Bu sene Formula 1’de yepyeni bir yıla başladık. Yenilikler sadece takvim ile sınırlı olmadı, gerçek anlamda Formula 1 severler ve tüm Formula 1 ekosistemi için yeni bir çağa geçtik. Geçen senenin başlarına doğru bulunduğumuz sene içerisinde kullanılacak yeni jenerasyon araçlar görücüye çıkmıştı. Yapılan yenilikler ile takımlar arasındaki mesafelerin kapanacağı, yarış içerisindeki takip mesafelerinin azalacağı ve daha çok geçiş gerçekleşeceği çok daha rekabetçi bir yıl olması bekleniyordu. Peki bulunduğumuz yeni takvim yılı içerisinde neler oldu, geride bıraktığımız 7 yarış bize neler izletti. Gelin bunları hep beraber değerlendirelim.
Sezon başlangıcındaki testlerde Red Bull’un bıraktığı yerden devam edeceği belli oluyordu. Yeni jenerasyon araçların mekaniğini iyi çözmüş gibi duruyorlardı. Öteki yandan son 8 senenin markalar şampiyonu Mercedes’de işler pek de iyi gözükmüyordu. Önceleri herkesin düşüncesi, bunun klasik Mercedes olduğu ve sezon öncesi testlerde elini göstermek istemiyor olduğu yönünde oldu. Ancak Toto Wolf ve 7 kez dünya şampiyonu Lewis Hamilton’ın söyledikleri Mercedes taraftarlarını biraz üzecek ve korkutacak cinsten oldu. Bir yandan bütçe kısıtlamasından yakınırken öteki yandan yeni jenerasyon araçlarda ortaya çıkan “yunuslama” sorununun nereden kaynaklandığını bulamadıklarını söyledikleri demeçleri ve bu iki problemin birbirine karışarak bütçe kısıtlamasının bu sorunu araştırmak için hiç yardımcı olmadığını anlatmaları bu senenin pek Mercedes senesi olmayacağını anlatır cinstendi. Onlar için en heyecan verici durum yeni pilotları George Russell’ın ilk senesinde nasıl bir adaptasyon gösterecek olduğu ve performans durumuydu. Yüzümüzü Ferrari motoru kullanan araçlara çevirdiğimiz zaman kayda değer bir ilerleme görüyorduk. Bu sadece Ferrari’nin kendisinde değil, motor sağladığı diğer takımlar olan Haas ve Alfa Romeo içinde geçerli bir durumdu. Ferrari’nin bu sene için gerçekten iyi bir motor hazırladığı bu takımların düzlük hızlarında net bir şekilde kendini gösteriyordu. Ferrari motoru ve Mercedes motoru kullanan araçlar için durum tam tersine dönmüş gibiydi. Her zaman düzlük hızından kazanan Mercedes motorlu araçlar artık, her zaman düzlük hızından kaybeden Ferrari motorlu araçlara göre geride kalmıştı. Özellikle Aston Martin sezon öncesi testlerde hiçte iyi gözükmemişti. Ancak Mercedes motorlu araçların ve özellikle Mercedes’in kendisi gene her zaman kazandığı bir nokta da kendini en önde gösteriyordu. Dayanıklılık, ve bu onlara sezonun ilk yarışında son yıllardaki en büyük rakipleri Red Bull’a karşı galibiyet getirecekti.
