UEFA Avrupa Ligi
2021-2022 UEFA Avrupa Ligi sürpriz sonuçlarıyla, heyecan dolu karşılaşmalarıyla unutulmaz bir sezona sahne olurken, kupanın sahibi finalde Rangers’ı penaltı vuruşları sonucunda mağlup eden E. Frankfurt oldu.
Sezon başında bu iki takımın da finalde yer alması elbette tahmin edilmesi kolay bir durum değildi. Üstelik bu kupanın her sezon doğal favorisi olan Sevilla’nın finale ev sahipliği yapacak olması onları ağır favori konumuna getiriyordu. Endülüs ekibi Şampiyonlar Ligi grup müsabakaları sonunda UEFA Avrupa Ligi’ne katılım hakkı elde edince denklem tamamlanmış ve kupanın sahibi birçoklarına göre belirlenmişti.
Sevilla yetmezmiş gibi tarihte ender görülen bir şekilde Şampiyonlar Ligi grubunu üçüncü sırada tamamlayan Barcelona da bu mücadeleye dahil olunca favoriler iyiden iyiye netleşmişti. Peki nasıl oldu da Rangers ve E. Frankfurt bu çemberden sıyrılarak finale yürüdüler?
İskoçya’nın köklü ekiplerinden Rangers, 10 yıl önce kulüp yöneticilerinin vergi kaçırdıkları gerekçesiyle ülkelerinde 4. Lig’e düşürülmüştü. Sadece 10 yıl içerisinde bu noktadan UEFA Avrupa Ligi finaline yükselmeleri şüphesiz birçok kulübe ilham veren bir başarı hikayesi. Yaşadıkları onca zorluğun ardından İskoçya’da 2020-2021 sezonunu Steven Gerrard yönetiminde namağlup şampiyon tamamlayan Maviler, UEFA Avrupa Ligi’nde de son 16 turunu görmüştü. Bu sezona yine Gerrard yönetiminde başlayan Rangers, Şampiyonlar Ligi ön eleme turunda Malmö’ye elenerek hayal kırıklığı yaşatmıştı. Avrupa Ligi play-off turunda Ermenistan temsilcisi Alashkert‘ı 1-0 ve 0-0’lık skorlarla eleyen Gerrard’ın ekibi zor da olsa gruplara kalmayı başarmıştı. Bu aşamada Lyon, Sparta Prag ve Brondby ile eşleşen Maviler ilk iki maç sonunda puanla tanışamazken, sonraki iki maçta Brondby’den 4 puan alan Gerrard, kariyer hedefleri doğrultusunda kulüpten ayrılarak İngiltere’nin yolunu tutmuştu. Yerine gelen Van Bronckhorst ile de 4 puan toplayan Rangers grubu Sparta Prag’ın 1 puan önünde 2. sırada tamamlamayı başarmıştı. Bu aşamaya kadar beklentilerin üzerine çıkamayan Maviler, ilk büyük sürprizini son 32 turunda karşılaştığı Borussia Dortmund’a saklamıştı. İlk maçı deplasmanda 4-2 kazanıp rövanşı 2-2 tamamlayarak son 16 turuna yükselen İskoç temsilcisi bu turda nispeten kolay bir rakip olan Kızılyıldız’ı 3-0 ve 1-2’lik sonuçlarla eleyerek çeyrek finalde Braga’nın rakibi oldu. Carvahal’in Braga’sı evinde oynadığı ilk maçta Rangers’ı bir hayli zorlamış ve sahadan 1-0’lık galibiyetle ayrılmıştı. Ibrox’ta oynanan ikinci maçın ilk yarısında 10 kişi kalan ve 2-0 geriye düşen Braga, ikinci yarıda bulduğu golle maçı uzatmalara taşısa da uzatmalarda bulduğu golle yarı finale kalan taraf Rangers oluyordu. Yarı finalde rakip yine güçlü bir Bundesliga temsilcisi Leipzig’ti ve maviler yine sürpriz yapmaya hazırdı. İlk maçı deplasmanda 1-0 mağlup tamamlayan Rangers, Ibrox sakinlerinin yoğun desteğiyle rövanşı 3-1 kazanarak finale yürüyordu.
