Bugünlerde TFF 3. Lig’e düşmesi kesinleşen, Türk futbolunun koca çınarı Eskişehirspor bir nevi hayatta kalma mücadelesi veriyor diyebiliriz. Resmi olarak 19 Haziran 1965’te kurulan ve Anadolu futbolunun İstanbul hegemonyasına karşı ilk direniş ateşini yakan takım olarak bilinen Eskişehirspor, kötü yönetimler ve yanlış mali politikalar nedeniyle tarihinin en kötü yıllarını yaşıyor. Ödenemeyen borçlar, transfer yasakları ve Türk futbolunda şehir takımları aleyhine esen rüzgar, Eskişehirspor’un çöküş sürecini hızlandıran problemler oldu.
Kurulduğu günden bu yana oynadığı etkileyici futbol ve tribün kültürü ile taraflı tarafsız pek çok futbolseverin gönlüne taht kuran Eskişehirspor, Türk futbolunun en önemli kulüpleri arasında yer alıyor. Tarihinde büyük başarılar olan Eskişehirspor, geçirdiği zor günlere rağmen mazisi ve yarattığı ekol ile halen en saygın kulüplerden biri olarak anılıyor.
1965 – 1966 sezonunda, mücadele ettiği o dönemki 2. Lig’den 1. Lig’e daha ilk sezonundan çıkmayı başaran Eskişehirspor, dikkatleri üzerine çekti. Daha sonra, 15 sezon boyunca kalıcı olduğu ve önemli başarılar elde ettiği 1. Lig’de “büyükler” olarak tabir edilen takımların korkulu rüyası oldu. Aziz Bolel önderliğinde kurulan Eskişehirspor, uzunca bir süre kurucusu olan Bolel’in öğütleriyle ve düsturlarıyla yönetildi. Kendi içinden yıldızlar yetiştirmeyi amaçlayan takım, yalnızca boş kalan yerleri transferler ile doldurdu. Bu mentalite ve kararlılık Eskişehirspor’a 1970’lerin ortasına kadar, o dönem hayal bile edilemeyecek başarılar kazandırdı. Eskişehirspor 1. Ligi 3 kez ikinci sırada bitirdi. Dönemin şartlarında, İstanbul’un güçlü takımlarının TFF üzerindeki hakimiyeti bu ikinciliklerin en azından bir tanesinin şampiyonluk ile sonuçlanmasına engel oldu. Tüm zorlu şartlara rağmen pes etmeyen bir yapıya sahip olan Eskişehirspor, 1 Türkiye Kupası, 1 Cumhurbaşkanlığı Kupası ve 3 Başbakanlık Kupası’nı müzesine götürdü. Avrupa kupalarında bir İspanyol takımını eleyen ilk Türk temsilcisi oldu. Balkan Kupası’nda 1974 – 1975 sezonu ikinciliği gibi global bazda da hatırı sayılır başarılar elde eden Eskişehirspor, Türk futbol tarihinde Anadolu’nun lokomotifi oldu. Trabzonspor, Bursaspor, Ankaragücü ve Gençlerbirliği gibi takımlar Eskişehirspor’un açtığı yoldan ilerleyerek, Anadolu futbolunun gücünü tüm Türkiye’ye gösterdiler.
Kulüp, 2015 – 2016 sezonu sonunda Spor Toto Süper Lig’e veda etti. Genç futbolcuların direnci ve pandemi ile birlikte gelen küme düşme yasağı Eskişehirspor’u bir süre TFF 1. Lig’de tutmaya yetti. Ancak finansal olarak büyük bir krizin içinde bulunan kulüp, yönetimsel olarak da boşluğa düştü. Eskişehirspor, 2020 – 2021 sezonu sonunda TFF 2. Lig’in yolunu tuttu. TFF 2. Lig’e de tutunamayan “Anadolu Yıldızı”, önümüzdeki sezon TFF 3. Lig’de mücadele edecek. Peki, Eskişehirspor bu hale nasıl geldi?