Sezon öncesi testlerden sonra takvimdeki ilk yarışımız Bahreyn oldu. Birçok pilotun beklentisi Ferrari’nin hem sıralama turlarında hem de yarış sonucunda bir – iki olmasıydı. Tifosilerin çok uzun zamandır bekledikleri sezon birçok kişiye göre bu sezon olacak gibiydi. Beklenen tam olarak gerçekleşmese de sıralamalar sonucunda Bahreyn’deki podium pozisyonlarında iki Ferrari’yi gördük. Monaco prensi Leclerc pole pozisyonunu alırken, ikinci sırayı bize harika bir yarış izletecekleri rakibi Verstappen alıyordu, yarışa 3.sıradan başlayacak isimse diğer Ferrari pilotu İspanyol Carlos Sainz’dı, Red Bull’un ikinci pilotu “Checo” Perez ise yarışa dördüncü sıradan başlayacaktı. Böylece aslında tahminler tutmuş oldu, sezonun ilk yarışı bize bu sezonun iki favori takımının çekişmesini getirecekti. Geriye kalanların en iyisi ise Mercedes ile Lewis Hamilton oldu. Ancak Hamilton’ın arkasında takım arkadaşı Russell yerine eski bir dost ve Alfa Romeo ile harika bir performans gösteren Valteri Bottas vardı. Russell kendine anca 9. sırada yer bulabilmişti. F1 pistlerine tekrardan Haas ile geri dönüş yapan Kevin Magnusen ise Haas için bu senin kayıp bir sezon olmayacağını kanıtlarcasına kendine 7. sırada yer bulmuştu. Mercedes motoru kullanan diğer ekipler, Aston Martin, McLaren ve Williams içinse durumlar hiç iyi gözükmüyordu ki onlar Grid’in arka sıralarına doğru itilmiş durumdaydılar. Yarışta en dikkatimizi çeken şey ise bütün takımların “yunuslama”dan muzdarip olduğuydu. Takımlar arasında değişen tek şey sadece bunun seviyesiydi. Özellikle Mercedes sezon öncesi testlerde de görüldüğü üzere bu konuda en çok acıyı çeken takımdı. Diğer bir nokta ise araçlarla beraber değişen ve büyüyen yeni lastiklerdi. Birçok takım lastik performansını tam olarak kestiremiyor olsa gerekti çünkü normalden çok daha fazla pitstop izledik. Bununla beraber yarış içerisinde bazı takımlar 3 hamur lastiği de denedi. Takımların hangi lastikten nasıl performans alacakları tam olarak belli değil gibiydi. Yarışın orta bölümlerinde Leclerc ve Verstappen bize harika bir çekişme izleterek bu senin fragmanını bize verdi. Bu ikili diğer gruptan oldukça ayrılmıştı ki 54. turda Red Bull’un kabusu başladı. Max Verstappen güç ünitesi sorunu ile yarış dışı kaldı. Son turda ise aynı sorunu takım arkadaşı “Checo” Perez yaşadı ve Red Bull ilk yarışta bir podium ve dördüncülük puanından olarak puansız kapattı. Bu şekilde Mercedes’ler ne kadar yavaş kalsalar da 3. ve 4. olmayı başardılar. Ancak bu yarışta yavru Red Bull takımı diyebileceğimiz AlpaTauri pilotu Pierre Gasly’de aynı sorundan yarış dışı kalınca, Red Bull’da güç ünitesi alarmları çalmaya başladı. Red Bull’da üzüntü, Mercedes’de huzur hakimken gecenin en mutlusu tifosiler olmuştu. Uzun zaman sonra Ferrari Leclerc ve Sainz ile bir – iki olmuştu ve bu yılın onların yılı olacağını ilan etmeye hazırlanıyordu. Sezonun ikinci yarışı olan Suudi Arabistan yarışı kısmen keyifli bir yarıştı. Özellikle son 7 turda Max ve Leclerc’in birincilik için verdiği mücadele gözlerimizin pasını silmişti. Ön sıralarda Ferrariler gene aralarına Red Bull sokmayarak arka arkaya sıralanmıştı ancak bu sefer Red Bull önlerindeydi. Max Verstappen 4. sıradan başladığı yarışı 1. bitirirken, Leclerc ve Sainz arkasından 2. ve 3. olmuştu. Yarışa polden başlayan diğer Red Bull pilotu Sergio Perez ise Max ile yer değiştirerek 4. olmuştu. Bu yarışta tam 4 tane güç ünitesi problemi ile karşılaştık. Dayanıklılık sezon başında hala oldukça büyük bir problem olmaya devam ediyordu. Her ne kadar yarış dışı kalmasa da Hamilton’ın telsizden güç kaybediyorum demesi dayanıklılığı