’e çarptığı zaman yalnızca finallere veda etmiyordu; bir süredir performansı sorgulanan LeBron’u da kaybediyordu. 4-2 biten serinin özellikle son maçındaki performansı Cavaliers’in yetersizliği ve LeBron’un hırsları arasındaki uçurumu açığa çıkarmıştı. Bu dramatik veda 2010 yazının hikayesi olacaktı.
Transfer dönemleri alengirli günlerdir. Tüm taraftarlar için beklenti anlamına gelir. Telefon bildirimleri açılır, ofiste, dışarıda, yakın arkadaşlarla kim gelir kim gider hesaplaması yapılır. Her bir spekülasyon heyecandır. Bekleneni veremeyen oyuncunun maaş yükünden çıkmak, hayallerdeki oyuncunun ücretini karşılamak için bir adımdır. Hedef farklıdır, ama amaç aynıdır herkes için. Yeni transferler kutlanır, aşina olduğumuz şekilde büyük transferler havaalanlarında meşalelere boğulur. Mantık aranmaz, böyle panayırdır transfer dönemleri. 2010 yılında Cleveland’da bunların yerine Yeşilçam işi bir dram söz konusuydu. Doğduğu büyüdüğü şehirde aidiyet hissinin bir parçası, tarafı olarak kariyerini Cleveland’da şekillendiren LeBron geçen senelere, başarısızlıklara daha fazla dayanamıyor, rotasını eyalet dışında bir yere doğru kırmaya başlıyordu.
O nasıl gitmek?
Profesyonel hayatta hedefler, kariyer gibi akıl karıştırıcı olabiliyor. LeBron daha lise günlerinden beri basketbol fenomeni. Lise maçları televizyondan yayınlanıyordu ki bu alışılagelinmedik bir durum. Belli ki yetenekleri doğrultusunda hedeflerini zirve olarak belirlemişti. Ancak sevdaların da ayrılıkların da yazısız kuralları vardır. Bu kurallar yalnızca romantik ilişkiler için geçerli değil; arkadaşlık, dostluk, gönüllülük eylemlerinde de esastır. İlişki işteş bir faaliyettir, eşit ve karşılıklı sorumluluk gerektirir. LeBron kendisine gösterilen sevginin, ilginin karşılığını vermedi. Play-off’larda beklentilerin çok altında kaldı. Yapacak tek bir şeyi vardı, onu yapmadı.
Hangisinin daha kötü olduğu bilinmez ama LeBron, olayı bilmeyenlerin bile canını yakacak türden bir ikinci hataya imza attı. ESPN’e çıktı, canlı yayında takımından ayrıldığını duyurdu. Yetmedi, yeni rotasını da belirledi. Nedeni her ne olursa olsun canlı yayında terk edilmek küçük düşürücü. O, davranışlarının sonucunu düşünmedi. “Yok artık LeBron James” tepkisi verilebilecek bir başka performans… Yıllar sonra pişman olduğunu söylese de olanlar olmuştu.
Sonra çok komik şeyler oldu, örneğin Cavaliers’in ortağı Dan Gilbert Comic Sans fontuyla evlere şenlik bir cevap mektubu yazdı. Sene 2010’du ve Facebook’ta girilen “atarlı” içeriklerin en popülerlerinden biri haline gelivermişti. Medya… Biraz üfürdü, sonra sustu. En kötüsünü taraftar yaşadı. İdol, ikon… İhanet hissini en derinden yaşayanlar…
“Miami Sıcağı”
Dönemin en sevilmeyen figürü olarak 10 Temmuz günü Miami Heat’in resmen oyuncusu oldu. Bu transfer 1982’de Moses Malone’un MVP olduğu sezonun ardından transferinden sonraki ikinci örnektir. Sözleşmesinde üst seviyeden kontrat alma hakkı olmasına rağmen maaş bütçesinde boşluk yaratılması için bu opsiyonu tercih etmemiş, daha iyi oyuncuların alınması için takımını teşvik etmiştir. Cavalliers döneminde canını en çok yakan kendi etrafında kurulamayan “takım” için Miami’de maaşından kesinti yapmasına razı olmuştur. Onu takiben Wade ve Bosh da benzer “fedakarlığa” devam ettiler.
LeBron’un Miami’deki ilk sezonu beklentilerin altında kalmıştı. Cleveland’dan giderken seçtiği yöntem nedeniyle imaj sorunları yaşıyordu. Sezon içinde eski sevgililer Cleveland’da buluştu. 38 sayılık performansının karşılığında topu eline her alışında yuhalandı. Normal sezonu 58-24 ile tamamlayan Heat, Konferans çeyrek finalinde Philadelphia’yı, yarı finalde Celtics’i ve en nihayetinde konferans finalinde Bulls’u 4-1’lik skorla geçerek batıdan gelen Dallas’a rakip oluyordu. LeBron için henüz yüzük zamanı gelmemişti. 4-2 kaybedilen serinin son çeyreklerinde 3 sayı ortalaması tutturarak eleştirilerin hedefi haline geliyor ve seride tutturduğu 17,8 sayı ortalamasıyla normal sezonun 8.9 sayı altına inerek yazmaya alıştığı istatistikleri tersten yazıyordu bu sefer. Eski sevgili Cavalliers mi? Onlar 19-63’lük istatistikle geçen yılların aksine çöküşü yaşıyorlardı.