Şimdiki adıyla Süper Lig’de toplamda 30 sezon mücadele eden Eskişehirspor, 1980’li yılların başında sportif anlamda zor günler de yaşadı. 2. Lige düşen takım, 1990’lara kadar iki lig arasında mekik dokudu. 1990’lı yıllar ise Eskişehirspor için sportif anlamda pek iyi geçmedi. Yine de kulüpte yönetimsel sorunlar minimum düzeydeydi ve şehir, takımı tamamen sahipleniyordu. Hal böyle olunca Eskişehirspor hangi ligde olursa olsun başarının bir gün şehre geri döneceği belliydi. Ancak beklenen kısa sürede gerçekleşmedi. 2000’li yılların başına kötü yönetilen bir kulüp olarak giren Eskişehirspor, tarihinde ilk kez 2. Lig B kategorisine düştü. Burada 6 sezon boyunca sıkıntılı bir süreç geçiren takım, şehrin ileri gelenlerinin olaya müdahil olmasıyla yeniden hayata döndürüldü. Yapılan transferler ve kurulan iddialı kadro, Eskişehirspor’u eski şaşalı günlerine döndürecek ilk kıvılcım oldu. Bu hamle, belki de kulübü finansal ve yönetimsel krize götüren ilk kıvılcım olarak da değerlendirilebilir.
Aslında olumlu görünen transfer takviyeleri ve kulübe akıtılan paralar o dönemki Eskişehirspor yöneticilerinin elini güçlendirdi. Bu sebeple Eskişehirspor’a, Halil Ünal yönetimi döneminden başlayarak finansal bir vurdumduymazlık geldi. Finansal durum böyle gidedursun, Halil Ünal yönetimindeki Eskişehirspor’u, şimdiki adıyla TFF 1. Lig’e yükseldikten sonra kulübü daha iyi idare edeceği düşünülen ve Eskişehirspor tribünlerine daha sempatik gelen Nebi Hatipoğlu devraldı. Hatipoğlu döneminde, zaten ekonomik olarak sorunlar baş göstermiş gibiydi. Eski yönetimin başkanı Halil Ünal, Nebi Hatipoğlu yönetimini başarısızlıkla suçlamaya ve yeniden yönetimi ele geçirme çalışmalarına başlamıştı. Bu dönemde, ne kadar kulüp içinde çatlak sesler çıksa da şehrin ileri gelenleri Eskişehirspor için bu çatlak seslerin bir süre de olsa birlik olmalarını rica etti. Bu rica yanıtsız kalmadı ve Nebi Hatipoğlu tek aday olarak yeniden başkanlığa seçildi. Hatipoğlu döneminde, Eskişehir milletvekili Kemal Unakıtan’ın büyük çabaları sonucu Eskişehirspor’a kaynak yaratıldı ve kulüp iddialı transferler yaparak, yeni sezona şampiyonluk parolasıyla başladı.
Eskişehirspor, Nebi Hatipoğlu başkanlığında, 2007 – 2008 sezonunda play – off’lar sonucu Süper Lig’e yükseldi. Bu büyük başarı, kulübün içindeki tartışmaları sona erdirdi. Büyük mutluluk yaşayan şehir, o güne kadar yaşanan çekişmeleri unuttu. Nebi Hatipoğlu, verdikleri sözü tuttuklarını söyleyerek başkanlığı Halil Ünal yönetimine devretti. Nebi Hatipoğlu yönetimi Eskişehirspor’dan ayrılırken üstü kapalı iki mesaj verdi. Mesajların biri Halil Ünal’a idi. Eskişehirspor’un bu yönetimle şampiyon olamayacağını iddia eden Halil Ünal, gelen şampiyonluk ile gerekli cevabı almıştı. İkinci mesaj ise daha önemliydi. Nebi Hatipoğlu’nun göreve devam etmemesinin ardında iyice bozulmaya başlayan mali yapı vardı.
Halil Ünal, “Anadolu Efsanesi” statüsüne ulaşmış bir takımın uzun yıllar sonra Süper Lig’de mücadele edeceği sezonda başa gelmiş olsa da aslında ateşten bir gömlek giydi. Halil Ünal, Eskişehirspor ile Türk futbolunda sıkça rastladığımız borçlanarak büyüme yoluna gitti. Eskişehirspor bu dönemde altyapıdan çıkardığı yıldızları ve keşfettiği genç yetenekleri İstanbul takımlarına göndererek büyük paralar kazandı. Fakat bu paraların pek çoğu gelen pahalı transferlere ve gereksiz harcamalara gitti. Eskişehirspor mali yapılanmasını düzgün şekilde yapmadan Süper Lig’e hızlı bir giriş yapmış oldu. Arkadaki taraftar baskısı ve büyük beklentiler Halil Ünal yönetimini hep iddialı kadrolar kurmaya ve kalburüstü teknik direktörler ile çalışmaya itti. Altını tekrar çizmek gerekirse, bu yapılanma kısa sürede Eskişehirspor’a sportif başarılar getirdi fakat Halil Ünal yönetiminin paspas altına ittiği borçlar her geçen gün büyüyordu.