diğerlerine göre daha iyi gözüken Mercedes’de bile bu problemin ortaya çıkabileceğini gösteriyordu. Yarışta yapılan pit hamleleri bir nevi yarışın sonucuna etki etti demekte yanlış olmaz özellikle Nicolas Latifi yine kendini bariyerlere atarak bir yarışın daha kaderiyle oynamış oldu. Sezonun 3. yarışına geçerken belki de Tifosiler için bir kabusun başlangıcına doğru yol almıştık. Leclecr pole pozisyonundan başlıyordu bunda hiçbir sorun yoktu ancak senenin başından beri araçtan tam verimi alamadığın ve rahat edemediğin söyleyen Carlos Sainz bu sefer Grid’in arka taraflarında 9. sıradaydı ve takım arkadaşını Red Bull’lara karşı yalnız bırakmıştı. Max ve Sergio yarışa 2. ve 3. başlarken 4. sırada sürpriz bir ismi Lando Norris yer alıyordu, onun hemen arkasında da 3. yarışa kadar yavaş yavaş ilerleme kaydeden Mercedesler vardı. Yarış daha başlar başlamaz ikinci turda Sainz bu sene geldiğimiz noktaya kadar çok eleştirilmiş olduğu sürüş hatalarından birini yaparak çakıllara daldı ve yarışı orada noktalayarak gerçekten Ferrari’yi Red Bull karşısında eksik bıraktı. Ancak bu Sainz için daha sonun başlangıcı olacaktı. Yarış içerisinde birçok pilotun pistin sınırlarının dışına çıktığını gördük, yeni araçları kontrol etmekte oldukça zorlanıyorlardı. Yarışın sonlarına doğru Red Bull güç ünitesi Ferrari’e karşı adaletsiz bir yarış olduğunu düşünerek durumu eşitlemeye karar verdi. Bunun sonucunda Max Verstappen güç ünitesi arızası ile sezonun ilk 3 yarışının ikisini tamamlayamadan piste veda etmiş oldu. Zaten tek tamamladığı yarışı da kazanmıştı, devam eden haftalarda da bununla ilgili olarak manidar şekilde “Tamamlayabildiğim bütün yarışları kazandım.” diyerek azıcık sitemli azıcık egolu bir açıklama yapacaktı. Arızanın ardından karşımıza şöyle bir podium çıktı. Leclerc – Perez ve George Russell. Evet, genç Russell Mercedes ile ilk podyumunu böylece almış oldu. Hemen arkasından da 7 kez dünya şampiyonu Lewis Hamilton yarışı tamamladı. Bu şekilde Mercedes sorunlu başladığı sezonda hasarı oldukça iyi azaltarak yoluna devam etmeyi başarıyordu. Avustralya’da en dikkat çeken durumlardan biride Mclaren’in günden güne daha iyiye gitmesi ve orta sıralarda Alfa Romeo’a yaklaşması oldu. Norris ve Ricciardo 5. ve 6. olarak çok önemli puanları takımlarına getirmişti. Geldik 4. yarışa. Emilia Romagna GP’si. Şu ana kadar Sainz’ın hatası dışında her şeyin harika gittiği Ferrari için kendi evinde, İtalya’da ne ters gidebilirdi ki. Cevap, her şey aklınıza ne gelirse o. Sanırım Tifosiler için bu yarışta ki tek teselli yarışın Monza değil de, Emilia Romagna GP’si olmasıydı. İtalya’da sezonun ilk yağmurlu yarışını izleme fırsatımız oldu. Spoiler vericem sıkıcı bir yarıştı. Yarışın pole pozisyonu sahibi Max Verstappen olurken, hemen arkasında Charles Leclerc bulunuyordu. 3. sıradan başlayan Perez ve 4 . sıradan başlayan Carlos Sainz’ın devamında biraz değişiklik vardı. Son haftalardaki çıkışını İtalya’ya taşıyan Mclaren Norris ile 5, Ricciardo ile de 6. sırayı elde ederken, Mercedes bu sefer Grid’in çok arka sıralarında kalarak 11. ve 14. başlıyordu. Yarış başladıktan sonra Carlos Sainz bu sefer Avustralya yarışından bile daha az dayanarak 2. turda değil direkt 1. turda yarış dışı kalıyordu. Ancak bu sefer tek suçlu o değildi, yanında bir suç ortağı da vardı. O da takımında eleştirilen bir diğer pilot Daniel Ricciardo idi. Bu kazadan sonra Sainz bir kez daha yarış dışı kalırken, Ricciardo yarışa devam etti ancak yarışı sonuncu tamamladı. Tifosilerin kabusu kendi evlerinde daha ilk turda başlamış oldu. Bununla birlikte bir de sezonun ilk yağmurlu yarışı bize daha