Önce ertelenen maçlar, sonrasında Bubble, kartondan seyirciler ve üstü kapalı tribünler, kademeli olarak seyircilerin sahaya alınması ve son olarak normale dönüş… Bunların hepsi Rudy Gobert’in yaptığı o bilinçsiz hareketin ardından NBA’in geçirdiği Covid-19 döneminin basamakları. Geçtiğimiz haftaya kadar her şeyin normal olduğu NBA’de şu an bir panik havası var. Bunun en büyük sebebi ise Amerika’da Omicron Variant’ın çok hızlı bir şekilde yayılması. En son açıklanan listede 70’ten fazla oyuncunun Covid-19 protokolüne girdiği ifade edilmişti. Bugün ise ligdeki oyuncuların dörtte birinin şu an Covid-19 protokolüne girdiği düşünülüyor. Bu liste içerisinde, James Harden, Kevin Durant, Giannis Antetokounmpo, Demar Derozan gibi büyük oyuncular da, Ja Morant, Evan Mobley gibi genç yıldızlar da var. Covid-19 testi pozitif çıkan oyuncuların sayısı bu kadar fazla olunca tabi ki maçların ertelenmesi de çok uzun sürmedi. Atlanta Hawks – Cleveland Cavaliers, Brooklyn Nets – Denver Nuggets, Philadelphia 76ers – New Orleans Pelicans, Toronto Raptors – Orlando Magic ve Brooklyn Nets – Washington Wizards maçları normalleşmeden sonra ilk ertelenen maçlarımız oldu. Normalleşme diyorum çünkü, özellikle salonlarda her şey normal gözüküyordu. O kadar normal gözüküyordu ki ilk etapta, maçtan sonra birbirlerine fazla yaklaştıkları gerekçesiyle Bradley Beal ve Jayson Tatum’a ceza verecek kadar ciddi bir tutum sergileyen NBA devam eden süreçte giderek kuralları yumuşatmaya başladı. Tribünlerdeki maskesiz taraftarların sayısı her geçen gün arttı, salonların koridorlarında gezen oyuncuların maske takma gereksinimi ortadan kalktı ve aslında NBA ilk defa bu noktada kendi getirdiği kuralları esneterek belki de bugünkü sonucun ilk adımlarını attı. Ancak geldiğimiz noktada geçtiğimiz iki senenin aksine Adam Silver’dan henüz ligi ertelemek veya başka bir Bubble’a gitme düşüncesi gelmedi. Evet aceleci davranmak için belki erken ama NBA’in korkmadığını söylemek yanlış olur, yaptıkları hamleler bize biraz telaşlı olduklarını gösteriyor. Bunu bize gösteren ilk hamle yaptıkları kadro güncelleme izni diyebiliriz. Takımların mevcut kadro sayıları sahaya çıkamayacak kadar azaldığı için NBA, takımlara maaş bütçesine yani NBA’deki adı ile Salary Cap’a yansımadan yeni oyuncular ile sözleşme imzalama hakkı tanıdı. Aslında bu mantık çerçevesinde gerçekten uygun bir hareketti ancak bu oyuncular için herhangi bir sınırlama getirilmedi yani oyuncular sadece G-League takımlarından değil, Kaan Kural’ın deyimi ile Cadde Bostan Sahilinden bile çağrılabilirdi veya emekli oyuncuların geri çağrılmaması için herhangi bir engel yoktu. Hal böyle olunca takımların pek tanınmamış oyuncular ile sahaya çıktıklarını gördük, bir örnek vermek gerekirse geçen pazar oynanan Brooklyn Nets – Orlando Magic maçında sahaya çıkan ilk beşlerden tanıdığım sadece 5 isim vardı. Bu belki benim ayıbım da olabilir ama gene geçtiğimiz hafta Sacramento Kings’in oyuncusu Harrison Barnes’ın maçtan sonra yaptığı “Savunduğum oyuncunun scout raporu pek dolu değildi” söylemi oyuncuların bile karşılarındaki rakiplerini pek tanımadıklarını bize gösterdi. Son olarak da Boston Celtics’in emekli olan Joe “Iso” Johnson’ı, bahçesini sulamaktan veya koltuğunda oturmaktan apar topar vazgeçirerek kontrat imzalaması bize bu uygulamanın getireceklerini göstermiş oldu. Hoş bana kalsa Joe Johnson’ı bir 5 sene daha izlerim pek problem değil. Peki her şeyin tekrar başa sardığı bu ortamda NBA neden bir sezon ertelemesine veya Bubble gitmiyor gelin biraz bunu konuşalım.
