Close

Bir MSI Hikayesi

Mid-Season Invitational, yani daha popüler olan adı ile kısaltılmış hali MSI. Bu sezonda MSI bize oldukça hoş dakikalar geçirtti demek isterdim ancak bu mevsim pek de öyle olmadı. Bunun en büyük sebebi turnuva formatından dolayı artan maç sayısının çok fazla olmasıydı. Belli başlı takımlar arasındaki uçurum farkı da bir hayli fazla olunca, bir süre sonra bazı maçları izlemek artık ne yazık ki vakit kaybı gibi oldu. İlk defa bir MSI’da maçları seçerek izlemeye gerek duydum. Bu yorucu formatın üstüne birde RNG’nin Covid-19 önlemleri nedeni ile evinden oynamak zorunda kalması ve bundan dolayı yapay ping sorunu çıkması sonucunda RNG’nin ilk gün maçlarını tekrardan oynaması hem biz izleyenleri hem daha da önemlisi oyuncuların canını bir hayli sıkmış olacaktır. Belki de bunun en büyük kantı LEC temsilcisi G2’nun performansı. Rumble aşamasındaki ilk dört maçının tamamını kazanan G2, ki bu maçların içerisinde RNG VE T1 maçları da vardı, o noktadan sonra Rumble aşmasını 5 galibiyet 5 mağlubiyet ile bitirdi. Bu noktada düşünmemiz gereken şey zaten G2. Bu ilk 4 maçı kazandıktan sonra yarı finallere kalmayı biraz garantilemiş gibi oldular, bunun yanı sıra daha fazla ellerini göstermek istemediler ve bu kadar çok maç sayısı yorucu ve sıkıcı olmaya başlamış olabilir. E tabi düşünülmesi gereken başka bir nokta da bu takımın G2 olması. Turnuva formatı eleştirisini yapıp içimi rahatlattığıma göre artık turnuva maçlarını ve takımları değerlendirmeye başlayabilirim.

Turnuva maçlarına geçmeden önce size bu çok eleştirdiğim turnuva formatından hemen bahsedeyim. Bölgelerinin şampiyonu olan 11 takım MSI’a gitmeye hak kazanır ancak bu turnuvada bir istisna vardı. Saigon Buffalo, onlar bölgelerinin ikinciydi. Ancak Vietnam birincisi ve finalde Saigon Buffalo’yu 3-1 yenen GAM Esports yerel bir turnuvaya katılmaya karar verince Vietnam bölgesinden Saigon Buffalo MSI’a katılmaya davet edildi. Diğer geriye kalan 10 takımın hepsi kendi bölgelerinin şampiyonlarıydı. Bu takımlar 4-4-3 olmak üzere 3 gruba yerleştirildi. A grubu, T1 – Saigon Buffalo – DFM – Team Aze, B grubu, RNG – PSG Talon – RED Canids – temsilcimiz İstanbul WildCats, son grup C grubu ise, G2 – EG – Order’dan oluşuyordu.

Gruplardaki en büyük sürpriz A grubunda yaşandı diyebiliriz. Ne kadar geçen seneki güçlerinde olmasalar da DFM’in, Vietnam temsilcisi Saigon Buffalo’nun arkasında kalmasını bence çoğu kişi beklemiyordu. Özellikle son yıllarda artık yavaş yavaş büyük turnuvalara katılma alışkanlığı elde etmeye başlamışken. Ancak DFM, Vietnam temsilcisi karşısında oynadığı iki maçı da kaybederek sadece Team Aze yenmiş olarak grup aşamasında MSI’a veda etti. Team Aze’den ise zaten kimsenin pek bir beklentisi yoktu, onlar da sadece DFM’i yenerek turnuvaya veda ettiler. DFM ve Team Aze sanki ayıp olmasın der gibi birbirlerine birer galibiyet hediye etmiş oldu. Saigon Buffalo ise hem Team Aze’i hem de DFM’i ikişer maçta da mağlup ederek gruptan 4 galibiyet 2 mağlubiyet alarak 2. şekilde Rumble aşamasına kaldı. Aldıkları 2 mağlubiyeti de turnuvanın favorisi T1 karşısında almaları onların başarılı bir grup aşaması geçirdiklerini gösterir nitelikte oldu. Bu noktada aynı B grubunda ve C grubunda es geçeceğim RNG ve G2 gibi T1’dan bahsetmeyeceğim, bu 3 takımın değerlendirmesini Rumble aşamasında yapacağım. Çünkü bu 3 takımın da bu aşamada önemli bir sınavı olmadı.