ilk turda kazayı getirmişti. Yarışın başında sıra kaybeden Leclerc için ise kaybettiği sıralar çok büyük problem olacaktı. Pitler, güvenlik araçları derken George Russell iyi bir startla beraber yarışın ortalarına doğru 5. sıraya yerleşmişti ve yarışı da 4. sırada tamamlayarak Mercedes için çok değerli puanlar alacaktı. Yarışın 53. turunda Ferrari için kabus tamamlanmış oldu. Leclerc belki yarış başında kaybettiği sıralardan belki yapılan stratejilerden ötürü yarıştan zihnen kopmuş şekilde kendini zorlarken bir sürüş hatası da o yaparak kendini hem Podium’dan etti hem de 3 sıra geriye attı. İki sürücüsünün de yaptığı sürücü hataları ile geçirilen korkunç bir İtalya haftası artık Ferrari için son bulmuştu. Red Bull bu seneki en büyük rakibine karşı onların evinde 1. ve 2. olurken onları Podyumda takip eden sürpriz isimde Lando Norris oldu. Böylece o da bu sezonki ilk podyumunu almış oldu. 4. sırada ise Mercedes için gene çok iyi işler yapan George Russell vardı. 5. sırayı yeni takımı ile oldukça istikrarlı ve başarılı bir performans sergileyen Alfa Romeo’u düşündükleri yerden çok daha yukarı çıkaran Valteri Bottas vardı. Charles Leclerc en azından podyum’da olabilecekken yarışı 6. sırada tamamlamıştı. Bu seneki takvimin 4. yarışı hepimiz için bir yenilik barındırıyordu. Formula 1 araçlarını ilk defa Miami’de izleyecektik ve bu yarış için gerçekten inanılmaz bir reklam ve organizasyon yönetimi yapıldı. Yarış sonundaki abartılı podium kutlaması da bunu gayet net gösteriyordu. Amerika temsilcileri ve F1 yönetimi Miami’i Amerika’nın Monaco’su yapmak istiyordu ki pist de aslında buna oldukça uygundu. Ancak yapay marineyi yapmasalar gene daha iyi olabilirdi, o biraz komik oldu. Monaco GP’si genel olarak sıkıcı bir yarış olarak ifade edilir çünkü geçiş yapmak neredeyse imkansızdır. Miami’de bir benzeriydi aslında, ancak ben böyle yarışlardan inanılmaz keyif alıyorum sanırım, tarihi dokusu ve yarışların yapıldığı yerler beni çok etkiliyor. Sözüm şudur ki evet yarış biraz sıkıcı geçti ta ki son bölüme kadar. Grid’e baktığımız zaman Ferrari’lerin ilk çizgiyi kapattığını onları da Red Bull sürücüleri Max ve Checo’nun takip ettiğini gördük. Geri kalanların en iyisi bu sefer Alfa Romeo’dan Bottas olurken, hemen arkasında eski bir dost Lewis Hamilton 6. sıradan başlıyordu. Start anından Carlos Sainz, Vestappen’e karşı biraz daha korkak kalınca daha yarışın hemen başında pozisyonunu kaybederek üçüncülüğe geriledi. Biraz kötü start alan ve start sonrasında Fernando Alonso ile temas yaşayan Hamilton 2 sırada kaybederek yedinciliğe geriledi ancak birkaç tur sonra Alonso’u geride bırakmayı başardı. 9. turda Max ve Leclerc’in ilk karşı karşıya gelişlerinde Max, Leclerc’i geride bırakarak yarış liderliğini eline aldı. 41 . turda ise yarışın ilk aksiyonu çıktı ve son iki yarışta çok iyi performans gösteren Norris biraz onun hatası ile Gasly ile temas yaşayarak bu sefer yarış dışı kaldı. Ardından gelen güvenlik aracı ise bu sezon birden çok kez olduğu gibi Russell’ın yüzüne gülerken Hamilton’a tekrardan şanssızlık getirdi ve yarış sonunda iki pilotun yerlerini belirlemiş oldu. Güvenlik aracından sonra yarış, Verstappen – Leclerc – Sainz – Perez – Bottas – Hamilton – Russell sıralaması ile başladı. Yarışın devam eden sürecinde gözler biraz daha arka taraftaki Bottas – Hamilton ve Russell grubuna çevrilmişti. Russell lastiklerinin avantajı ile bu ikiliyi geride bırakırken Hamilton eski lastiklerle ne kadar iyi dayansa da Russell’ın onu geçmesine engel olamadı. Ancak bu iki sürücünün önündeki Bottas hata yapınca Mercedes’e gene bir beşincilik ve altıncılık gelmiş oldu ve hasarı gene azaltmış oldular. 