Evinden ayrıldıktan sonra kafasını saha içine verememenin kaybettirdiklerinden ders alıyor LeBron ve 2011 sezonu öncesi antrenmanlarla geçiriyordu. Cleveland’dan koçu Mike Brown’ın da Miami’ye gelmesiyle de LeBron’un rüya sezonu başlıyordu. Lokavtın damgasını vurduğu sezon her zamankinden 2 ay sonra başlıyor, sıkıştırılmış takvim sonunda Heat 46-20’lik normal sezon performansıyla Bulls’un ardından ikinci sırada kendisine yer alıyordu. Çeyrek finalde Knicks’i 4-1, yarı finalde Indıana’yı 4-2 geçti. Indiana serisinde 2-1 geriye düştükten sonra dördüncü maçta 40/18/9’luk performansıyla skoru 2-2’ye getiren kahraman oldu. Doğu Konferansı finalinde Celtics’i çekişmeli geçen bir seri sonunda 3-2’den gelip 4-3 geçiyordu Heat. Celtics’i 3-2’den gelip elerken 33,5 sayı ortalamasıyla oynayan LeBron finallere önceki sezonun ardından damgasını vuruyordu. Özellikle serinin 6.maçında %73 şut istatistiğiyle 45 sayı bularak serinin dengesini bozuyordu. Final serisinin ilk maçında Oklahoma’ya kaybetse de Heat 4-1’lik seri ile şampiyon olmayı başarıyor ve LeBron ilk yüzüğünü takma imkanı buluyordu. Finallerin de MVP’si seçilerek bir diğer saadeti yaşadı.
Şampiyon, ertesi sezon üst üste 6 maçta 30 sayı atarak bu istatistiği tarihte yakalayan ilk oyuncu oldu. Normal sezondaki istatistikleriyle son 5 sezonda 4. kez normal sezonun MVP’si seçildi. Heat de kendisine eşlik ediyor ve 27 maçlık ligin en uzun ikinci galibiyet serisini yakalıyordu. Normal sezonu 66-16’lık seriyle tamamlayan Heat, çeyrek finalde Bucks’ı 4-0’lık skorla geçti. Normal sezonda 27 maçlık galibiyet serisini bozan Bulls’a karşı yarı finalde dominasyon kuran Heat, rakibini 4-1’lik skorla geçiyor ve Pacers ile konferans finallerinde karşılaşıyordu. Serinin ilk maçında maçı kazandıran adam olan LeBron, aynı etkiyi seri boyunca gösteriyordu. Cleveland günlerindeki “yalnızlığı” üzerinden övgüler almaya başlamıştı. Final serisini sırasıyla kazanıp kaybeden Heat, 4-3 ile finallere uzanıyordu. Finalde Spurs ile karşılaşan LeBron, Cleveland’da yaşadığı hüsrandan 6 yıl sonra rövanşını alma şansı da buluyordu. Ancak genel olarak olumsuz kritik aldığı bir seri geçirdi. Tıpkı Indiana serisinde olduğu gibi bir kaçan ve bir kovalayan vardı bu seride de, bu kez Heat kovalayan takımdı. Altıncı maça 3-2 geride başlanırken, maç içerisinde serideki ikinci triple-double’ını yaptı ve son çeyrekte 16 sayı atarak takımının beraberliği elde etmesine yardımcı oldu. Finalin final maçında attığı 37 sayıyla NBA tarihinde final serisinin yedinci maçında atılan en yüksek sayı rekorunu kırdı bu sefer de. 88-95 ile Heat üst üste ikinci finalini kazanıyordu.
2014 yılında tamamlanacak sezon içerisinde Charlotte karşısında attığı 61 sayı ile kulüp rekorunu geliştiriyordu. Sezonu 27.1/6.9/6.4 istatistikleriyle tamamladı. Yine aynı sezon Konferans yarı finalinde Nets’e karşı attığı 49 sayıyla Play off rekorunu egale etti. Konferans finalinde Indiana’yı 4-2’lik skorla geçerken LeBron dördüncü kez üst üste finallere çıkıyordu. 5 maç oynanan seri sonunda 4-1’lik skorla Spurs’e kaybeden Heat ile sözleşmesini devam ettirmeyip, 25 Haziran 2014 itibariyle sözleşmesini feshediyordu.