B grubu temsilcimiz İstanbul Wildacts’in de bulunduğu ve ne yazık ki bir kez daha “Tecrübelendik” diyerek MSI’a veda ettiğimiz bir grup oldu. Diğer iki gruba baktığımız zaman en zor grubun burası olduğunu söylemek yanlış olmaz. Grup lideri ve yenilemeyecek takımın, turnuvanın en büyük 2. favorisi olan RNG olacağı zaten belliydi. İkincilik içinse beklentimiz temsilcimiz ve PSG Talon’un çekişmesi yönündeydi. Öte yandan RED Canids bir sürpriz yaparak ilk maçta PSG Talon’u mağlup etti ki bu temsilcimiz için oldukça iyi bir haberdi çünkü RED Canids’i rahat bir şekilde geçmemiz bekleniyordu. Ancak RED Canids bize bir sürpriz yaparak bizi bir maçta mağlup etti. Bunun devamında da aslında turnuvada hiçbir oyun şekli olmayan, yani biraz açmam gerekirse ne erken oyunda bir şey yapan ne de orta oyunda bir şey ortaya koyan, “oyun sonuna gelelim de takım savaşı zorlarız” diye oynayan PSG Talon’a iki maçta da kaybedince IW tarafında bütün planlar suya düşmüş oldu. Bu sonuçlar ile gerçekten belki de oyun anlamında ortaya hiçbir şey koymayan PSG Talon 3 galibiyet 3 mağlubiyet ile kendini Rumble aşamasına atmayı başardı. IW adına kötü olan şey ise bu sefer gerçekten tecrübesizlik veya oyuncu kaliteleri bizden daha iyiydi demek gibi bir durum yoktu. Bu sefer gerçekten kazanabileceğimiz, gruptan çıkabileceğimiz bir durumda, diş geçirmemiz gereken bir rakibe diş geçirememiş ve kendi hatalarımız ile elenmemizi izlemiş olduk. Serin’in kaçırdığı “Charm”lardan ne kadar elinin titrediği, Ferrat’ın verdiği kararlardan hala çok tedirgin olduğu, gibi şeylerde bize aslında yine bu sahnelere hazır olmak için zamana ihtiyacımız olduğunu gösterdi. Geriye kalan 2 takımda ise RNG zaten beklenildiği gibi kayıpsızdı, RED Canids ise 1 galibiyet fazlası ile grubu bizim üstümüzde 3. tamamlıyordu.

Geldik 3 takımlı son gruba, C grubuna. 3 grup arasında en heyecansız ve en az sürprize kapalı olan grup bu diyebiliriz. Ancak G2’nin olması her zaman bir sürpriz unsuru sağlıyor tabii ki, ne zaman “dumruğa” uğrayacaklarını veya sıkılıp “trollemeye” başlayacaklarını asla kestiremiyorsunuz. Ancak bu MSI en azından Rumble aşamasının ikinci bölümüne kadar trollemekten uzak bir G2 gördük. Bu grup hakkında konuşulması gereken çok bir şey yok. G2 hem EG, hem de Order’a karşı olan toplamdaki 8 maçını da kazanarak 8-0 ile gruptan lider çıktı. EG ise Order’a karşı olan 4 maçın tamamını kazanıp G2’a karşı olan 4 maçın tamamını kaybederek 4-4 ile grup ikincisi olarak Rumble aşamasına kaldı. Evet çoğu şey beklendiği gibi oldu ama en azından EG, G2’a karşı bir maç kazanabilmeliydi diye düşünüyorum. Bu onlar için oldukça büyük bir mental hasar oldu aslında. Rumble aşamasında bu mental hasar zaten kendini ağır bir şekilde tekrar gösterecekti. Çok bir değişiklik olmayacaktı ama LEC ve LCL arasındaki durum için pek iyi bir referans olmayacaktı.

