Close

661. Kırkpınar Panoraması

Kırkpınar Tarihi – Nasıl Doğdu?

Efsaneye göre Kırkpınar yağlı güreşleri Türklerin 1361 yılında Trakya’ya gelişi ile başlamıştır. 1354 yılında Orhan Gazi, büyük oğlu Süleyman Paşa’yı: “Rumeli’ni alasın!…” diye karşı kıyılara yollar. Gecenin karanlığında gizlice hazırlanan sallarla askerler ve atlar karşı kıyıya çıkarlar.

Karşı kıyıya ilk çıkanlar, akıncıların öncü birlikleridir. Bunlar “KIRKLAR” namıyla anılan seçkin erlerdir. “KIRK” Türk-İslam tarihinde kutsal bir değeri olan Kırk Evliya’ya işaret bir sayıdır, bu nedenle Süleyman Paşa öncü birliklerini kırkar kişiden oluşturmuştur.

Kırklar bugünkü Gelibolu yarımadasında karaya çıkarlar ve Domuz-Hisarı adıyla anılan Bizans kalesini ele geçirirler. Daha sonra burayı peşlerinden gelen askerlere devrederek üç ayrı yöne dağılırlar. Görevleri Rumeli’nin içlerine kadar ilerlemek ve gördüklerini Rumeli Fütuhatı’nı başlatacak olan Süleyman Paşa’ya bildirmektir.

Mola verdikleri sırada eğlenmek  ve kaslarını gevşetmek için güreş tutan bu Koçyiğitler’den iki kardeş birkaç konaklamadan beri güreşlerini bir türlü sonuçlandıramazlar. Bir gün mola verdikleri sırada tekrar güreşe tutuşan Kırklar’dan bu iki kardeşin güreşlerini sonlandıramayacağını anlayan arkadaşları onları ayırmaya giderler ve ayırdıklarında iki kardeş oldukları yerde can verirler. Kırklar, er meydanında can veren arkadaşları için çok üzülürler ve iki kardeşi orada bulunan ulu bir söğüt ağacının dibine gömüp yollarına devam ederler.

Kırklar görevleri sona erip geri dönerken er meydanında can veren arkadaşlarının mezarlarını ziyarete giderler. Mezarın başına vardıklarında gördüklerine çok şaşırırılar, söğüt ağacının dibindeki mezardan billur sulu bir pınar fışkırmaktadır. Bu hayret veren olay dilden dile dolaşarak destanlaşır.

Kırklar’dan bu iki Koçyiğit’in anısına her sene orada güreşler düzenlenmeye başlanır ve “Kırkların Pınarı” olarak adlandırılan mezar başındaki bu pınar zamanla dilden dile dolaşarak “KIRKPINAR” halini alır.

Kırkpınar Güreşleri Nerede ve Nasıl Yapılır?

Balkan Savaşı ve I. Dünya Savaşı sonrasında Kırkpınar Yağlı Güreşleri, bugün Yunanistan sınırları içinde kalan Samona köyü civarında bulunan Kırkpınar Çayırı’ndan Edirne-Mustafa Paşa yolu üzerinde yer alan Virantekke mahalline taşınmıştır.
Cumhuriyetin ilanından sonra güreşler Edirne’nin Sarayiçi bölgesinde yapılmaktadır.
 

Kırkpınar Terimleri Nelerdir?

Başpehlivan: Kırkpınar’da baş güreşlerinde rakibini yenen pehlivan Türkiye başpehlivanı unvanını alıyor. Bu unvanı 3 kere üst üste alan başpehlivan altın kemerin daimi sahibi oluyor.

Kispet: Manda ve dana derisinden yapılan pehlivan giysisine verilen addır.

Peşrev: Pehlivanın rakibiyle güreşe tutuşmadan önce yaptığı egzersizlerin bütünüdür. Belirli bir ritüeli bulunan peşrev, pehlivanı seyreden güreşçiyi coşturarak, güreşçiye moral de yükler. Hakem heyeti önünde toplanan pehlivanlar, cazgırın tanıtımıyla peşreve başlar. Üç ileri, üç geri gidişten sonra yere sol diz ile çökülür. Önce sağ el yere, dize, dudağa ve alına vurulur. Bu şekilde çayırda gidiş geliş yapılır, bu sırada karşılaşılan rakibin paçaları yoklanır, sırtı sıvazlanır, enseler bağlanır, eller tutuşulur.

Cazgır: “Salavatçı” da denilen cazgır, hakem heyetinin eşleştirdiği pehlivanların adlarını, memleketlerini uygun manilerle söyler, pehlivanları güreşe dua ile davet eder.

Kırmızı dipli mum: Kırkpınar’ın davet simgesidir.

Yağlı Güreş Oyun Türleri Nelerdir?

Elense
Hasım ayakta iken rakibin dengesini bozmak maksadı ile sağ veya sol el ile ensesinden tutarak yana doğru yapılan itme hareketidir.

