Sporun zamanla endüstrileşmesi, yani bir oyun olmanın yanı sıra bir ücret karşılığında yapılan iş konumuna gelmesi beraberinde sporcuların birtakım haklara sahip olmasını zorunlu kılmıştır. Bu hakları güvence altına alacak olan çatılardan biri de sendikalardır. Ülkemizde birçok alanda sendikalar mevcut olmakla birlikte konu spor sektörü olunca bu sendikaların o kadar da yaygın olmadığını görmekteyiz. Hem profesyonel hem de amatör sporcular ile tüm spor branşlarını kapsayan ve sözleşmelerdeki özlük haklarını koruyan hukuki bir çatıya ihtiyaç olduğu açıktır. Bu yazımızda: Sporda sendikalaşmanın dünyadaki ve ülkemizdeki tarihi, sporcuların sendikaya üye olması bakımından mevzuata kısa bir bakış, ülkemizdeki kurulan sporcu sendikaları ve halihazırdaki faaliyet durumları, NBA’deki oyuncu birliği sendikası modeli, Türkiye Basketbol Liglerindeki sporcuların sorunlarına ilişkin yapılan araştırmadan örnekler, sendikaların yanı sıra derneklerin sporcuların haklarını korumaya yönelik ne gibi çalışmaları olduğu ve son olarak ne gibi düzenlemeler yapılabileceği ile ne gibi faaliyetlerde bulunulması gerektiğine vurgu yaparak atıl kalan bu konuda farkındalık yaratmayı amaçlamaktayız.
Sporda Sendikalaşmanın Tarihçesi
Spor tarihinde bilinen en eski ulusal profesyonel sporcu sendikası 1885’de Amerika’da kurulan Beyzbol Oyuncuları Sendikası’dır. Dünya Savaşı sonrası tüm dünyada sporcu sendikaları ile ilgili önemli gelişmeler yaşanmıştır. 1940’ların sonlarında Amerikan Beyzbol Oyuncuları Sendikası ilk kez Beyzbol Oyuncuları Emeklilik Sandığını kurmuştur. Bu sandık, sendika, sporcu ve kulüplerin katkılarıyla sporculara emeklilik imkânı tanıyan ilk oluşumdur. Bunu takiben 1956’da Amerikan Futbol Ligi Oyuncuları Sendikası; 1957’de Ulusal Hokey Ligi Oyuncuları Sendikası; 1964’de Amerikan Ulusal Basketbol Oyuncuları Sendikası kurulmuştur. Amerikan Profesyonel Spor Sektöründe önemli söz sahibi olan bu sendikalar bugün de faaliyettedirler.
Avrupa’ya bakıldığında, profesyonel sporda sendikalaşma ile ilgili bilinen en başarılı örnek İngiliz Profesyonel Futbolcular Sendikasıdır. 1907’de kurulan ve tüm dünyada, kuruluşundan bu yana faaliyetini sürdüren tek ve en eski sporcu sendikası olan PFA, elde ettiği bilgi birikimi ile birçok sporcu sendikasına örnek olmuş ve moral destek sağlamıştır. PFA dışında, Fransa’da Profesyonel Futbolcular Ulusal Sendikası; Almanya’da Almanya Futbol Oyuncuları Sendikası; İtalya’da İtalya Futbolcular Sendikası önemli ve güçlü sendikalardır. Profesyonel sporcu sendikaları, ulusal düzey dışında uluslararası düzeyde de örgütlenmektedirler. Bu oluşumun en başarılı örneği Uluslararası Profesyonel Futbolcu Sendikaları Federasyonu’dur. FIFPro 1965 yılında beş ulusal futbolcu sendikasının girişimi ile kurulmuş ve bugün 40’ın üzerinde üyeye ulaşmıştır.