“Arkadaşlar Lütfen Bitsin Artık Bizi Bir Salın” Rumble Aşaması:

Girişte söylediğimiz gibi özellikle, G2, RNG ve T1 için artık bitsin, takımları sonuçsuz bir şekilde yenmekten bıktık dedirtecek bir evreydi Rumble aşaması. Belki de en keyifli ve heyecanlı gününü de ilk günde yaşadığımız Rumble Aşamasında gruplardan çıkan 6 takım burada tekrardan bir gruba alınarak, 10 maç oynamak zorunda bırakıldılar. Bu aşamanın tek heyecanı, T1, RNG ve G2’nun birbirlerine karşı sahneye çıkacak olmalarıydı. Turnuvanın gerçek favorisi olarak gözüken T1 ve RNG, G2’dan biraz daha ayrılıyordu ancak G2 ilk gün maçlarında hem T1 hem RNG’ı yenerek herkesin ağzını açık bıraktı. Tamam kabul kimse acaba mı ? demedi ancak oldukça takdir etti. Özellikle T1’a karşı oynadıkları maçta Yasuo, Diana, Orn, Rakan ve Kalista kombolu kompozisyonları ile bize turnuvanın en zevkli maçlarından birini izlettiler. Herhalde 4-0 ile başladıktan sonra ve bu galibiyetlerin ikisi RNG ve T1’a karşı olduğu için buradan sonra “ E o zaman bize müsaade kanıtlamamız gereken bir şey kalmadı dükkanı kapatabiliriz” diyerek şalterleri indirip üst üste 5 mağlubiyet aldılar. Bu noktada bahsettiğimiz gibi belki maç sayısının çokluğundan ve ilk 2 günde gruptan çıkmayı çok büyük ihtimalle garantiledikleri için ellerini fazla göstermemek veya kendilerini kasmaya gerek kalmadığı için bu şekilde bir mağlubiyet serisi başlamış olabilir, bilemiyoruz ama her halükarda yarı finallere kalmayı başardılar. Tabii bu sonuçta T1 ve RNG’nin maçlarında hata yapmayarak başkalarına maç çaldırmamaları da önemliydi. Sadece T1’nin EG’e karşı bir ayağı kaydı, onun dışında RNG ve T1, G2 dışında bir sürprize izin vermedi. RNG ve T1’a geçmeden önce G2 oyuncularının devam eden maçlarda ne kadar sıkıldıklarının belli olduğunu söylemek önemli diye düşünüyorum.  Bu durum özellikle Jankos ve Caps’in yüzünden okunur bir haldeydi. Gelelim T1 ve RNG’e. Turnuvanın iki favorisi onlardan ne bekliyorsak onu verdi. Özellikle Rumble aşamasının ilk gününe kadar T1’nın haritanın hem üst tarafında hem alt tarafında aynı anda “Play” yaparak iki tarafını da güçlü şekilde oynaması, bize mevcutta oynanan League Of Legends metasının dışında şeyler gösterdi. Üst tarafta Zeus’ın becerileri, ormanda Oner’ın haritaya hakimiyeti, orta koridorda “Faker” olması ve alt koridorda Keria’nın playmakerlığı ile Gumayusi’nin “intlemelerinin” öne geçmesi sayesinde T1 erken oyunda hem haritanın her yerine erişerek hem de çok hızlı bir oyun stili sergileyerek neden MSI’a 18-0 ile geldiklerini kanıtladı. Özellikle Keria’nın oyuna etkisini Faker’ında desteklemesiyle rakibini haritada boğarak oyuna çok rahat hakimiyet kurdu ve bazı oyunlarda hiç savaş aramadan bir anda 2000- 3000 altın öne geçtiklerini gördük. Diğer tarafta RNG, LPL’den alışık olduğumuz erken oyunda küçük çete savaşları yaptıkları, oyunun temposunu artırmaya çalıştıkları hızlı ve harita hareketleri ile geçen oyunları ile yine önümüzdeydi. Onların temel oyun planı Xiaohu’nun, Galio, Ahri, Ryze zaman zaman TF gibi şampiyonlar ile koridordan çıkıp haritaya etki etmesi üzerineydi. Birçok maçta da bunu başardıklarını gördük, özellikle Galio oyunlarını izlemek ayrı bir zevkti. Bu 2 takım dışında geriye kalanların en iyisi olan G2 ise bize gene ilginç oyunlar izletmeyi başardı. Rumble aşaması onlar için harika başladıktan sonra klasik G2 “int”leri başlayınca hepimizin yüzünde ufak bir tebessüm oldu. Bu süreç içerisinde G2 oyuncularının yavaş yavaş turnuvadan koptuklarını izlemeye başladık. Bunun başlangıcı da biraz çaylak alt koridorları etrafından başladı. Onlar bu seviyeyi pek kaldıramadı, en azından Flakked ne kadar yetenekli bir oyuncu olsa da Gala, Ming, Keria gibi oyuncuların karşısında durabilmeye pek hazır değil gibiydi.

