Abu Dhabi gerek düzenlendiği tarihiyle, gerek turnuva formatıyla gerek de yıllardır ağırladığı oyuncu skalası ile hayli ilginç bir turnuva konumunda. Resmi ATP takviminde yer almayan etkinlik herhangi bir puan ödülü vermese de yıllardır Federer, Nadal, Murray, Ferrer, Raonic, Rublev, Shapovalov gibi tenisin en üst seviyesinde yer alan oyunculara ev sahipliği yapıyor. Turnuvanın bu yılki edisyonu da potansiyel olarak birçok şeye gebeydi. Tam beş ay aradan sonra kortlara dönen bir Rafael Nadal, ameliyatından çıkışından itibaren uzun süre sonra ilk kez maç ritmi yakalamış bir Andy Murray, bir yıldır turdan uzak olan Dominic Thiem ve geçen yılın sıçrama yapan isimleri Shapovalov ile Rublev. Bu yazımızda turnuvanın kısa bir özetini verecek, etkinlikte yaklaşan 2022 sezonuna dair ışık veren doneleri inceleyeceğim.
Maalesef etkinlik tatsız bir çekilme haberi ile başladı. Katılımcı listesinde yer alan Dominic Thiem henüz %100’ünde olmadığını belirterek çekildiğini açıkladı. Thiem’in turnuvanın ertesinde ATP Sydney’den de çekilip Avustralya yerine Avusturya’ya uçması Avusturyalı raketin durumu hakkında soru işaretleri doğurdu. Thiem sakatlığından önce eriştiği; kimilerine göre onu turun en iyi oyuncusu yapan, aynı sezonda Federer, Nadal ve Djokovic’i yenmesini sağlayan ve ona bir US Open kazandıran formuna erişebilmek için aceleci davranmıyor. Henüz 27 yaşında olduğunu ve prime yıllarının en az 3-4 sezon daha devam edeceğini düşünürsek uzun vadede doğru hareket ettiği söylenebilir. Ancak bir yıldır hala tam iyileşmemiş olması da korkutmuyor değil. Thiem hakkında kesin bir yargıya AO öncesi varamayacağız gibi duruyor, zira turnuvada oynayıp oynamayacağı bize fizik kondisyonu, sakatlığı ve rekabetçi tenis oynayabileceğine dair duyduğu inanç hakkında daha doğru izlenimler verecek.
Ve beklenen geri dönüş… Rafael Nadal tam 5 ay sonra kortlara döndü. Nasıl mıydı?.. Eh işte. Aylardır rekabetçi bir maç oynamamış, artık 35 yaşına merdiven dayamış, sakatlığını tamamen atlattığı dahi şüpheli olan bir oyuncu ne kadar iyi olabilirse o kadar iyiydi. O da farkında olacak ki, oynadığı iki maçta da amacının kazanmaktan ziyade ritim bulmak olduğunu gördük. Maçların içinde defalarca değiştirdiği return pozisyonu, yıllar sonra ilk defa hard kortta kayma adımı ile birkaç passing shot denemesi yapması ve sık sık fileye gelmesi Nadal’ın ilerleyen yaşıyla beraber hard kort oyununu bir kez daha baştan yaratma çabası içinde olduğunu gösterdi. Gerek aylardır oynamamış olmanın verdiği tutukluk gerek maç içindeki türlü denemeleri sebebiyle çok fazla basit hata yaptığı ve galibiyet alamadığı bir turnuva oldu. Turnuva sonrasında da AO’yu oynayıp oynamama konusunda kararsız olduğunu açıklaması onun da henüz vücuduna tam güven duymadığını gözler önüne seriyor. Üstüne üstlük Rafael, turnuva dönüşü İspanya’da yaptırdığı rutin PCR testinin pozitif çıktığını açıkladı. Elbette Nadal için 2022 yılının en önemli noktası toprak kort sezonu ve geçtiğimiz sene kaybettiği “RG şampiyonu” ünvanını geri almak. Şahsi kanaatim Nadal’ın toprak kort sezonuna kadarki süreci bir “tune-in” olarak değerlendirerek kendisini sezonun bu kısmına hazırlayacağı yönünde. Yaşı ve fiziksel durumunu göz önüne alınırsa artık sağlıklı olsa bile en iyi ihtimalle dördüncü ya da beşinci favori sayılacağı bir Slam için toprak kort sezonunu riske etmek istemiyor gibi duruyor. Planında ocak ayının başında bir ATP 250 oynamak olan Nadal, muhtemelen önümüzdeki günlerde ocak ayı planını kamuoyuyla paylaşacak. Bu da bizlere Nadal’ın 2022 planları hakkında daha kapsamlı bir fikir verecektir. Alacağı karara Covid-19 pozitif oluşunun etki etmesi de muhtemel, zira zaten hard kort sezonunda oynaması meçhul olan bir Rafa bir de iyi antrenman yapamazsa oynama ihtimali daha da azalır gibi duruyor.
Turnuvanın benim açımdan en merak uyandıran performansı Andy Murray’nin performansıydı. İskoç raket ameliyatından ve rehabilitasyonundan sonra tura döndüğünden beri üst üste turnuvalar oynamakta zorlanmaktaydı. Ancak 2021’in son çeyreğinde Andy’nin kısa sürede üst üste 5 turnuva oynadığını gördük. Tavan performansına ulaştığında neler yapabildiğini bildiğimiz Andy için uzun bir süredir temel sorun maç eksiği. Metal bir kalçayla oynayan Murray, Nadal’a karşı bize gençliğinden enstantaneler sundu. Kortta çok daha rahat ve hızlı hareket ettiği, daha agresif olduğu ve kortun içine daha çok girdiği görüldü. Nitekim hiç servis oyunu kaybetmeden rakibini iki sette yenmeyi bildi. Sonraki maçında çok daha genç ve fit olan Rublev kendisine set vermese de Nadal maçındaki performansı, geleceğe dair çok umut vaat ediciydi. Metal kalçası ne ölçüde izin verir meçhul ancak Andy Murray’nin şanslı kuralar ile kendisini tekrar TOP 50’nin içinde bulabileceği kanaatindeyim. Sıralaması gereği ilk turlarda hep seri başlarıyla oynamak zorunda kalan Sir Andy’nin geri dönüşü için şansa da ihtiyacı olacak. Avustralya Açık’ta neler yapacağını hep birlikte izleyeceğiz.
Gelelim turnuvanın şampiyonu Andrey Rublev’e…
Rublev’in şampiyonluğu sürpriz olmadığı gibi onun geleceği için bir ölçü de değil. ATP 500’lerde turnuva üstüne turnuva kazanıp Slam’lerde ve Masters turnuvalarında bir türlü sıralamasına yakışır sonuçlar elde edemeyen Rublev’in yine en büyük sınavı bu turnuvalar olacak. Next-Gen’in gitgide “Current-Gen”e dönüştüğü bu günlerde ismini tarihe kazımak istiyorsa ATP 500 kazanmaktan fazlasını yapmalı. Sakatlıklarla sarsılan ve yaşlanan Big3, gitgide oyunları olgunlaşan Next-Gen ve alttan şimdiden gelen Alcaraz/Sinner ikilisi ile 2022 sezonu çok heyecanlı maçlar ve yeni şampiyonlar vaad ediyor. Kaldı geriye sabaha karşı uykumuzu bölüp Eurosport ekranlarının karşısına kurulacağımız Avustralya Açık’a gün saymak…
Yazan: Mert KALENDER
Editöryal Düzenleme: Yiğit Halil KIRCA & Buğra PİŞKİNCAN