Rıza Çalımbay ve Bülent Uygun yönetiminde iyi bir ivme yakalayan Eskişehirspor, iki sezon üst üste ligde 7. sırayı elde etti. 2011 – 2012 sezonunda ise Alman teknik adam Michael Skibbe ile başlayan serüven Ersun Yanal ile devam etti. Harika futbol oynayan EsEs ligi 5. sırada bitirdi. “Anadolu Efsanesi” yıllar sonra hasretiyle yanıp tutuştuğu Avrupa kupalarına geri döndü.
Tüm bu görece başarılara rağmen Halil Ünal yönetimi takımı bu seviyede tutmak için büyük paralar harcadı. Halil Ünal, kulübü borç batağına sürüklerken takımın sportif olarak iyi durumda olması şehrin ileri gelenlerini ve tribünleri susturmaya yetti. Halil Ünal’ın Alper Potuk, Tarık Çamdal gibi futbolculardan gelen yüksek bonservis bedellerine rağmen sürekli zarar açıklaması görmezden gelindi. Paraların nerelere gittiği sorgulanmadı ve yönetim her koşulda, her daim ibraz edildi. Halil Ünal yönetimi, kulüpte Yüksek Divan Kurulu adı altında bir makam oluşturdu ve başına kulübün kurucularından, eski başkanlarından ve duayen isimlerinden Aydın Begiter getirildi. Aydın Begiter’den beklentiler çalkantılı bir süreç geçiren Eskişehirspor’u bir nevi üst bir göz olarak denetleyerek düzlüğe çıkarması yönündeydi. Fakat ne hikmetse Aydın Begiter de Halil Ünal’ın kayığına binenler kervanına katıldı. Böylece doğru düzgün bir açıklama bile yapmayan, paraların nereye gittiğinin hesabını veremeyen Eskişehirspor yönetimi taraftarın gözünde bir canavara dönüştü. Bu fırsattan faydalanmak isteyen iş adamı Mesut Hoşcan, düşüşteki Eskişehirspor’u ayağa kaldırmak için başkan adaylığını açıkladı. Bu adaylık Halil Ünal’ın içine soğuk sular serpti. Tabiri caizse batırdığı kulübün anahtarını Mesut Hoşcan’a vermek için adeta gün sayıyordu. Halil Ünal göstermelik şekilde aday olsa da 2013 yazında kulübün yeni başkanı Mesut Hoşcan oldu.
Mesut Hoşcan’ın kulüp başkanlığına gelişinin ilk yıllarında iddialı kadro korundu. Hatta takım yeniden, ilk şampiyonluğu kazanma parolası ile yola çıktı. Buna paralel olarak Ersun Yanal dönemini, Bursaspor’u Anadolu’dan çıkan ilk şampiyon olma başarısına taşıyan Ertuğrul Sağlam liderliğindeki dönem izledi. Eskişehirspor, 2013 – 2014 sezonuyla birlikte Ertuğrul Sağlam ile çıktığı yolda iyi bir iş çıkardı. Takım Türkiye Kupası’nda finale kadar geldi. Lig’de ise üst sıraları zorlayan dişli takım kimliğini korudu. Fakat, kemer sıkma politikasına giden Eskişehirspor 2014 – 2015 sezonunda başarısız sonuçlar almaya başlayınca Sağlam ile yollar ayrıldı. Mesut Hoşcan, fazla tasarruf yapma arzusuyla takımın sportif başarılarını sekteye uğratacak kritik hatalar yapmaya başladı. Aynı zamanda, Hoşcan tasarruf etmeye çalıştığını iddia etmesine rağmen kulüp ekonomik olarak hep geriye gitmeye devam etti. Hoşcan, bu serbest düşüşe çare olması için sezon ortasında Eskişehirspor’un eski hocası Michael Skibbe ile anlaşsa da işler hiç iyi gitmedi.