İlk olarak belki de Bubble ile başlamak en mantıklısı. Bubble deneyimi NBA için oldukça başarılı geçti. Yaklaşık 100 gün boyunca hiçbir oyuncu veya koçun testi pozitif çıkmadı ve bu oldukça önemliydi. Evet zaman zaman Bubble’dan ilginç haberler aldık ama bu NBA’den çok oyuncuların ciddiyetsizlikleri ve bilinçsizliklerinden kaynaklanan durumlardı. Peki Bubble’in maliyeti NBA için ne kadardı? Bu Soruyu cevaplamak gerekirse karşımıza 4 ay boyunca süren bir çalışma için 180-200 Milyon Dolar arasında bir maliyet çıkıyor. Bu denli yüksek bir maliyet, özellikle o günün şartlarını düşündüğümüz zaman ekonomik olarak gerileyen bir organizasyon için oldukça büyük bir yük. Tabi iğnenin ucu sadece organizasyon yetkililerine değil belki de organizasyonun ana damarı olan oyunculara da battı. Az önce okuduğunuz gibi 100 gün boyunca hiçbir oyuncunun veya koçun testi pozitif çıkmadı. Fakat bu sonucu elde etmek için oyuncular ve koçlar oldukça büyük çabalar sarf etti. Bubble boyunca koçlar ve oyuncular her gün düzenli olarak test verdiler. Bu zorunluluk da onların antrenman, dinlenme ve yemek saatlerine doğrudan etki etti. Zaten otel içerisinde olabildiğince sosyal mesafeyi korumak ve maske takmak zorunda kalan oyuncular, bir de bu testler ve günlük rutinin bozulması ile karşılaşınca, Bubble performanslarında gözle görülür düşüşler yaşadılar. Tabi bütün oyuncular mutsuz değildi, özellikle genç oyuncular Bubble ortamını henüz yeni ayrıldıkları Üniversite takımlarının ortamına benzetti. Bubble NBA için oldukça büyük rakamlar da kurtarmadı değil. Ligin tamamen durmaması ve devam edebilmesi NBA’in, sponsorluklar ve televizyon gelirleri çoğunlukta olmak üzere ekstra 1.5 Milyar Dolar kaybetmesini engellemiş oldu. Öteki yandan yıllık gelirinin yaklaşık %40’ı salon içerisindeki harcamalardan ve maç günü satışları dediğimiz harcamalardan oluşan NBA, hem Bubble’dan hem de devamındaki sezonda seyircisiz oynanan maçlardan ötürü oldukça büyük paralar kaybetmiş oldu. Belki de burada bize en sağlıklı rakamı verecek olan kaynak The Atletic’in açıkladığı rapor olabilir. Rapora göre NBA, mart ayından itibaren gerçekleşen kapanma nedeni ile oynanamayan 258 normal sezon maçından 695 Milyon Dolar kaybetti. Bu rakam aslında bize NBA’in şu an neden maçları tamamen “askıya almak” istemediğini açık bir şekilde gösteriyor. Peki NBA’in ateşinin en üst noktada yandığı, herkesin heyecanla beklediği Play-off dönemi de kanamayı biraz olsun durduramadı mı? Ne yazık ki pek durduramadı. Bubble sezonunda NBA’in televizyon reytingleri belki de son “normal” sezonumuz olan 2018-19 sezonuna göre %37’lik büyük bir düşüş gösterdi. Maçların ertelendiği dönemde diğer büyük bir sorun ise oyuncu maaşları olmuştu. NBA ile oyuncular sendikası, uzun bir süre maaşların ödenmesi ve ödeme planları konularında anlaşma sağlayamamış ve bu da ufak çaplı krizlerin ortaya çıkmasına sebep olmuştu. Özellikle büyük yıldızlara göre küçük kontratlara veya minimum kontratlara sahip oyuncular büyük zorluklar çekmişti. NBA, oyuncu maaşlarında kesintiye gitmeyi ve bu kesintiyi oyuncuların maaşlarının yüzdesine göre yapmayı planlıyordu. Yani çok sıfırlı kontratlara sahip oyuncular daha çok para kaybedecekti. Ancak halk ağzı ile söylemek gerekirse, çok sıfırlı kontratlara sahip oyuncuların tuzu zaten kuruydu. Asıl endişe az sıfırlı kontratlara sahip oyuncular için olmuştu. Evet, onlar yüzdelik olarak daha az para kaybedecekti fakat onlar zaten az para kazanıyordu, bu kesintiler ile elinde neredeyse hiçbir şeyi kalmayacak oyuncular bile olabilirdi.
Bütün bu nedenler bize, NBA’in neden ligi “askıya almak” veya bir bubble daha gitmekten kaçındığını açıkça gösteriyor. NBA’in de bir organizasyon ve şirket olduğunu daha da önemlisi çok büyük bir marka olduğunu unutmamak gerekiyor. Kimse markasına zarar gelsin istemez ve bunun için elinden geleni yapar lakin NBA yetkililerinin de her şeyden önce “sağlık” gelmesi gerektiğini düşündüğünü umuyoruz ki onlar da bize farklı bir düşünceye sahip olmadıklarını gösterdiler. Aksi takdirde bu kadar büyük rakamlar kaybedeceklerini bile bile 2 sezon önce ligi askıya almazlardı. Onlar da şu an muhakkak devam eden süreci değerlendiriyor ve bir yol haritası belirliyorlardır. Fakat şu da bir gerçek ki, takımlar bu kadrolar ile sahaya çıkmaya devam etmek zorunda kalırsa reytingler ve bilet satışları bir hayli düşecek gibi.
Yazan: Yiğit Halil KIRCA
Editöryal Düzenleme: Serkan ÖZDEMİR & Buğrahan PİŞKİNCAN