Diğer finalist E. Frankfurt ise sezona doğrudan Avrupa Ligi gruplarında mücadele ederek başlamıştı. Bu aşamada temsilcimiz Fenerbahçe’nin yanı sıra Olympiakos ve Antwerp ile karşılaşan Almanlar, 3 galibiyet 3 beraberlikle grubu namağlup lider tamamlıyor ve doğrudan son 16 turuna yükseliyordu. Çeyrek final için karşı taraf, ezeli rakibi Sevilla’nın sahasında bu kupayı kaldırmayı hedefleyen Real Betis’ti. Pellegrini yönetiminde Nebil Fekir, Canales gibi yıldızları bünyesinde bulunduran Betis, favori olarak çıktığı ilk maçta evinde 2-1 yenilerek turu zora sokarken, deplasmanda son dakika golüyle maçı uzatmalara götürmeyi başarmıştı. Ancak Frankfurt muhteşem taraftarının önünde turu bırakmaya niyetli değildi. Nitekim 120+1’de bulduğu golle turu geçen ev sahibi, çeyrek finalde kupanın en büyük favorisi Barcelona ile eşleşmişti. İlk maç Almanya’da 1-1’lik eşitlikle sonuçlanırken Frankfurt asıl sürprizi Nou Camp’a saklamıştı. Filip Kostic’in yıldızlaştığı karşılaşmada ilk yarıyı 2-0 önde bitiren Alman temsilcisi, 90. dakikaya 3-0 önde girmeyi başarmıştı. Geç açılan Barcelona uzatmalarda 2 gol bulsa da turu geçen taraf E. Frankfurt olmuştu. Yarı finalde rakip olan West Ham United da rakibinin üstün deplasman performansına çare bulamamış ve evindeki ilk maçtan 2-1’lik mağlubiyetle ayrılmıştı. Rövanş maçının başında rakibinin 10 kişi kalmasını iyi değerlendiren Frankfurt, sahadan 1-0’lık galibiyetle ayrılarak final biletini alan taraf olmuştu.
Ramon Sanchez Pizjuan’daki final öncesi özellikle Frankfurt taraftarları hafızalardan silinmeyecek bir atmosfer oluşturmuştu. Tribünlerin yarısı bembeyaz iken diğer yarısı masmaviydi. Saha içinde de aynı dengeden bahsetmek mümkündü. Frankfurt savunmasının hatasını iyi değerlendiren Aribo, mavileri öne geçirirken, kritik gollerin adamı Rafael Santos Borre beyazlara eşitliği getiriyordu. Penaltılara kadar bu eşitlik bozulmazken, futbolun yazılı olmayan kuralı kupanın sahibini belirliyordu. 118. dakikada sadece penaltı vuruşunu kullanmak amacıyla oyuna sürülen tecrübeli isim Aaron Ramsey, bu görevinde başarısız olarak kupanın E. Frankfurt’a gitmesinde önemli rol oynuyordu. Sezonu şampiyon tamamlayan Frankfurt’ta takımın lideri ve sezonun en iyi oyuncusu Filip Kostic’in yanı sıra kaleci Trapp, savunmada Hinterreger, orta alanda Knauff ve ileri uçta Borre şampiyonlukta öne çıkan isimlerdi. Diğer tarafta ise takımın kaptanı James Tavernier sağ bek pozisyonunda görev yapmasına rağmen turnuvayı gol kralı olarak tamamlıyor ve tekrarı çok zor bir başarıya imza atıyordu. Eski Beşiktaşlı McGregor da Rangers adına ön plana çıkan bir diğer isim olurken, Ryan Kent turnuvanın parlayan yıldızlarından biri olmayı başardı.
Temsilcilerimiz
Bu sezon UEFA Avrupa Ligi’ndeki temsilcilerimizden Galatasaray, sezonu PSV ile karşılaştığı Şampiyonlar Ligi ön eleme maçları ile açarken burada alınan iki mağlubiyetin ardından rotayı UEFA Avrupa Ligi’ne çevirmişti. Gruplara kalmak için önce St. Johnstone sonra da Randers engellerini aşan Sarı Kırmızılılar grup aşamasında Lazio, Marsilya ve L. Moskova ile eşleşti. Zorlu görünen bu gruptan 3 galibiyet ve 3 beraberlikle namağlup lider çıkmayı başaran Cimbom, doğrudan son 16 turuna yükseliyordu. Ligdeki kötü gidişata rağmen Avrupa’da gösterilen bu performans, camianın tek umudu olmuştu adeta. Ne var ki Mart ayına kadar çok şey değişecekti Galatasaray’da. Sezon başında Fatih Terim önderliğinde “geleceğin takımı” parolasıyla yola çıkan Sarı Kırmızılılar, Avrupa’da tarihinin en başarılı grup performanslarından birini göstermesine rağmen lige ve kupaya erken havlu atması nedeniyle hoca değişikliğine gidiyordu. Son 16 turunda eşleştiği Barcelona ise Koeman ile tarihinin en kötü sezonlarından birini geçirirken Xavi’nin takımın başına getirilmesiyle ve devre arası transferleriyle oldukça toparlanmış şekilde çıktı Galatasaray’ın karşısına. Galatasaray, yeni teknik direktörü Domenec Torrent ile de beklediği çıkışı yapamamıştı. Nou Camp’taki ilk maçta mutlak favori konumundaydı Barcelona. Ancak UEFA Avrupa Ligi’nde alışık olduğu kimliğine bürünen Sarı Kırmızılılar, deplasmanda kalesini gole kapatarak 0-0’la avantajlı şekilde dönüyordu İstanbul’a. Rövanş, tura inanan 50 binin üzerinde taraftar önünde oynanırken maçın başında Marcao ile öne geçen temsilcimiz, ilk yarının sonlarından itibaren Barcelona’nın bilindik pas oyununa çare üretemiyor ve sahadan 2-1’lik mağlubiyetle ayrılarak Avrupa’ya veda ediyordu.