52. turda Perez, Sainz’a podium için hamle yaparken frenleme noktasında hata yaptı ve elde ettiği yeri aynı anda tekrar geriye verdi bu noktada lastiklerini de yakınca podium ellerinin arasından uçup gitti. Yarış sonunda ise Ferrari’lerin önünde yarışı tamamlayan Max Verstappen bitirebildiği bir yarışı daha kazanmış oldu. Miami’den sonra takvimde sıradaki yarış İspanya idi. İspanya GP’si her zaman önemlidir çünkü genel olarak araçları en iyi test eden pistlerden birisi olması ile birlikte takımların en çok güncelleme ile geldiği yarışlardan biridir. Sıralama turlarının ardından karşımıza çıkan Grid’de bizi çok büyük sürprizler beklemiyordu. Leclerc Ferrari ile bir kez daha pole’den başlarken hemen arkasında Max Verstappen yer almıştı. Onu arkasından da 3. sırada diğer Ferrari ile Carlos Sainz vardı. Grid için tek sürpriz George Russell’ın, Perez’i geride bırakarak 4. sırayı elde etmesi olmuştu. Yarış olaylı başladı demek yanlış olmaz. Çok kötü bir kalkış yaparak oldukça fazla sıra kaybeden Sainz’a karşılık, Hamilton oldukça iyi bir kalkış yaparak yukarıları zorlarken, Kevin Magnussen ile temas yaşayarak daha ilk turdan pite girmek zorunda kaldı ve yarışa sonlarda döndü. Ayrıca telsizden Mercedes pit duvarına bence zorlamayalım ve bu moturu saklayalım gibi bir fikirde bulundu ancak pit duvarı devam etmesini ve en az sekizinciliği olduğunu ona iletti, gerçekten de öyle oldu Hamilton harika bir tırmanış gerçekleştirdi. 7. turda Carlos Sainz kötü startının üstüne birde kendi klasik hatalarından birini ekleyerek kendini çakıllara bıraktı ve bir kez daha Tifosilerin sinirini hoplattı ancak en azından bu sefer çakıllara gömülüp kalmadı ve yarışa dönebildi. 2 tur sonra bu sefer Max Vestappen bir sürüş hatası ile kendine çakıllara bırakınca herkes belki de bu hareketi ile Leclerc’e galibiyeti hediye ettiğini ve yarışın erkenden bittiğini düşündürttü. Ancak güç ünitesi tanrıları ağlarını bu sefer Verstappen için değil Leclerc için örmeye hazırlanıyordu. Max Vertappen yarışa 3. olarak döndükten sonra önünde sürpriz bir isim George Russell vardı ve bize oldukça zevkli bir mücadele izlettiler. Red Bull araç olarak bu sene Mercedes’den çok öndeydi ancak Vestappen’in yaşadığı DRS sorunu sayesinde bol çekişmeli bir düello izledik. 27. turda ise o acılı radyo mesajı gelmişti. “NO, NO, NOOOOO, what happened, i’m losing power” . Leclerc yaklaşık 20 saniye fark açarak rahatça kazanacağı yarışta güç kaybederek yarış dışı kalıyordu ve liderliği geçici olarak George Russell’a bırakıyordu. Verstappen’in DRS sorunu çözüldükten sonra Russell önce Perez’e, sonrada Max’a geçilerek kendini üçüncülükte buluyordu. Bu noktadan sonra Perez’den yerini Max’a vermesi istendi ve Perez bunu biraz gönülsüzce olarak yapsa da liderliği takım arkadaşına verdi. Bu olaylar gerçekleşirken Lewis Hamilton arka sıralardaki tırmanışına devam ediyordu ve eğer 1. turdaki o temas olmasaydı belki de Mercedes ve Red Bull’u 1. ve 2. savaşı içerisinde izleyebilirdik düşüncesini akıllara getiriyordu. Çünkü Russell’ın tek kalmasından dolayı Red Bull çok rahat hamleler yapma şansına sahip olmuştu. Arkalardan gelerek harika bir yarış çıkaran Hamilton bitişe 6 tur kala Sainz’da geçerek kendini 4. yaptı ve son sıradan tırmanışını tamamlamış oldu. Ancak 2 tur kala Hamilton’a telsizden “eğer ayağını düzlüklerde gazdan çekmezsen yarış dışı kalabiliriz” mesajı gidince Saniz’a gün doğdu ve iki tur kala en azından kendini dördüncü yaptı. Hamilton’da bu harika tırmanışı üzücü bir şekilde 5. olarak tamamladı. Ön tarafta Russell üçüncülük ile ikinci