Sonunda geldik yarı finallere. Rumble aşamasından sonra grubu ilk dört sırada tamamlayan RNG, T1, G2 ve EG yarı finallere kalmaya hak kazandı. RNG Rumble aşamasında oynadığı 10 maçın sadece ikisini kaybederek ki bunlarda G2 ve T1 karşısında geldi, grubu 8-2’lik skoru ile birinci bitirdi. Bu sonuç ile de 3. veya 4. olan EG ya da G2’dan birini seçme hakkına sahip oldular. T1, grubun ikinciliğini 7-3’luk skoru ile elde etmeyi başardı ve RNG’nin onlara bırakacağı rakip ile eşleşmeyi beklemeye başladı. Onlarda RNG gibi bir mağlubiyetlerini G2’a diğerini de RNG ile oynadıkları ilk maçtan aldı. Birde ekstra olarak EG’den ufak bir çelme yediler. G2 ve EG 5-5’lık skorları ile 3 ve 4 oldular. E haliyle G2, EG ile oynadıkları her maçı kazandığı için otomatik olarak 3. oldu ama bu zaten pek de önemli bir şey değildi çünkü seçim hakkı zaten RNG’nin olmuştu. RNG beklenildiği gibi yarı finaller için karşısına EG’i seçti. T1 ve G2’da 2019 Words yarı finalinin rövanşına çıkmaya hazırlanmaya başladı. RNG, herkesin beklediği gibi EG’i 3-0 ile hızlı bir şekilde geçerek adını finale yazdırdı. Zaten EG’nin RNG karşısında duracak hali bile yok gibi gözüküyordu. Ancak serinin üçüncü maçında RNG, EG’e “Arkadaşlar siz bizi yenemezsiniz o yüzden alın biz size maçı verelim.” dedi. Lakin EG’i bu teklifi geriye çevirdi “yok öyle ayıp olur” diyerek RNG’nin serinin üçüncü maçını hediye edişini kabul etmedi. Bununla da beraber EG’i bu seride tek kazanabileceği daha doğrusu RNG’nin kaybetmeye karar verdiği maçı da kazanamayarak 3-0 ile kaybederek evine döndü. Yarı finalleri öteki ayağı çoğu kişinin daha çok beklediği bir eşleşmeydi. Hem 2019 Words Rövanşı, hem de isim olarak daha büyük bir maçtı. Ne kadar isim olarak daha büyük bir maç olsa da sonuç EG, RNG eşleşmesinden farkı olmayacaktı ve T1 3-0 ile G2’dan 2019’un intikamını alacaktı. Özellikle serinin ilk maçında Caps’in, Galio seçimine karşı T1’nın Faker’ı orta koridora Tristina ile göndermesini izlemek oldukça güzel oldu ve bu bir noktada Xiaohu’nun finalde seçebileceği bir Galio’a karşı bir gözdağı oldu diyebiliriz. G2, serinin ilk maçında sahneye pek gelememiş gibiydi ve oldukça hızlı kaybettikleri bir maç oldu. 2. maçta ise biraz daha uyanarak gelmelerine rağmen Keria’nın Playmakerlığı bu sefer maçı T1’na getirmeyi başarmıştı. 3. maç ise, artık G2’nun mental olarak seriden tamamen koptuğu, oyun namına hiçbir şey olmadığı, T1’nın adeta Solo q’da Elo Boost yaparcasına oynadığı bir maçtı. Zaten maç sonundaki 22 – 5 olan skor tabelası ve 15 bin altınlık altın farkı bunu çok net bir şekilde ortaya koyuyordu. Bu maçtan en çok aklımızda kalan şeylerden biri Faker’ın Baron pitinde Caps’ın belini kırışı ve Zeus’un 5 vs 1 pozisyondan Zoey ile Nocturne keserek 2’e karşı 1 takas ile çıkması oldu. 