Ülkemizde profesyonel sporda sendikalaşma ile ilgili ilk ve tek örnek 31 Mayıs 1965’de kurulan Profesyonel Futbolcular Sendikasıdır. 12 kişi tarafından kurulan sendika 1966’da ilk Genel Kurulunu yapmış, 1969 yılındaki Genel Kurulda sendikanın adı Türkiye Profesyonel Futbolcular, Antrenörler, Menajerler ve Moniterler Sendikası olarak değiştirilmiştir. Çalışma Bakanlığı verilerine göre bu değişiklik sonrası, 1971 yılı itibarıyla sendikanın üye sayısı 187’ye ulaşmıştır. Üye sayısını 1974 yılı itibariyle 378’e yükselten sendika, 1975 yılında yaptığı Genel Kurulda adını Futbol-İş (Türkiye Futbolcular, Antrenörler, Masörler Sendikası) olarak değiştirmiştir. Sendika aynı yıl Türk-İş’e üye olmuştur. Futbol-İş Sendikası 1976 yılında üye sayısını en üst düzeye çıkarmış ve 440 üyeye ulaşmıştır. Sendikanın son (olağanüstü) genel kurulunun yapıldığı 1979 yılında ise 290 üyesi bulunmaktadır. Futbol-İş Sendikasının faaliyetleri 12 Eylül 1980’de diğer sendikalar gibi durdurulmuş, sendika 2821 Sayılı Sendikalar Kanunu’nun 51. maddesi gereği tüzük değişikliklerini yapmadığı ve genel kurulunu toplamadığı gerekçesi ile 23 Eylül 1984 tarihinde münfesih sayılmıştır. Futbol İş Sendikasının çalışmaları ile ilgili birkaç küçük gazete kupürü dışında elde yazılı bir belge bulunmamakta, üyesi bulunduğu Türk-İş arşivinde dahi Futbol-İş’e ilişkin herhangi bir belgeye rastlanmamaktadır. Faaliyetleri konusunda yeterli bilgiler edinilemeyen Futbol-İş Sendikasının 15 yıl gibi kısa bir sürede 13 kez Genel Kurul yapmış olması, oldukça hareketli ve çalkantılı bir sendika olduğu kanısını uyandırmaktadır. Futbol-İş Sendikasının o dönemdeki faaliyetleri arasında sezon başında sendika hesabına maç tertiplemek, futbolculardan ve diğer üyelerden aidat kesmek, futbolcu iken sakatlananları tedavi ettirmek ve sakatlananlara aylık bağlamak sayılabilir. Futbol-İş Sendikasının faaliyet gösterdiği dönemde yeterli başarıyı elde ettiğini söylemek güçtür. Bunun birçok sebebi vardır. Sebeplerden bir tanesi kulüplerin o dönemde şirket ve dolayısıyla işveren olmaması ve dernek statüsü ile yönetilmesidir. Bu durum futbolda endüstriyel ilişkiler düzeninin kurulmamasına yol açmıştır. Sebep ise sporda sendikalaşma faaliyetlerine duyulan ilginin azlığı ve bu alanda aktif olan sporculara yönelik olumsuz tavırlardır. Bu sendika dışında ayrıca 1970’li yıllarda faaliyet gösteren Amatör Sporcular Derneği’nin sporcuları örgütlemek için çalışmalar yürüttüğü ve 1975 yılı itibarıyla 70.000 sporcuyu bünyesinde topladığı ileri sürülmektedir. Dernek, 12 Eylül 1980’de kapatılmıştır. Günümüzde profesyonel futbolcuların sendikalaşması önemli bir gereksinim olarak eski sporcular, sendikacılar, kulüp yöneticileri ve siyasetçiler tarafından sıkça dile getirilmekte ve bunun birçok sorunu çözebilecek bir girişim olduğu vurgulanmaktadır.
Sendika ve Sporcular İle İlgili Hukuki Düzenlemelerde Neler Var?