Eve Dönüş
11 Temmuz günü Kral evine döndü. Son 4 sezonda 4 final, 2 yüzük ve sırt ağrılarıyla birlikte… 3 sezon sonra hala gitmeli miydi, kalmalı mıydı… Sonuçta ne olduysa olmuştu Irving, Thompson, Waiters gibi isimlerin yanına döndü. 69 maçla kariyerinde sahaya en az çıktığı sezonlardan birini oynadı. Cleveland, LeBron’un bıraktığı günlere dönmüştü, normal sezonu 53-29’luk istatistikle ikinci sırada tamamladı ve Celtics’le eşleşti Konferans yarı finalinde, 4-0, yarı finalinde Chiago’yu 4-2, Atlanta’yı da 4-0 geçerek finallere ulaştı. Modern zamanların fenomeni olacak GSW karşısında 4-2 kaybederken Heat, LeBron üst üste beşinci finalini oynuyordu. Bu, 60’lardan bu yana görülmeyen bir istatistikti.
50 yıl sonra gelen şampiyonluk
14-15 sezonunu Cavalliers’i 4-2’lik skorla geçerek şampiyon olarak tamamlayan GSW’nin ertesi sene de başarısını devam ettireceği merak konusuydu. 27 Ekim 2015’te başlayan Cleveland’ın Bulls deplasmanıyla başlayan yeni sezon istatistikleriyle, sonuyla ve büyük vedasıyla kendisini unutulmazlar arasında konumlandıracaktı. Önceki yılın şampiyonu Golden State Warriors aralık ayı ortasına kadar kaybetmezken, bu alanda ligin yeni rekorunun sahibi oluyordu. Bir başka istatistiği de normal sezon sonunda alaşağı ederek 73-9’luk kazanma istatistiğine sahip oluyordu. Böylece 80’ler çocuklarının efsanesi Bulls’un 72-10’luk rekoru tarihteki yerine veda ediyordu. Herkesin açık favorisi Curry ve yeniden anlamlandırdığı üçlükleri önderliğinde GSW’nin zirvede kalması yönündeydi. Diğer yandan 76ers GSW’nin rekorunu tersten kırıyor ve tüm sezonu 10 galibiyetle kapatıyordu.
Diğer yandan 20 yıllık NBA kariyerine 5 şampiyonluk ve 2 final MVP’si olma gibi başarılar sığdıran Kobe Braynt kariyerinin sonuna geliyor ve basketbolseverleri metrik verilerden uzaklaştıran duygusal bir hikayeye evsahipliği yapıyordu.
GSW’nin aksine bizim hikayemizin ana kahramanı LeBron, genel olarak da Cleveland mütevazı istatistikleriyle (57-25) Doğu Konferans Ligi’ni lider olarak tamamlıyordu. Konferans maçlarında çeyrek ve yarı finalde karşısına çıkan Detroit ve Atlanta’ya kaybetmeden finale kadar gelmişlerdi. Doğu Yakası finalinde Toronto’yu 4-2 geçerek finale ulaşmıştı.
Batı Yakası’nda ise değişen pek bir şey yoktu; geçen yılın şampiyonu Golden State Warriors 4-1’lik skorlarla Houston ve Portland’ı geçmişti. Konferans finalinde Oklahoma ile kıyasıya oynadıkları seriyi 4-3 geçiyor ve zor da ünvanlarını korumak için Cleveland karşısında yerlerini alıyorlardı.
2 Haziran günü Cleveland’ın evi Oracle Arena’da 19500 seyirci karşısında serinin ilk maçı oynandı. Üçüncü periyot haricinde deplasman ekibinin üstünlüğüyle geçen maçı Golden State 89-104 kazanıyordu. Ev sahibi ekipten Kyrie Irving 26 sayıyla öne çıkarken LeBron 23 sayıyla takımına katkıda bulunmuştu. Deplasman ekibi, oyuncu başı sayı konusunda daha dengeli bir istatistik tutturmuş ve maça ilk beşte çıkmayan Shaun Livingston attığı 20 sayı ile galibiyetin baş aktörü olmuştu.
Serinin ikinci maçı yine aynı saha ve aynı tarafın galibiyetiyle (77-110) sona eriyor, sezon başı beklentilerinin gerçekleşmesine ramak kalıyordu adeta. İlk yarısı başabaş geçen mücadeleyi GSW ikinci yarıda koparıyor ve tüm sezon sergilediği performansı taçlandırmaya çok yaklaşıyordu. GSW’de Draymond Green 28 sayıyla öne çıkarken ev sahibinden LeBron James 19 sayı katkıda bulunuyordu.