Geldik herkesin beklediği o ana. Turnuvanın finali ama ne final, LPL vs LCK, RNG vs T1. MSI’ın başlangıcından beri herkesin temel düşüncesi RNG ve T1’nın finalde karşılaşacak olmasıydı. Eğer bu iki takımdan biri finale kalamasaydı bu gerçekten çok büyük bir hayal kırıklığı olurdu fakat onlar bize böyle bir hayal kırıklığı yaşatmadılar ve bize turnuvanın geneli dışında kalan çok hoş bir best of 5 izlettiler. Şampiyonluğun kilidini ise belki de EG belirledi. Evet, EG şaşırdınız değil mi nasıl yani EG? Hani size Rumble aşamasında EG’nin T1’a taktığı küçük bir çelmeden bahsetmiştim ya, T1 orda düştüğünde parmağı çatlamış ama fark etmemiş, fark ettiğinde parmağı çoktan mosmor olmuştu ve artık çok geçti. Rumble aşamasını 8-2 bitiren RNG ilk maçta mavi taraf olma hakkını kazandı ve fazladan bir maçı mavi tarafta oynadı. Bu da onlara seçim yasaklama aşamasında öncelik tanıdı. Seri spoileri geliyor, seri 3-2 bitti ancak bundan daha önemli olansa oynanan 5 maçı da mavi taraftaki takımlar kazandı. Bu cümleden sonra MSI şampiyonun RNG olduğunu anlamış oldunuz. Ancak bu seri içinde birçok hikaye barındırdı. Serinin ilk maçında sonunda Zeus’un ellerinde çok beklediğimiz Jayce görme şansı bulduk ancak Wei ve Bin harika bir oyun ile Jayce’ın üstünlük almasına asla izin vermediler. Bunun üzerine Xiaohu, Galio seçimi ile haritanın her yerine etki ederek sürekli koridorundan çıkınca T1 için maç işin içinden çıkılmaz bir hale geldi. Ellerinde kalan tek şey Caitlyn ve Azir’in güçlenmesini beklemek oldu. Ancak oyun o kadar uzamadı ve RNG ilk maçı kazandı. Bin’in 13-0-3’luk KDA’sı da pastanın üzerinde kremi oldu. 2. maçta ise T1 oldukça iyi bir seçim yasaklama ekranı geçirdi. Ancak belki de bu maçta onlara seriyi kaybettirecek hamleyi yaptılar. Turnuva başından beri sıkça oynanan Ahri’nin anti-tezini Lissandra ile bulan T1, Keira’nın Tahm Kench ile belki de en önemli iki oyuncusuna “oyun” yapabileceği şampiyonları verince fark yaratmayı başardı. Maçın koptuğu noktada RNG’nin 5 vs 3 pozisyonda baron alırken Faker’ın Lissandra ultisi ile içeri girerek harika bir oyun yapmasının ardından Jinx’in skorları topladığı pozisyon oldu. T1’nın kazandığı iki maçta da Faker’ın oyunu kıran noktalarda yaptığı “oyunlar” bulunuyor, bu da aslında bize onun hala nasıl maç kazandıran hamleler yapabildiğini gösteren en büyük kanıt olabilir. Diğer taraftan bu maçın bir diğer önemi, T1 bu maçta Bin’in şampiyonun havuzunun ne kadar kısıtlı olduğunu ve elinden Gwen’i aldıklarında üst koridorda bir gedik açabileceklerini öğrenmiş olmaları oldu. 3. maçta ise tekrardan mavi tarafa geçen RNG “abi bu Lissandra, Ahri’e karşı iyiymiş bunu bir de biz deneyelim neymiş bu ya” diyerek Lissandra’ı, Faker ve T1’nin ellerinden aldı. Bunun yanında Bin’in ellerine tekrardan Gwen’i ve Wei’e de Viego’yu verdi. Wei’nin ve Xiaohu’nun harika harita hareketleri ile Oner’ın aklının içine girmesi ile adeta Oner’ı oyundan sildiler ve T1’nı ormancısız bıraktılar. Hal de böyle olunca T1 bu maçta o çok sevdiği harita görevlerine oynayamaz oldu bu da onların doğrudan birincil galibiyet koşullarını baltaladı. Hepsinin sonucunda da T1 artık Wei’nin elinden Viego’u alması gerektiğin öğrendi, RNG de tekrar seride öne geçmeyi başardı. 