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 11. maddesine göre:
“Herkes barışçıl olarak toplanma ve dernek kurma hakkına sahiptir. Bu hak, çıkarlarını korumak amacıyla başkalarıyla birlikte sendikalar kurma ve sendikalara üye olma hakkını da içerir.”
Anayasa’nın 51. maddesine göre:
“Çalışanlar ve işverenler, üyelerinin çalışma ilişkilerinde, ekonomik ve sosyal hak ve menfaatlerini korumak ve geliştirmek için önceden izin almaksızın sendikalar ve üst kuruluşlar kurma, bunlara serbestçe üye olma ve üyelikten serbestçe çekilme haklarına sahiptir. Hiç kimse bir sendikaya üye olmaya ya da üyelikten ayrılmaya zorlanamaz.”
Sendika ve Toplu İş Sözleşmesi’nin 2. maddesine göre:
“İşçilerin veya işverenlerin çalışma ilişkilerinde, ortak ekonomik ve sosyal hak ve çıkarlarını korumak ve geliştirmek için en az yedi işçi veya işverenin bir araya gelerek bir işkolunda faaliyette bulunmak üzere oluşturdukları tüzel kişiliğe sahip kuruluşlar” şeklinde tanımlanmıştır.
Ayrıca mevzuat hükümlerine ek olarak sporcular iş kanunu kapsamı dışında, yani iş kanunu hükümlerine tabii olmayan ‘hizmet sözleşmesine bağlı olarak çalışan birer işçi’ olduklarını da belirtmek gerekir.
Ülkemizde Sporcu Sendikaları Anlamında Ne Gibi Çalışmalar Var?
Resmi Gazete’de (İşkollarındaki İşçi Sayıları ve Sendikaların Üye Sayılarına İlişkin İstatistikler Hakkında Tebliğ) yer alan 28 Ocak 2022 verilerine göre: halihazırda, spor ile ilgili Tüm Emek-SEN ve Spor-Emek-SEN olmak üzere iki sendika bulunmaktadır. Dikkat çekici nokta ise sendika sayısının iki olması değil üye sayılarıdır. Resmi verilere göre Tüm Emek-SEN’e üye sayısı 14 iken Spor-Emek-SEN’e üye sayısı ise 17 olmak üzere iki sendikanın toplam üye sayısı sadece 31 kişidir. Ülkemizde popülerliği dikkate alındığında futbolla kıyaslama yapacak olursak: TFF’nin 2021-2022 sezonu A-takım için belirlediği oyuncu sayısının bile en fazla 28 olduğu düşünülünce ülkemizdeki spor sendikalarına üye sayısının sadece bir futbol takımının kadro sayısı civarında kalmasının sporda sendikalaşmanın yaygın olmadığının göstergesidir. Haliyle, üye sayısının az olması; dayanışma, örgütlenme, faaliyetlerin sınırlı olmasına dolayısıyla da sporcuların haklarının güvence altına alacak çalışmaların atıl kalmasına sebep olmaktadır.
Ülkemizde Sporcu Sendikaları Neden Yaygın Değil?
Yukarıda değindiğimiz hükümler ve halihazırdaki sporcu sendikaları düşünüldüğünde, sporcuların sendika kurmaları ve üye olmalarının önünde herhangi bir engel bulunmamaktadır. Ancak yaygınlığı ve etkinliği açısından baktığımızda durum oldukça üzücüdür. Bu durum, sendikaya, örgütlenmeye olan önyargı ve içselleştirilmemesi gibi birçok sebepten ileri gelmektedir. Hâl böyle iken, zaten sözleşmeler açışından güçsüz konumda olan sporcuların, bir de sendika anlamında örgütlü olmamaları işverene karşı pazarlık gücünü daha da azaltmaktadır. Ülkemizde durum böyleyken oldukça popüler olan ve ülkemizde de sıkı bir şekilde takip edilen NBA ligindeki oyuncular, sendikanın getirdiği dayanışma ile birlikte oldukça yüksek ve belki de dünyanın en yüksek maaşlı sendika üyeleri konumundadırlar. NBA ve oyuncu sendikalarının dönüşümü bir anda olmadığı gibi ülkemizde de zaman içerisinde oluşabilecek bir ‘sendika kültürü’ ihtiyacı olduğunu ifade edebiliriz.
