Ali Yıldırım Koç… Kendi deyimiyle Fenerbahçe’nin Kalamış’tan doğan güneşi. Ancak o güneş arzu edildiği gibi 3 Haziran 2018’i ertesi güne bağlayan sabah, tarihi farkla kazanılan seçim sonrası doğmadı. 1 sene sonra aynı tarihte de doğmadı, ondan sonraki senede de… Fenerbahçe, Ali Koç’un 2. dönemine umutların sosuyla tatlandırılmış acı soru işaretleri ile giriyor.
Peki bu 3 yıl bizim gözümüzden nasıl geçti?
Ali Koç ilk senesinde,camianın değişim isteğine uyum sağlayarak inandığı istikrardan vazgeçip Aykut Kocaman’ı göndererek kulübü yeni bir isme teslim etme kararı aldı. Kimilerine göre yepyeni bir kan, kimilerine göre ise yersiz bir kumardı. Bu yeni isim Phillip Cocu olurken, başkanın tarif ettiği vizyona uygun bir isim olduğu kamuoyunda genel kabul gören görüştü.
Yıldız ama alınabilir isimler ve genç oyuncularla desteklenmiş 2003-2004 sezonu yapılanmasına benzer bir yapı ile Fenerbahçe, sezona büyük umutlarla başlamıştı. Dopdolu bir Kadıköy, parıltılı bir lider, süslü bir kadro… Başarı için her şey kağıt üzerinde hazırdı ancak evdeki hesap çarşıya uymadı. Cocu’nun gönderilmesi, Koeman’ın geçici vekilliği ve başkanın ısrarla reddettiği Ersun Yanal seçeneğinin değerlendirilmesi ile 3 yıla gebe bir sezon geride bırakıldı.
2. sezona şampiyonluk parolasıyla, Yanal’ı ile yanmaya hazır taraftarının desteğiyle başladı. Muazzam bir ilk yarı, kadro darlığının ve camianın şampiyonluk gerginliğinin birleşimi ile yerini hayal kırıklığına bıraktı. Yanal gönderilmiş, son haftaları Emre Belözoğlu yönetiminde geçirmişti Fenerbahçe. Ali Koç’un hayal ettirdiği kurumsallık, yerini günden güne kulübün uzun zamandır görmediği bir kaosa bırakmaktaydı.
Ali Koç’un seçim ışığı olarak gözüken 2020-2021 sezonuna, parıltılı bir kadronun başında henüz sönük ama potansiyeli yüksek bir yıldız Erol Bulut ile başlandı. Bulut ile uymayan kimya ilk haftalardan kendini gösterirken, Fenerbahçe hayal kırıklığına dönüşen bir sezonu daha eski kaptanı, güncel sportif direktörü Emre Belözoğlu yönetiminde tamamlıyordu.
Kısa bir saha özeti sonrası başlığımızın altında birleşelim, Ali Yıldırım Koç’un saha arkasındaki hikayesine bakalım.
Başlıkta; Bruce Wayne göndermesi ile DC Comics evreninin Batman’ine atıfta bulunduk. Batman karakterinin şehrin bozuk kimyası ile savaşırken başladığı noktadan ve doğrularından kısmen vazgeçmesi, günümüzde giderek popülerleşen anti-kahraman figürünün ilk basamağı olması, ancak bütün bu olumsuzluklara rağmen Gotham’ı biraz daha iyiye götürmeyi başarması Fenerbahçe’nin Ali Koç yönetimindeki sürecinin karikatüristik bir benzerliğine işaret ediyor.
Ali Koç geldiği günden bugüne; kurumsallığa, adalete, doğru ve açık iletişime, kültüre ve toplumsal faydaya, ekonomik sürdürülebilirliğe ve uluslararası örnekleme ile doğru planlamaya önem vermeye çalıştı. Türk futbolunun içinde olduğu durumu Fenerbahçe’nin gücünü de kullanarak değiştirmeye çalışan başkan; karşısında tüm hatları ile direnen bir çıkar zincirini bulurken, sahada istendiği gibi gitmeyen sonuçların da etkisi ile kendi camiası ile de karşı karşıya geldiği bir süreç yaşadı. Bunlara ek olarak, yaşanan kaotik ortamın etkisi ile taraftar baskısıyla karar aldığı (Yanal), kavga ortamını onaylamadığı halde kavga etmek durumunda kaldığı, planlaması eksik ve yanlış olan transferler yaptığı bir süreci de bizlere gösterdi.
Meraklıları bilir; Batman, Gotham ile savaştıkça Gotham’a benzeyen bir karaktere dönüşür. Batman, aynı zamanda da; en doğru ve hayal ettiği yoldan olmasa bile, Gotham’ı anladıkça, onu çözen ve sistemi yönetebilen bir karakterdir de.
İstanbul’un Anadolu Yakası’nda yaşayan Ali Yıldırım Koç, 2. dönemine daha güçlü ve daha kararlı, daha tecrübeli ve arkasındaki sarı-lacivert duvarla Türk futbolunu değiştirme gayesi ile başladı. Bu sefer başarma ihtimali yüksek ama kehanetin gerçekleşmesi için her şeyden önce topun kaleye girmesi gerek.
Yazan: Onur Kadıoğlu
Editöryal: Nergiz Bulut & Yavuz Akyol
Seslendiren: Birtan Sinan Depe
Video Kurgu: Ekin Çekim