Close

WTF 2021 Panaroması

Erkeklerde 2021 Yıl Sonu Finalleri geride kaldı. Turnuvanın galibi son dört yılda ikinci kez şampiyonluğa ulaşan Alexander Zverev oldu. Zverev’in finaldeki rakibi, son 5 karşılaşmadan mağlup ayrıldığı Daniil Medvedev’idi. Medvedev’i bu sefer geçmeyi başaran Alman raket, henüz yirmi dört yaşında çoğu büyük sporcunun bir kez bile kazanamadan emekli olduğu; tenisin kazanması en zor ve en elit turnuvalarından birini ikinci kez kazanmış oldu. Turnuvanın prestiji bir yana dursun, gerek son yıllarda turnuvayı kazanan oyuncuların oyun karakteri gerek turnuva öncesi ve sırasında yaşanan sakatlıklar bu turnuva özelinde bizlere fikirler vermekte. Dilerseniz bu içeriğimizde hem WTF 2021’e bir genel bakış atalım hem de bu turnuvaya katılım için mücadele edilen bir tenis sezonunun yapısından ve problemlerinden bahsedelim.

Hak Eden(!) Oradaydı

Nadal, Federer, Djokovic, Berdych, Roddick, Soderling, Ferrer ve Murray. Bir zamanlar turnuvanın katılım listesi bu şekildeydi. Her şeyden önce on sene önceki bu sekizlinin en büyük özelliği hepsinin birbirinden farklı oyun karakterlerinin olmasıydı. Berdych, Roddick ve Soderling servislerine güvenen sert vuruşçular iken, Federer prime döneminde alışık olduğumuz varyasyonlarla dolu bir oyun ortaya koyuyor; Murray, Djokovic, Nadal ve Ferrer ise dayanıklılık ve defansif becerilerine daha çok güvenen “baseliner” oyuncular olarak göze çarpıyorlardı. Yıl Sonu Finalleri adeta tenisteki ekollerin bir çarpışmasıydı. Aradan geçen on yılda bu isimlerden Hurkacz, Norrie, Ruud gibi isimlere varılması hem arada yetişen jenerasyonun Big3’e kıyasla ne kadar zayıf olduğunu ortaya koyuyor hem de bu sekizlinin birbirlerinin karbon kopyası oyun ekollerinden gelmesi sebebiyle tenisin 10 senede geçirdiği evrimi gözler önüne seriyordu.

Erkekler tenisi gerek gelişen raket teknolojisi, gerek ATP’nin seyir zevkini artırmak adına oyunun işleyişinde yaptığı köklü değişiklikler (servis süresi, zeminlerin artan bir ivmeyle hızlanması ve hard kort turnuvalarının sezonda tuttuğu yerin artması) sebebiyle giderek hızlanıyor. Hızlanan oyun; daha uzun, daha hızlı servis atan ve topa daha sert vuran oyunculara avantaj tanıyor. Örneğin Big3’ün boy ortalaması 1.87 iken Next3’ün (Zverev-Tsitsipas-Medvedev) boy ortalaması 1.95. Üçü de aynı ekolden gelen oyuncular. Aynı şekilde Big3’ün üçü de farklı zeminlerde oyunlarının zirvesine ulaşırken Next3’ün üçü de en iyi oyunlarını hızlı hard kortlarda oynuyor ve çimde adeta isimlerini duyamıyoruz. Medvedev ise toprakta adeta bir Top 200 oyuncusuna dönüşüyor.