Sporda sendika kültürünün gelişmesi ile birlikte sendikaya duyulan güven ve sendikaların etkinliği artacaktır. Bunun için en başta, sporcular tarafından sendikalaşma talebinin yaygınlaşması gereklidir. Ancak tek başına talep etmek yeterli olmayacağı gibi sporda sendikalaşmanın yaygınlaşması için birçok parametre mevcuttur. İlgili parametrelere ilişkin bir makalede şu ifadelere yer verilmektedir: Sendikaların yaşadığı bu güç ve güven kaybının önemli göstergesi, sendikaların yeni üye kazanma, mevcut üyelerini koruma ve üyelerini harekete geçirme kapasitelerinin zayıflamış olmasıdır. Bu durum; çevrimsel hareketler, işgücü piyasasında meydana gelen değişimler, işverenlerin sendika karşıtı taktik ve stratejileri, hükümetlerin tutumu, yasalar, sendikaların örgütlenme stratejileri, taktikleri ve yapıları gibi çok geniş faktörler ağı ile açıklanabilir. Ancak, bütün bunların yanında sendikal örgütlenmenin öznesi olan ve genellikle göz ardı edilen işçilerin sendikalara yönelik anlayışlarının da önemli olduğu ifade edilmelidir. İşçilerin kolektifliğe, sendikaların gücüne ve politikalarına yönelik inancının olumlu olması durumunda, en olumsuz koşulların olduğu ortamlarda dahi örgütlenme başarısının yüksek olduğunu gösteren araştırmalar mevcuttur. Makalede her ne kadar, genel anlamda, ayrım yapılmadan sendikaların tümü kastedilmişse de bu durumunun spor sendikaları açısından geçerli olduğunu söylemek mümkündür.
NBA’deki Oyuncu Birliği Sendikasının Etkileri Nelerdir ve Lokavt Süreçleri Nasıl İşliyor?
Sporda sendikalaşmanın tarihine baktığımızda Amerika’nın öncü olduğunu görmekteyiz ve bu durumun günümüzde de böyle olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. NBA’deki sendika modeline göz atmanın ülkemiz açısında da örnek teşkil edeceği için önemli olduğunu, ifade edebiliriz.
NBA’de lig, toplu iş sözleşmesi üzerinden yürür. Takım sahipleri ve Oyuncular Birliği Sendikası ligin işleyişi, kâr paylaşımı, oyuncuların hakları, takımların toplam harcamaları, transfer kuralları gibi birçok ayrıntıyı barındıran sözleşmenin altına imza atarlar. Sözleşmenin süresi bittiğinde eğer iki taraf yeni sözleşme üzerinde anlaşamazsa takım sahipleri “iş durdurma” kararı alıyor. Takım sahipleri ve Oyuncular Birliği Sendikası ligin işleyişi, kâr paylaşımı, oyuncuların hakları, takımların toplam harcamaları, transfer kuralları gibi birçok ayrıntıyı barındıran sözleşmenin altına imza atarlar. Sözleşmenin süresi bittiğinde eğer iki taraf yeni sözleşme üzerinde anlaşamazsa takım sahipleri “iş durdurma” kararı alabiliyor.
Zira, 2011 yılında NBA’de gerçekleşen lokavt sürecinde birçok NBA yıldızı Türkiye’ye transfer olmuştu. Bunlardan en bilindikleri: Deron Williams, Semih Erden – Beşiktaş, Ersan İlyasova – Anadolu Efes ve Mehmet Okur – Türk Telekom transferleri idi. NBA’deki modelde; oyuncular birliği sendikasının söz sahibi olması ile sporculara çalışma güvencesini sağlandığını görmekteyiz.