Ardı ardına teknik direktör değiştirmeye başlayan Eskişehirspor, küme düşme sinyalleri vermeye başladı. Teknik direktör değişiklerinin yanında oyuncu havuzu da gün gün değişmeye başladı. 2015 – 2016 sezonunda, Eskişehirspor’un kapısından 30 civarı oyuncu girdi çıktı. Takımı toparlamak ve küme düşmemek için yapılan acele ve yanlış transferler köklü kulüp Eskişehirspor’u hem daha çok borç batağının içine itti hem de küme düşürdü. 2015 – 2016 sezonu sonu Samet Aybaba’nın çabalarına rağmen küme düşen Eskişehirspor’da hedef başkan Mesut Hoşcan oldu. Taraftar, Hoşcan’ı topa tutarken şehrin diğer dinamikleri de tüm bu gidişattan başkanı sorumlu tuttu. Koca çınar Eskişehirspor’un bu hale gelmesinde Nebi Hatipoğlu döneminin son düzlüğünden itibaren başlayan kötü yönetim tarzı ve kontrolsüz harcama düzeni etkili oldu. Halil Ünal, Mesut Hoşcan ve onların pervasızlığına göz yuman kim varsa Eskişehirspor’u küme düşürdü. Yüz binlerce Eskişehirspor taraftarının sevdası küme düşürüldü.
2016 – 2017 sezonunda TFF 1. Lig’de mücadele edecek olan EsEs’te amaç burada kalıcı olmadan yeniden Süper Lig’e dönmekti. Çünkü TFF 1. Lig’de geçen her saniye borç batağında olan kulüp için kayıp demekti. Eskişehirspor’un son kurşunu Süper Lig’e çıkıp hem yükselme primlerini almak hem de Süper Lig’de gelecek sponsorluk gelirleriyle durumu toparlamaktı. Bu nedenle, kulübün başkanlığına “tecrübeli” ve “işi bilen” Halil Ünal getirildi. Halil Ünal adeta mahvettiği Eskişehirspor’u yeniden hayata döndürmek için ikinci bir şans yakaladı. Eskişehirspor büyük bir mali kriz içinde olmasına rağmen Süper Lig’e çıkmak için iddialı ve masraflı bir kadro kurdu. Şampiyonluğun en büyük adayı olan EsEs, sezon başında göreve getirdiği tecrübesiz Alpay Özalan yönetiminde istediğini alamadı ve şampiyonluk yarışında yara aldı. Hal böyle olunca imdada tecrübeli teknik adam Mustafa Denizli yetişti ancak takımın nefesi son virajı dönmeye yetmedi. Play – off’lara kalan EsEs, nefes kesen maçta Göztepe’ye finalde kaybederek Süper Lig şansını başka bahara bıraktı. Eskişehirspor’u şampiyon yapmak için göreve gelen Halil Ünal, ekonomik enkazı iki katına çıkararak Eskişehirspor’dan ayrıldı. Kulüp büyük bir borç ile sahipsiz kaldı.
Kulübün başına Eskişehirspor’a tutkusuyla bilinen iş adamı Sinan Özeçoğlu geldi. Şehrin Eskişehirspor’u batma noktasına getiren dinamiklerinden uzak olan ve dönen oyunların farkında olmayan Özeçoğlu, teknik adam değişiklikleri ve elde tutabildiği oyuncular ile Eskişehirspor’u bir sezon TFF 1. Lig’de tutmayı başardı. Özeçoğlu bu dönemde işi bilenler tarafından sürekli eleştirildi. Aydın Begiter ve Halil Ünal cephesi, Sinan Özeçoğlu’nu camiadan aforoz etmek için her şeyi yaptı. Sonunda istedikleri oldu ve Özeçoğlu görevi bıraktı.
Başkan adayı dahi bulamayan Eskişehirspor, denize düşen yılana sarılır diyerek Halil Ünal’da çare aradı. Bu fırsatı kaçırmayan Halil Ünal, takıma kimse sahip çıkmazken biz çıktık demek için yeniden başkanlığa geldi ancak sadece gövde gösterisi yapmakla yetindi ve 2018 – 2019 sezonu ortasında görevi bıraktı. Bu çalkantılı süreçte takımın başında bulunan teknik direktör Fuat Çapa, namı diğer Fuat Çaba, takımı genç oyuncularla birlikte kümede tuttu. Tüm olumsuzluklara rağmen Fuat Çapa ve öğrencilerinin direnci alkış topladı. Eskişehirspor böylece başına gelecek daha kötü durumları bir süre ertelemiş oldu. Fakat bu süre zarfında gerekli destek hiçbir yerden bulunamadı. Şehrin zenginleri ve Eskişehirspor’a yatırım yapmak isteyenler takıma küsmeye başladı. Ülkemizin son döneminde gelenek haline gelen siyaset kanadından da istenen destek bulunamayınca Eskişehirspor büyük bir bilinmezlikle yola devam etmek zorunda kaldı. Eskişehirspor’u 2019 – 2020 sezonunda ise insanoğlunun son yıllarda başına gelen en büyük felaket olan Covid-19 salgını kurtardı demek yanlış olmaz. Kaan Ay, Osman Taş ve Mustafa Akgören (Tatar Mustafa) yönetimlerinde geçen sezonda federasyon pandemi nedeniyle küme düşmeyi kaldırdı ve şans Eskişehirspor’a son kez güldü.