Çapraz
Hasmın dengesini arkaya doğru bozmak ve düşürmek maksadı ile kolların rakibin koltuk altından dolaştırılmak suretiyle arkasında ve belin üzerinden parmakların iç içe kenetlenmesi halidir. Buna çift çapraz veya göğüs çaprazı denir.

Kaz kanadı
Göğüs çaprazına benzer bir harekettir. Tek farkı bundan rakibin başının koltuk altında veya karnında bulunmasıdır. Bu da tek veya çift kaz kanadı olmak üzere iki ayrı şekilde yapılması mümkündür. 

Dalma
Rakibi yere düşürmek amacıyla diz veya paçalardan yakalanması şeklidir. Tek paçayı yakalamak için yapılan dalmaya tek dalma, çift paçayı yakalamak için yapılan dalmaya da çift dalma denilmektedir. Dalma hareketlerinde paça veya paçalar yakalandıktan sonra rakip aniden çekilir ve bu çekilme işlemi yapılırken de rakibin omuzların yardımıyla da itilerek düşmesi sağlanır.

Kasnak
Rakibin kasnağı yani kuşağından başparmak dışarda kalmak suretiyle yakalanması şeklidir. Vücudun ön kısmına isabet eden kısmından yakalanarak yapılan kasnağa iç kasnak, arka kısmından yakalanarak yapılan oyuna da dış kasnak adı verilmektedir.

Kazık
Kasnak hareketlerinde kol yumruk halinde kıspetin içine sokulup rakibin tutulması şeklidir. Bu da iç ve dış kazık olmak üzere iki çeşittir. Gerek kasnak ve gerekse kazık oyunları ayakta ve yerde yapılmaktadır.

Kepçe
Bir eli rakibin bacakları arasına arkadan sokma şeklidir.

Kılıç atma
Yerde duran kimse, sarma takmak, kapana almak veya herhangi bir oyun için üstüne eğilmiş rakibin iki bacağı arasına bir bacağını sokarak diğer ayağının üzerinde şiddetle kıçını ve o ayağını yukarı diker ki bu suretle rakibinin sut aşağı kapaklanmasını sağlamış olur.

Payanda
Rakibin zor bir oyunu karşısında elleri yere dayama şeklidir. Bir el ile olursa tek payanda, çift elle yapılırsa buna da çift payanda denir.

Kemane
Rakibin arkasına geçerek ellerin göğüste veya karında kilitlenmesidir. Bu esnada ayakların birbirinden ayrık ve gergin olarak arkada durması gerekmektedir

Tilki kuyruğu
Üstteki sarmasını boşaltıp kündelemek için asıldığı sırada alttaki o yandaki elini ters kıvırarak üsttekinin omzundan veya çenesinden tutarak yere doğru çeker.

Köpek kuyruğu
Sarmadan dönene yapılır. Sarma takılan kimse alttan dönerken o taraftaki elle gırtlağından, çenesinden veya alnından karşılayarak sırt üstü bastırılır.

Köstek
Yerde iken iki kolla rakibin bir veya iki ayağını sıkı bir şekilde sarmaktır.

Künde:
Sırt sırta, göğsü bel veya ayak tarafına dönük olduğu halde elleri rakibin biri önden, diğeri arkadan olmak üzere bacakları arasına sokup kilitlemektir. Bu şekilde yenişe “Künde atmak” denir.

Paça kasnak
Bir el hasmın kasnağında diğer el hasmın paçasında olmak üzere onu yenmek amacıyla yerde veya ayakta yapılan bir oyundur.

Paça kazık
Bir eli rakibin paçasında diğer eli rakibe iç kazık vurmuş vaziyette ayakta veya yerde onu yenmek maksadı ile yapılan bir oyundur. Kazığı dıştan vurursanız dış paça iç kazık olur.

Yağlı Güreş Boyları 

Kırkpınar’da Boy Ayrımı, Yaş ve Kilo Tespiti

a) Minik boyu

1- Minik Bir Boyu (11 yaş) (30- 45 kg)

2- Minik İki Boyu (12 yaş ) ( 50 kg )

b)

1- Teşvik bir boy (13 yaş  (55 kg)

2- Teşvik İki Boy (14 yaş ) (60 kg)

c)

1- Tozkoparan ( 15- yaş ) ( 65 kg)

2- Ayak (16- yaş ) ( 70 kg)

d) Deste Küçük Boy

(17 Yaş ) ( 80 kg )

e) Deste Orta Boy

(18 Yaş) (90 kg )

f) Deste Büyük Boy

(19 Yaş) (100 kg )

g) Küçük Orta Küçük Boy

h) Küçük Orta Büyük Boy

i) Büyük Orta Boyu

j) Başaltı Boyu

k) Baş Boyu

Kırkpınar’ın Efsane İsimleri

Kel Aliço

1844 yılında Plevne’de doğdu. Deliorman bölgesinin sert havasıyla güçlenen Kel Aliço, Kırkpınar’da estirdiği hava nedeniyle sarayın dikkatini çekti.