Ülkemizin Basketbol Liglerindeki Sporcuların Ne Gibi Sorunları Var?
Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) 2020 yılında düzenlemiş olduğu ‘Spor Dünyasında İnsana Yaraşır İş’ başlıklı küresel diyalog forumunda güvencesiz çalışma sorunlarına dikkat çekmiştir. Bu anlamda gelişmiş ülkelerde sporcuların çalışma koşullarını iyileştirmek adına çeşitli düzenleme yapılırken ülkemizdeki düzenlemelerin sporculara özgü olmaması, sporcuların yasal düzenlemeler kapsamında belirlenen haklardan yararlanamaması ve spor federasyonları talimatlarının çalışma koşullarının düzenlenmesi açısından yetersiz olması, Türkiye’deki spor kulüpleri tarafından çalıştırılan sporcuların güvencesiz çalışma sorunlarını her geçen gün arttırmaktadır.
Ülkemizde sporcuların güvencesiz çalışma sorunlarının Basketbol liglerine yansıması ile ilgili çeşitli araştırmalardan birinde ülkemizdeki sporculara şu sorular yöneltilmiştir:
1. Türkiye Basketbol Liglerinde basketbolcuların çalışma koşullarından kaynaklanan temel sorunları nelerdir?
2. Türkiye Basketbol Liglerinde basketbolcuların örgütlenememe ve sendika kuramama nedenleri nelerdir?
3. Türkiye Basketbol Liglerinde basketbolcuların eğitim sorunları nelerdir?
4. Türkiye Basketbol Liglerinde basketbolcuların çalışma hayatlarında geleceğe ilişkin belirsizlik durumları nelerdir?
K4 ve K7 nolu katılımcı sporcular tarafından, ilgili sorulara verilen yanıtlardan birkaçı şöyledir:
(K4): “Genelde ağır bir sakatlık geçirince kulüp sözleşmenizi feshetmek ve tedavinizi bile yaptırmadan yol ayrımına gitmek istiyor. Sakatlanırsanız ertesi sene işsiz kalabiliyorsunuz. Bunu yaşadım. Ağır bir sakatlık sebebiyle 2 sene oynayamadım. Bu sporu sadece geçimimi sağlamak için yapıyorum. Bunun için her sene sağlıklı kalmanız gerekiyor. Sağlıklı kalamazsanız, sakatlık yaşarsanız, diğer sezon işsiz kalabilirsiniz.”
(K7): “Bu sene 9 ay sakatlığımdan dolayı maaş alamadım. Ondan önce de 3 ay maaş alamadığım oldu. Alamadığım maaşlar için iki defa dava açtım. İlk açtığım dava üzerinden 2 sene geçti. İkinci davam 1 seneye yaklaştı. Sporcuların yaşadığı bu süreç 5-6 sene sürebiliyor ve bazen hiç alamayabiliyorlar. Ben de gelecek parayı unutmaya çalışıyorum. Unutmazsam işin içinden çıkamam.”
Verilen yanıtların durumun ne kadar vahim olduğunun ve sporcuların birçok konuda güvencesiz koşullarda çalıştığını göstermektedir. Diğer yanıtlarla birlikte sorunların konu başlıklarından bazılarını şu şekilde sıralayabiliriz: Ücret, sakatlık ve iş göremezlik, kayıt dışı çalışma, iş sağlığı ve güvenliği, hafta tatili, psikolojik taciz, ayrımcılık, fiziksel şiddet, sendikal temsil, eğitim, geleceğe ilişkin belirsizlik durumları ve Covid-19 sürecine ilişkin sorunlar şeklinde ortaya çıkmıştır. Yapılan araştırma ülkemizdeki basketbol liglerindeki durumu analiz etmek için yapılsa da diğer branşlarda da durumun çok da farklı olmadığını düşünüyoruz.