4. maçta mavi tarafa geçen T1 hem Wei’nin elinden Viego’u hem de Bin’in elinden Gwen’i aldı. Aslında bunu en başta yapmaya başlasalar şampiyon havuzları kısmen kısıtlı olan bu oyuncuları çok iyi sıkıştırabilirlerdi. Onların bu seride belki de en büyük eksiği bu oldu. Bin Camille ile Gnar karşısında oldukça geriye düştü ve güç patlamasına çok geç ulaşacak bir hale geldi. Camille’in bu güçsüzlüğü ile herhangi bir harita etkisinde bulunması imkansızdı, yan koridorlarda kalsa karşısında çok güçlü bir Gnar vardı ve o Gnar’ı yenebilecek güç patlamasına ulaşması için daha çok zaman vardı. Ancak RNG’nin elinde gene de Ahri ve Leona gibi “oyun” yapabilecek şampiyonlar vardı bunlara ne kadar geride kalmış olsa da Camille ultisi eklenince RNG haritada küçük çete savaşları denemeye başladı. Ancak bunlardan hiçbir şey çıkaramamaları onların geride kalan koridorlarda sürekli altın farkı yemesine sebep oldu. Özellikle erken oyunun son bölümüne doğru, Camille, Ahri ve Leona ile LeBalanc’ı düşüremeyince oyunun kırılma anı yaşandı diyebiliriz. Faker’ın oradaki mükemmel oyunu ile skor vermeden hayatta kalması gene T1’nın kazandığı diğer bir maça doğrudan etki etmesini sağladı. Bütün bu etkenlerin toplanması ile RNG altın farkının artması ile yavaş yavaş maçı kaybetti ve bizde bu harika serinin iki ikiye gelerek son maça kalmasını izledik. Daha azını da bekleyemezdik bu takımların Best of Five’ta son maça gidişini görmek hepimizin en büyük isteğiydi. Geldik 5. maça, MSI şampiyonun belirleyecek o son maça. T1 belki de bu maçta kendi ayağına sıktı kendi buldukları Lissandra – Ahri formülünün ters tarafında olmaya karar verdi. Bin’in ellerine tekrar Gwen’i bıraktılar. Alt koridora da kaybeden bir Tristana – Jhin eşleşmesi gidince elleri kolları bağlı bir T1 karşımıza çıktı. Xiaohu ve Wei bu maçta Lissandra – Lee Sin ikilisi ile adeta Faker’ı koridora gömdüler. Faker bu maçta turnuva da ki en çok skor verdiği maçı geçirdi ve oyun sonunda KDA’sı 0/5/2 şeklindeydi. Zeus’un da Jayce ile Gwen’e karşı hiçbir üstünlük elde edememesi ile final serisinin bu son maçının 25 dakikada bittiğini gördük. Serinin diğer maçlarına göre oldukça tek taraflı bir son maç ile RNG kendini 3. defa MSI şampiyonu yapmayı başardı ve MSI şampiyonluklarında T1’nın bir fazlası ile önüne geçmeyi de başardı. Faker’da 5 senedir ilk defa çıktığı bir final müsabakasından mağlubiyet ile ayrılmış oldu.

Bütün bu olan bitenlerin ardından MSI’ın ne kadar turnuva formatını eleştirsek de güzel bir turnuva oldu. Evet geçen seneki MSI’ları arattı mı arattı. Ancak bu seviyedeki oyuncuları bu ara dönemde birbirlerine karşı izlemek oldukça güzel ve keyifliydi. Şimdi gözlerimizi Words’e çevirme vakti geldi. Zaten sadece biz değil birçok takımın gözü şu an Words’de ve tahminimce sahneye gelen yeni oyuncular ile oldukça keyifli bir Words bizi bekliyor.

Yazan: Yiğit Halil KIRCA

Editöryal Düzenleme: Sıla YÜZER

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Leave a comment
scroll to top