Bir diğer temsilcimiz Fenerbahçe ise Avrupa kupalarında sezonu Helsinki ile oynadığı UEFA Avrupa Ligi play-off mücadelesiyle açtı. Zayıf rakibi karşısında ilk maçta zorlanmasına rağmen evinde 1-0 kazanan Sarı Lacivertliler, 5 gollü deplasman galibiyetinin ardından adını gruplara yazdırıyordu. Gruplarda Frankfurt, Olympiakos ve Antwerp ile eşleşen temsilcimiz göstermiş olduğu dalgalı performans sonucunda 1 galibiyet 3 beraberlik ve 2 mağlubiyetle 3. sırada kalarak yoluna UEFA Konferans Ligi’nde devam etti.
UEFA Konferans Ligi
Bu sezon ilk kez düzenlenen UEFA Konferans Ligi ile uluslararası turnuvalara katılan takım sayısının arttırılması hedeflenirken, organizasyonda yer alan takımların hangi seviyede olacağı merak konusuydu. Ancak yarı final aşamasında yer alan takımlara bakıldığında UEFA Avrupa Ligi’ne oldukça yakın seviyede bir organizasyon olduğunu söylemek mümkün.
Turnuvanın final müsabakası Arnavutluk’un başkenti Tiran’da Feyenoord ile Roma arasında oynandı. Maçı 1-0 kazanan Mourinho yönetimindeki Roma, bu kupayı tarihte ilk kazanan takım olmayı başardı. UEFA Avrupa Ligi’nin aksine bu turnuvada kupayı kazanan takımın sürpriz olduğu söylenemez. Grup aşamasında Tottenham ile birlikte en büyük iki favoriden biri olan Roma, Tottenham’ın Covid-19 vakaları nedeniyle grup aşamasında elendiği turnuvada tek favori konumuna gelmişti. UEFA Avrupa Ligi’nden Leicester City, PSV ve Marsilya gibi güçlü rakipler turnuvaya katılmış olsa da kupa canavarı Mourinho zafere ulaşmayı başardı.
Serüvenine play-off turunda temsilcimiz Trabzonspor karşısında başlayan Roma, ilk maçı deplasmanda 2-1 rövanşı ise evinde 3-0 kazanarak gruplara kaldı. Gruplarda CSKA Sofya, Zorya Luhansk ve Bodo Glimt ile eşleşen Sarı Kırmızılılar, Zorya ve CSKA engellerini zorlanmadan geçerken, turnuvanın sürpriz takımı Bodo Glimt karşısındaki ilk maçta 6-1’lik skorla tarihinin en ağır yenilgilerinden birini aldı. Evindeki rövanşta da kazanamayan Roma, gruptaki ikinci puan kaybını yine belalısı Bodo Glimt’e karşı yaşamasına rağmen grubunu lider tamamlayarak doğrudan son 16 turuna yükselmeyi başardı. Bu aşamada Vitesse ile eşleşen Mourinho’nun ekibi, zorlansa da 1-0 ve 1-1’lik skorlarla çeyrek finale yükselen taraf oldu. Grubu Roma’nın 1 puan gerisinde ikinci tamamlayan Bodo Glimt de durmuyordu. Son 32 turunda Celtic, son 16 turunda ise AZ yeni kurbanlar olarak kayıtlara geçerken çeyrek finalde rövanş niteliğinde bir eşleşme karşımıza çıkıyordu. Bodo Glimt-Roma. İlk maçı Bodo Glimt’in evinde 2-1 kazanması artık sürpriz sayılmayan bir sonuçtu. Roma’da ise roller değişmişti. Ev sahibi ekip 4-0’la galip gelirken hem yarı finale uzanıyor hem de Norveç temsilcisiyle olan hesabı kapatıyordu. Yarı finaldeki rakip kupanın bir diğer favorisi milli stoperimiz Çağlar’ın da formasını giydiği Leicester City idi. İngiltere’deki ilk maç 1-1 sonuçlanırken rövanşta Mourinho 1-0’lık skorla takımını finale götürmeyi başarıyordu. Diğer yarı final eşleşmesinde ise Cengiz Ünder’li Marsilya, Orkun Kökçü’nün Feyenoord’u ile karşılaşıyordu. İlk maçı Rotterdam’da 3-2 kazanan Feyenoord, Velodrome’dan da 0-0’la ayrılarak finalde Roma’nın rakibi olmayı başardı.