Ülkemizdeki Spor Derneklerinde Durum Nedir?
Ülkemizdeki sporcu sendikalarının aktif olmaması akla derneklerin aslında aktif rol oynayabileceği ihtimalini de getirebilir. Zira, sendika yerine sporcu derneklerinin sporcu sözleşmelerinde sporcuların haklarının korunmasına yönelik düzenleme yapılması için bir çatı görevi görebilme ve sözleşmedeki düzenlemeler konusunda gerekli girişimlerin bulunma hususunda aktif rol oynayabilecek duruma gelmesi ile birlikte sporcuların özlük haklarından tutun da güvence sorunlarına ilişkin tüm hususların bir çatıda toplanmasına sebebiyet verebilirdi. Ancak derneklerde de durum pek farklı değil. Ülkemizdeki sporcu dernekleri için de, popülerliği dikkate alınarak, futbol branşından örnek vermek gerekirse Türkiye Profesyonel Futbol Derneği’ni görmekteyiz.
1992’de İstanbul’da kurulan derneğin amacı, Türk futboluna ve dernek üyelerine hizmet etmek, karşılıklı yardım ve dayanışma içinde üyelerin teknik, sosyal, kültürel ve ekonomik sorunlarını ortaya çıkarmak, bu yönde araştırmalar ve çalışmalar yapmak, çözüme ulaştırmak için görevler yüklenmek, üyeler arasında birliği sağlamaktır.
Yine derneğin resmi internet sitesinde hizmet konularına ilişkin şu özet bilgi yer almaktadır:
1. Profesyonel futbolcuların her türlü hak ve menfaatini korumak,
2. Sportif nitelikli eğitim merkezleri ile eğlendirici, dinlendirici ve boş zamanları değerlendirici lokaller ve tesisler kurup işletmek,
3. Üyeler arasında ve toplumda sportif anlayışı ve çalışmaları özendirmek,
4. Üyelerini arkadaşlık, dostluk ve karşılıklı anlayış bağları ile birleştirip, sevgi ve saygıya dayanan sosyal ilişkileri geliştirmek,
5. Üyelerinin uygar, kültürel, sosyal ve moral kalkınmasında etkin katkılarda bulunmak,
6. Yurtiçi veya yurtdışında aynı amaçlı şubeler veya temsilcilikler açmak, uluslararası faaliyetlerde ve işbirliğinde bulunmak, bu amaçla federasyon kurmak, kurulmuş federasyonlara katılmak,
7. Yerel veya ulusal düzeyde görev yapan profesyonel futbolcuların gelişmelerine katkı sağlayacak çözümler üretmek, destek vermek ve faaliyette bulunmak,
8. Dernek üyelerinin ve profesyonel futbolcuların hak kayıplarında, açılmış davalarda, taraf olup, gerektiğinde davalara müvekkil göndermektir.
Aslında, derneğin amacı ve özet konulara baktığımızda yukarıda bahsettiğimiz sporcuların sorunlarına ilişkin çözüm önerileri sunabilecek niteliktedir. Derneğin resmi internet sitesindeki 2015-2018 yılları arası faaliyet raporu mevcut olmakla birlikte kağıt üzerinde birçok çalışma yapıldığı yazılmaktadır. Konumuz itibariyle bunlardan dikkat çekeni hukuki destek konusunda maddi yükü tamamen derneğe ait olacak şekilde futbolculara “Ücretsiz avukatlık hizmeti” sunmak oldu. Ancak futbolculara nasıl bir hizmet sağlandığı ve neticeleri hakkında bilgiler muğlak olmakla birlikte halihazırda bu desteğin devam ettirilip ettirilmediği hakkında da herhangi bir bilgiye rast gelmedik. Bu da faaliyetlerin sadece yazıldığı, uygulamada bir karşılığı olmadığı düşüncelerini akla getirmektedir. Bununla birlikte geçtiğimiz haziran ayında derneğin yönetimi değişmiş ve halihazırda başkanlık görevini Saffet AKYÜZ yürütmektedir. Umarız ki hem dernek yönetiminin değişimi hem de yakın zamanda yürürlüğe giren Spor Kulüpleri ve Spor Federasyonu Kanunu ile birlikte sporcuların haklarını korumaya yönelik çalışmalara olumlu anlamda yansır.