8 Haziran’da üçüncü maç için Quicken Loans Arena’da sahaya çıkan Golden State’in kendi evinde seriyi koparması bekleniyordu. Ancak LeBron attığı 32 sayı ile beklentileri boşa çıkarıyor ve deplasmanda Cleveland’ın 90-120 kazanmasını sağlıyordu. GSW için süreç yalnızca bir maçlığına uzamıştı. Aksini düşünmek için fazla gerekçe yoktu.
Dördüncü maç iki gün sonra yine Quicken Loans’ta oynanıyor ve 108-97 GSW’nin üstünlüğüyle tamamlanıyordu. Curry’nin 38 sayısına karşın Irving’in 34 sayısı deplasman takımına yetmemiş, Kral 25 sayıda kalıyordu. Skor artık 3-1 olmuştu ve tek bir deplasman galibiyeti ev sahibine yetiyordu. Bunu yapabileceğini herkes düşünüyordu çünkü daha önce iki kez yapmışlardı. Ancak seriyi takip edenler için henüz her şey bitmemişti.
13 Haziran tarihindeki beşinci maç Golden State için şampiyonluk maçı olabilirdi. İlk periyotta 29-32 öne geçerek ne kadar istekli olduklarını göstermişlerdi; ancak Cleveland da skoru bırakmayacağını belli etmişti. Zira ikinci periyot da aynı skorla ancak ev sahibinin üstünlüğü ile sonlandı. 112-97 biten maçta Irving ve LeBron 41’er sayıyla şov yapıyorlar, bu işin en azından kendi evlerinde bitmediğini işaret ediyorlardı.
Altıncı maç, 3 gün sonra Quicken Loans’ta oynanıyordu. Golden State için hala tek bir maç gerekirken Cleveland maçı kazanarak final maçında ev sahibi olabilme ümidiyle sahaya çıkıyordu. Daha ilk periyotta 11-31 öne geçen Cleveland, izleyenleri şokluyor; beşinci maça kadar ortalarda görünmeyen LeBron 41 sayıyla kişisel şovunu gerçekleştiriyor, takımının 101-115 kazanmasına önayak oluyordu. Toplam skor beklentilerin çok ötesinde 3-3 oluyordu. Ev sahibi ve psikolojik üstünlük de GSW’nin tüm sezon sahip olduğunun aksine rakibine geçiyordu.
İlginç istatistikler sezonu finalinin öncesinde yine ilginç bir istatistik göze çarpıyordu. İki takım da final serisinde 610’ar sayı atma başarısını göstermişti ve finaller için bu bir ilkti. İlk yarısı Warriors’un 42-49 üstünlüğüyle sonuçlandı. 52-40 Cavalliers’in üstünlüğüyle tamamlanan ikinci yarı ise gerçek bir mücadeleye sahne oldu; son 4 dakikasında Warriors karşısında 1:50 kala 89-89’u yakaladı. Az sonra Irving’in üçlüğüyle 92-89 öne geçti. Bu sayıdan sonra mola almamayı tercih eden GSW, Kevin Love’ın Curry’i “tüm sezonun en büyük savunma durağını” yaparak savunmasıyla hücum gücünü önemli ölçüde kaybetti. Cavalliers’in 93-89 üstünlüğüyle biten maçta LeBron James 27 sayıyla oynadı ve NBA tarihinde 11 asist ve 11 ribaunt ekleyerek NBA Finalleri 7. maçında triple double yapan üçüncü oyuncu oldu. Kral’ın üst üste oynadığı altıncı finalinin olması da cabası. Cavaliers’in ilk şampiyonluğunda öne çıkan isim olmak için en doğru isim.
Yolculuk Devam Ediyor
2017 ve 2018 finallerinde de GSW ile karşılaştı Cavalliers, sonuç hezimet oldu. 2017-18 sezonunda 82 maçın tamamında oynadığında 33 yaşındaydı. Aynı sezon sonunda evine yine veda etti. 1 Temmuz’da bu kez Batı Yakası’na gidiyordu. İlk sezonunda sakatlıklar yakasını bırakmadı, zaten Lakers da Play-off hakkı kazanamadı. Böylece LeBron 2005’ten beri ilk kez Play-off heyecanının uzağında kalıyordu. Ama ertesi sene öyle olmadı, pandemi etkisi altında sırasıyla Portland, Houston ve Denver’ı 4-1’lik skorlarla geçen Lakers, finalde Miami’yi 4-2 yeniyor, LeBron da dördüncü yüzüğüne sahip oluyordu.
Kral, geçtiğimiz günlerde 37 yaşına girdi. Son 3 maç istatistiklerinde hala zirveye oynamaya devam ediyor. Son 6 maçta 30 sayı barajını aşıyor. Emeklilik günü geliyor, belki sandığımızdan da yakın. Biz yine de anın tadını çıkarmaya devam edelim…
Yazan: Yiğit ALPER
Editöryal Düzenleme: Serkan ÖZDEMİR