Final maçına çıkılırken Avrupa’da alınabilecek hemen her büyük kupayı kazanmış Mourinho’nun 3. seviye bir Avrupa Şampiyonluğu unvanını çok da önemsemeyeceğini düşünenler yanılıyordu. Sezon başında geldiği Roma ile Serie A’da en azından Şampiyonlar Ligi’ne katılım sağlayacak bir pozisyon elde etmesi beklenen Mourinho ilk sezonunda beklentilerin uzağında kalırken İtalya Kupasına da çeyrek finalde veda etmişti. Kariyerinde sayısız kupa bulunan bir teknik adam için tüm sezonu kurtaracak bir maç niteliği kazanmıştı bu final. Nitekim alışık olduğumuz bir Mourinho futboluyla bu finali de 1-0’la kazanıyordu Roma. Kupa avcısı, koleksiyona yeni bir parça ekliyor ve bir kez daha futbol tarihine geçiyordu. Şüphesiz bu kupa çok anlamlı. Hem Roma için geleceğe umut, hem de Mourinho için yeni bir özgüven kaynağı…
Bu zaferde kilit rol oynayan isimlere gelecek olursak, özellikle final maçındaki olağanüstü performansıyla Rui Patricio, golleriyle ön plana çıkan Tammy Abraham, kaptan Lorenzo Pellegrini ve Zaniolo’yu ilk sıralara yazmak gerekir. Kaybeden tarafta ise Cyriel Dessers turnuvayı gol kralı olarak tamamlamayı başardı.
Temsilcilerimiz
UEFA Konferans Ligi’ne 2. ön eleme turundan katılan Sivasspor, bu turda Moldova’nın Petrocub takımını iki maçta da 1-0 mağlup ederek tur atlayan taraf oldu. 3. ön eleme turunda Gürcistan temsilcisi Dinamo Batum ile karşılaşan temsilcimiz, ilk maçı deplasmanda 2-1 kazanmasında rağmen evinde normal süreyi 1-0 geride tamamlayınca tur uzatmalara kaldı. 109. dakikada bulduğu beraberlik golüyle tur atlayan Sivasspor, gruplar öncesi son aşamada Kopenhag ile eşleşti. İlk maçı evinde 2-1 kaybeden temsilcimiz, deplasmanda da 5-0 mağlup olunca gruplara kalamadan Avrupa defterini kapatmış oldu.
Bir diğer temsilcimiz Trabzonspor ise 3. ön eleme turundan turnuvaya dahil oldu. Norveç temsilcisi Molde ile oldukça çekişmeli bir tur mücadelesi veren fırtına, ilk maçtan evinde 3-3’lük beraberlikle ayrıldı. Deplasmanda 90+7’de kalesinde gördüğü golle normal süreyi ve uzatmaları 1-1 tamamlayan bordo mavililer, penaltı vuruşları sonunda play-off turuna yükselmeyi başardı. Bu turda karşılaşabileceği en zorlu rakiplerden biri olan Roma ile eşleşen Trabzonspor, evinde 2- deplasmanda ise 3-0 yenilerek Avrupa kupalarına veda etti.
Ülkemizi bu organizasyonda temsil eden bir diğer takımımız ise Fenerbahçe. Sarı Lacivertliler UEFA Avrupa Ligi’ni 3. sırada tamamlayarak Konferans Ligi’ne son 32 turunda dahil oldu. Bu aşamada Slavia Prag ile eşleşen temsilcimiz, her iki maçı da 3-2’lik skorlarla kaybederek Avrupa serüvenini noktalamış oldu.
Yazan: Mehmet SOYLU
Editöryal Düzenleme: Sıla YÜZER