Ne Gibi Düzenleme ve Faaliyetlere İhtiyaç Var?
İlk olarak önerilerden önce, neler yapılabileceğine dair olan, “En iyi yasanın kötü uygulayıcı elinde berbat, en kötü yasanın iyi uygulayıcı elinde mükemmel olacağı…”sözüyle başlayacağız. Bu söze yer vermemizin sebebi ne kadar hukuki düzenleme yapılırsa yapılsın hukuki düzenlemeyi hiç uygulamayıp kağıt üstünde atıl bırakmayı ya da kötü uygulayıcı tarafından uygulanmasının herhangi bir anlamı olmayacağını vurgulamaktır. Ancak elbette hukuki düzenlemeye ihtiyaç vardır. Bu düzenlemenin en büyük öznesi olan sporcuların taleplerine kulak vererek iş güvencelerini sağlayacak hükümler getirilmelidir. Sporculara kulak verilmesi için ise çalışma koşullarının iyileştirilmesi yönünde taleplerin dikkat çekici platformlarda dile getirilmesi gerekmektedir. Gerçekçi gözle bakıldığında bu gelişmelerin bir anda olup bitebilecek nitelikte olmadığının kabulü gerekir. Zira yukarıda örneğini verdiğimiz NBA’de çeşitli süreçler neticesinde sporcuların elinin güçlü hale geldiği görülmektedir. Ülkemizdeki bu süreçler kısaca şunlar olabilir: Bu konunun gündeme gelmesi için bir spor etkinliğinde sporcular tarafından greve gidilerek bu konuda kamuoyunun dikkatinin çekilmesi ile devlet büyüklerinin, spor kulübü idarecilerinin ve diğer sporcuların da bu konuya eğilmesi sağlanabilir. Bu da kanun koyucunun, uygulayıcıların ve kanunun muhataplarının bu durumu müzakere etmesi için uygun bir zemin hazırlayabilir. Bu sayede tüm spor branşlarını, profesyonel ile amatör sporcuları kapsayıcı ve onların haklarını koruyan, zemini sağlam hukuki bir çatı oluşturulabileceği kanaatindeyiz.
Yazan: Yusuf Serif Vargün
Editöryal Düzenleme: Medine Canarslan
Kaynakça:
1) Profesyonel Spor Sendikacılığında İngiltere ve Türkiye’ye Öneriler- Prof. Dr. Ufuk AYDIN (https://www.researchgate.net/publication/265424348_Trade_Unions_in_Professional_Sport)
2) 28 Ocak 2022 Tarihli Resmi Gazete’deki Tebliğe İlişkin Veriler (https://www.csgb.gov.tr/media/88077/2022_ocak.pdf)
3) NBA ve Oyuncular Sendikasının Dönüşümü- Ogün Can ÇETİNER
4) Türkiye’de Sendikal Örgütlenmede Yaşanan Güven ve Dayanışma Sorunları- Betül URHAN (https://www.calismatoplum.org/makale/turkiyede-sendikal-orgutlenmede-yasanan-guven-ve-dayanisma-sorunlari)
5) NBA’deki lokavt hakkında sıkça sorulan sorular
6) Türkiye Basketbol Liglerinde Güvencesiz Çalışma- Ahmet Nusret BAŞTUĞ (https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/1661643)
7) Türkiye Profesyonel Futbolcular Derneği Resmi İnternet Sitesi