Mercedes podyum’unu alırken Red Bull sürücüleri rahat bir 1 – 2 podyumunu paylaşıyordu. Geldik bu haftaki yarıştan önceki son yarışımıza. Mükemmel, şaşalı, F1’in göz bebeği Monaco’ya. Acaba Leclerc bu sefer şansızlığını kırıp Monaco’da finish veya daha da iyisi galibiyet görebilecek? Tabii ki de hayır. Öyle bir paralel evren bile yok ne yazık ki. Bu çocuğun üstüne kurşun falan dökmek lazım. Cumartesi günü harika bir sürüş ile pole pozisyonunu alan Leclerc yarışa bir kez daha en önden başlamaya hak kazanmıştı, arkasından ise Carlos Sainz geliyordu. Red Bull sürücüleri onları arkadan takip etmek zorunda kalmıştı ve Monaco GP’de bildiğiniz gibi galibiyetin yüzde seksenini cumartesi günü alınır. Bu durumda Ferrari oldukça avantajlıydı. Yarışa damga vuran iki şey oldu. Bir yarışın korkunç yağmurdan dolayı oldukça geç başlaması, iki bu korkunç yağmurdan dolayı inanılmaz bir hata yaparak Leclerc’i ilk Monaco galibiyetinden eden Ferrari pit duvarı. Keşke Leclerc’in sinirini size aktarmak için telsizden yapılan hatadan sonra pit duvarına söylediklerini yazabilsem ama pek uygun şeyler değildi. Ancak yapılan hatanın ardından pit duvarının “dumuruna” uğrayarak Leclerc’e hiçbir cevap veremeyip anlamı olmayan sesler çıkardığını söylemem yeterli olur diye düşünüyorum. Peki bu büyük hata neydi? Yarışın 22. turunda pit duvarı Leclerc’i önce pite çağırdı ve Leclerc pit yoluna girdiği anda ona pistte kalmasını söylediler ancak artık çok geçti ve bu o kadar büyük bir hataydı ki ve o kadar hazırlıksızdılar ki pit duvarı Leclerc’e hangi lastiklerin takıldığını ve hangi ayarlara geçmesi gerektiğini pitten çıkarken anca söylüyordu. Bu hatadan sonra Leclerc yarış lideri olabilecekken 4. olmuştu ve karşımıza çıkan sıralama Perez – Sainz – Verstappen – Leclerc şeklinde olmuştu. Herhalde bu noktada Mercedes ve Red Bull pit duvarları siz bizle yarışmaya daha hazır değilsiniz dercesine onlara gülmüştür. Ayrıca bunun dendiği takımın Ferrari olduğunu düşünmenizi istiyorum, Ferrari… Yarışın devamında Mick Schumacher’ın korkunç kazasından sonra yarış uzun bir süre durmak zorunda kaldı. Zaten yağmur nedeniyle geç başlayan yarışta bir de bu kaza ve birkaç küçük güvenlik aracı sorunu daha olduğu için yarışın, ayarlanan yarış süresi limitini aşacağı ve turlar sonunda değil süre sonunda bitirilmesi kuralı devreye girdi. Artık önümüzde turlar değil geriye doğru sayan bir sayaç vardı. Sayacın sonlarına doğru öndeki dörtlü bize çok yakın ve keyifli bir mücadele izletti. Ancak Sainz’ın tüm çabalarına rağmen, orası Monaco idi ve orda geçiş yapmak imkansıza yakındı. Leclerc de kalan sürede Max’ı geçemeyince yarış Perez’in bu seneki ilk galibiyeti ile sonlandı. En azından bu olay ile Red Bull, İspanya yarışında olan kalp kırıklığının üstünü biraz örtmüş oldu ve bu yarış sonrasında da Perez ile kontrat uzattıklarını açıkladılar. Geriye kalansa Monaco Prensi Leclerc’in üzgün bakışları oldu.
Şimdi önümüzde oldukça keyifli bir başka cadde yarışı olan Bakü var. Bakü’ye giderken Max Verstappen sürücüler klasmanın da liderliğini sürdürüyor, onu da en yakından Leclerc takip ediyor. Takımlar klasmanında da liderlik gene Red Bull’un elinde; arkalarından kırmızılar gelirken, Mercedes günbegün kırmızılar ile olan farkı yavaş yavaş kapatarak üçüncülükte. Şu an için geriye kalanların en iyisi ise hızlı bir toparlanma gerçekleştiren Mclaren. Bakalım sezonun devamı bize neler getirecek. F1’in yeni sezonunda bugüne kadar olan gelişmeleri ve sonuçları sizler için toparlamaya çalıştık sevgili Sporosfer okuyucuları, umarım keyif almışsınızdır.
Yazan: Yiğit Halil KIRCA
Editöryal Düzenleme: Sıla YÜZER