Sultan Abdülaziz’in pehlivanı Kavasoğlu İbrahim’e iyi bir rakip bulunması amacıyla başlatılan çalışmayla saraya gitti, güreşteki mahareti sayesinde saray başpehlivanı oldu. Kel Aliço, padişah Abdülazizle de güreşti.

Kırkpınar’da başpehlivanlığı 27 kez üst üste kimseye kaptırmadı. “Ustaların ustası” namıyla bilinen Kel Aliço, Kırkpınar’da fenomen olan efsanelerin en ünlüsüdür. İnatçılığı, acımasızlığıyla bir namı da gaddar olan Kel Aliço, el ense ve tırpan ustasıdır.

Çırağı Koca Yusuf’un meydan okumasıyla son meydana çıkışında Kel Aliço’nun yaşı 70, çırağı Koca Yusuf’un yaşı ise 45’ti. Yaşına rağmen uzun süre güreş tuttuğu çırağını yendi. Koca Yusuf’un elini öpmesi ile güreşte jübilesini o gün yaptı.

Saçının azlığından dolayı “kel” güreşteki sertliğinden “gaddar” olarak adınla Kel Aliço, 75 yaşında daha sonra adı verilecek İpsala’nın Aliçopehlivan köyünde vefat etti.

Koca Yusuf

Şumnu kasabasında 1857 yılında doğdu. Atadan güreşçi Yusuf pehlivan, Dursun pehlivan ve Kel İsmail’den ilk güreş eğitimini aldı.

Kırkpınar’ın rekoru kırılamayan başpehlivanlarından Gaddar Kel Aliço ile güreşinde berabere kaldı. Kırkpınar’a ilk kez 1882 yılında katıldı.

Namı arttıkça hem Fransa hem de Amerika’da güreşlere davet edildi, orada da meydanı rakiplerine dar eden Koca Yusuf, 1898 Amerika’daki güreşten dönerken bindiği geminin Sable Adası’nda batması sonucu yaşamını yitirdi.

“Türk gibi güçlü” sözü Koca Yusuf’un güreşlerini seyreden Fransızların deyimleri arasına girdi.

Adalı Halil

Adaiçi köyünde 1866 yılında doğan Adalı Halil, harman yerinde akranlarını yenerek başladığı güreşinde önce köy düğün meydanlarında daha sonra da Kırkpınar meydanında boy gösterdi.

Kel Aliço’yla 5 buçuk saat yaptığı güreş, kendisine Aliço’nun çırağı olması noktasında başarının kapısını araladı.

Kel Aliço’dan öğrendiği taktiklerle hem yurt içi hem yurt dışında meydanı rakiplerine dar etti, 18 kez Kırkpınar Başpehlivanı oldu.

“Sultanın Aslanı, Edirne Aslanı” unvanları yakıştırılan Adalı Halil, Koca Yusuf’un estirdiği deniz aşırı namı devam ettirdi. Paris, Viyana’daki namlı güreşleri yanı sıra Şikago’da rakibinin kemiğini kırmasıyla daha da ünlendi.

Güreşi bırakması sonrası Edirne Tütün İdaresi’nde müstahdemlik yapan Koca Yusuf 1927’de vefat etti.

Kurtdereli Mehmet

Kurtdereli Mehmet, Osmanlı topraklarından olan, şimdilerde Bulgaristan sınırlarındaki Tırnova’da 1872 yılında doğdu.

Adalı Halil ve Kara Osman’ı 1899 Kırkpınarı’nda yenerek başpehlivan oldu. Kurtdereli Mehmet, Avrupa’da da güreşti ve Dünya Şampiyonu oldu.

Sultan 2. Abdülhamit ve Sultan Mehmet Reşat’ın madalya ile ödüllendirdiği Kurtdereli, 1911 yılında Taksim Talimhane Güreşlerinde rahatsızlıklarına rağmen İngiliz, Hollanda ve Macar güreşçileri yenerek “Cihan Şampiyonu” unvanını kazandı. Son güreşlerini bu yılda yapan Kurtdereli, kispetini Kabe’ye bir pehlivan aracılığıyla yollayıp er meydanlarından çekildi.

Güreşten sonra başhakemlikler yapan Kurtdereli’nin Anadolu Ajansı’na verdiği mülakatta “Güreşirken bütün Türk milletini arkamda hisseder ve onun şerefini korumak için her şeyi yapardım ve sanki bütün Türk milletinin kuvvetinin arkamdan dayandığını hissederdim.” sözünü okuyan Büyük Önder Mustafa Kemal, Kurtdereli’ye yazdığı övgü dolu mektup ve 1000 lira para ödüllü zarfı kendisine Salih Bozok ve Kılıç Ali ile ulaştırır.

Kurtdereli, Atatürk’ün mektubunu gözyaşlarıyla okur.

90’larla Birlikte Başpehlivan Olan İsimler:

Yazan: Gökçe YURDAKUL

Editör: Sıla YÜZER

Görsel Tasarım: Serkan ÖZDEMİR

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Leave a comment
scroll to top