Pandemi döneminde görevde olan yönetimler de istenen desteği bulamadı ve başarısız oldular. Kaan Ay silik bir görüntü verirken, Osman Taş tam tersine Eskişehirspor’a büyük projelerle geldi ancak yalnızca kendi reklamını yaparak kulüpten ayrıldı. Eskişehirspor tribünlerinin Tatar Mustafa’sı Mustafa Akgören ise Eskişehirspor’u kurtarmak için elinden geleni yaptı gibi göründü fakat finansal olarak bir atılım yapamayan Mustafa Akgören yönetimi, bir sonraki sezon takım 2. Lig’e de düşünce görevi bırakmak zorunda kaldı.
Eskişehirspor’un 2016 – 2017 sezonunda Süper Lig’e çıkma fırsatını kaçırdığı andan beri bütün bu dönemlerde kapanma tehlikesi ve iflas etme durumu ile karşı karşıya kaldığını da es geçmemek gerek. Takım bir yandan sportif olarak sahada mücadele etmeye çalışırken üst üste binen borçlar, para alamayan futbolcular ve personel psikolojik olarak tamamen yıprandı. Bir de bunun üzerine ardı ardına gelen transfer yasakları Eskişehirspor’un elini kolunu bağladı. Pek çok dosyanın çözümü için borçlular ile anlaşmaya çalışan yönetimler nispeten başarılı olsalar da tüm dosyaları kapatamayan Eskişehirspor, karanlığa doğru giden yoldan ayrılamadı.
2021 – 2022 sezonu başında başkan adayı dahi bulamayan, sürekli kongre erteleyen Eskişehirspor’un başına büyük bir cesaret göstererek Mehmet Şimşek geldi. Cebimizde yoktu gönlümüzden verdik sözünün karşılığı olan başkan Mehmet Şimşek ve yönetimi Eskişehirspor’u kurtarmak için çeşitli çalışmalar, bağış kampanyaları ve destek arayışlarına girseler de elde ettikleri gelirler sınırlı kaldı. Eskişehirspor borçlarını ödeyemez halde, transferi açamadan 17 – 20 yaş arası tecrübesiz genç oyuncuları ile TFF 2. Lig’de hayatta kalma mücadelesi verdi. Bu mücadele maalesef bir peri masalına dönüşmedi ve Eskişehirspor, ilk kez 4. Lig’e düştü. Ne kadar adı TFF 3. Lig olsa da Türkiye profesyonel futbol liglerinin dördüncü kademesi sayılan bu lig açıkçası Eskişehirspor’a yakışmadı. Tabii ki Eskişehirspor’un dertleri burada bitmedi. Şimdi sırada, yeni ligde kalıcı olabilmek, borçları azaltabilmek, hangi yönetim ile yoluna devam edeceğini seçmek ve şehrin ileri gelenlerinin takıma yeniden desteğini sağlamak gibi pek çok keskin ve sarp görev var. Anadolu’nun bir dönemlerde parlayan yıldızı olan Eskişehirspor, Gaziantepspor, Mersin İdman Yurdu ve Orduspor gibi kulüplerin acı kaderini mi paylaşacak yoksa Kocaelispor, Sakaryaspor ve Ankaragücü gibi küllerinden yeniden mi doğacak, bekleyip göreceğiz.
Umuyoruz ki yeni sezon Türkiye’nin kıymetli futbol kulübü Eskişehirspor için güzellikler getirir ve “Anadolu Yıldızı”nı yeniden üst liglerde seyretme fırsatı buluruz. Eskişehirspor’un bu hazin öyküsü de kötü yapılanan ve kötü yönetilen tüm kulüplerimiz için bir ders olur.
Son olarak yaşasın Eskişehirspor! Yaşasın Anadolu Futbolu!
Yazan: Buğrahan DOĞANGİL
Editöryal Düzenleme: Sıla YÜZER