Bu şartlar altında WTF’nin artık tenisin renklerinin bir çarpışması değil de “en iyi hard kort oyuncularının sezona veda etkinliği” haline geldiğini söylemek yanlış olmaz. Bu gerçeği göz önünde bulundurursak Nadal ve Federer’in yokluğunda turnuvada yer alan sekizlinin orada olmayı hak ettiklerini söylemek mümkün. Kendi kalibrelerince gayet iyi sezonlar geçiren bu isimler hem orada oldukları hem de sezonun bu evresine kadar sağlıklı kalabildikleri için bir tebriği hak ediyorlar. Zira ATP’nin hard kortları “birincil” zemin olarak tanıması, eklemleri hayli zorlayan bu sporun büyük çoğunluğunun betonda oynanmasını sonucunu doğuruyor, ki bu da sık sakatlıklara sebep oluyordu. Nadal ve Federer’in sezonu kapatmaları yetmezmiş gibi Berrettini ve Tsitsipas da turnuva sırasında çekilmek zorunda kaldılar. Bu kısım ayrı bir yazıyı hak ettiği için çok uzatmayacağım ancak yazının bu kısmını ATP’nin zemin politikasının yanlışlığını vurgulayarak ve oyuncuları tebrik ederek bitirmek yerinde olur diye düşünüyorum.

tennisthis.com – 2010 WTF turnuvasında oynamaya hak kazanan 8’li

Turnuvanın Hikayesi

Bu yılki WTF, son yıllarda alışageldiğimiz sürprizlere  devam etti. Elbette bunun birden çok sebebi var. Big3 artık 35+ yaşında ve ya sezonları bu turnuvaya gelmeden bir sakatlıkla noktalanıyor ya da turnuvada hayli yorgun oluyorlar. Turnuvayı Djokovic, Nadal veya Federer üçlüsünden birinin en son kazandığı yıl 2015. O tarihten beri sürekli yeni isimler şampiyon olmakta ve turnuvayı bu süre zarfında birden fazla kez kazanan tek isim Alexander Zverev. Bu turnuvada da Zverev, Djokovic ve Medvedev kağıt üstünde favori gözükselerde ipi kimin göğüsleyeceği merak konusuydu. Norrie ve Sinner’ın, sakatlanarak çekilen Berrettini ve Tsitsipas’ın yerini almasıyla geçmişte bu turnuvayı oynamış iki isim kuradan çekilmiş oldu. Grup aşamasında silindir gibi performanslar gösteren Medvedev yarı finalde Ruud’un, Djokovic ise Zverev’in rakibi oldu. Casper Ruud için ilk kez katıldığı bu turnuvada gruptan çıkarak yarı finale kalmış olmak çok büyük gurur kaynağı olsa gerek. Bir başka ilkin sahibi ise Berrettini yerine turnuvaya dahil olan ve bir maç eksik oynayacak olması sebebiyle gruptan çıkma şansı hayli zor olan, 20 yaşındaki Jannik Sinner oldu. Us Open finalinde beş sette kaybettiği Djokovic’e tekrar boyun eğmek istemeyen Zverev, baştan sona çok konsantre bir performans gösterdiği maçta rakibini üç sette geçmeyi başardı ve turnuvanın favorisi Medvedev’in finaldeki rakibi oldu. Bu maça kadar tam beş maçtır mağlup olduğu rakibini geçmeyi başaran Alman raket, son dört senede ikinci kez sezon sonu finallerinin şampiyonu oldu.

Turnuva Bize Ne Anlatıyor?

Mesaj çok basit. Erkekler tenisinde modern bir oyuncu olarak başarılı olmanın yolu çok kuvvetli bir servis ve ofansif bir oyun tarzına sahip olmaktan geçiyor. Nadal, ekolünün son bayraktarlarından… Bir daha Coria, Hewitt, Chela, Kuerten gibi oyuncuları tenisin en üst seviyelerinde izleyemeyebiliriz. Tenis artık “one-two-puncher”ların sporu. Bu biricik sporumuzun seyir zevki açısından önümüzdeki yıllarda nasıl doneler vereceğini hep beraber göreceğiz.

Yazan: Mert KALENDER

Editöryal Düzenleme: Yavuz Akyol & Buğrahan PİŞKİNCAN

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Leave a comment
scroll to top